Bunca düşmanı varken bu ülkede Atatürk olmak zor iş doğrusu. Sanki düşmanı İstanbul’a davet eden oymuş gibi. Sanki 30 Ekim 1918 de Mondros anlaşmasını o imzalamış gibi ve en son olarak 10 Ağustos 1920 Sevr anlaşmasını imzalayarak yurdun her köşesini İngiliz’e Fransız’a Yunan ve İtalyanlara teslim etmiş gibi günümüzdeki düşmanları durmak bilmiyor. 18 Ekim 1912 yılında UŞİ anlaşmasıyla İtalyanlara teslim ettiğimiz 12 adayı sanki Atatürk İtalyanlara vermiş gibi eleştirilerin odağında yer almaktan kurtulamıyor. Oysaki Sevr anlaşmasıyla ülke parçalanmış iç Anadolu bölgesinin dışındaki bütün topraklar düşmanın eline geçmiştir. Lozan anlaşmasıyla 12 milyon metre kare ülke toprağından vazgeçildiği zanneden hainler saldırmaya devam etmektedir.
Düşmanların dirisinden korktuğu kadar ölüsünden daha çok korktuğu bir lider. Sadece kendi ülkesinde özgürlük meşalesini yakmakla kalmamış bütün mazlum milletlerin özgürlük ateşini yakan bir liderin bu kadar çok düşmanı olmasıda normal.
Günümüz Türkiye’sinde bunca bölücü bunca vatan haini bir olmuş Atatürk’e saldırmayı rant haline getirmiştir. Oysaki hür ve bağımsız olamayanın dinide olmaz. Doğu Türkistan’da siz cami görebilir misiniz? Doğu Türkistan’da ibadet edebilirmisiniz. Neden çünkü esir bir milletin hakları ve özgürlükleri yoktur. Sevr anlaşmasıyla esir edilen bir milletten bugünün Türkiye’sini kuran insanın düşmanı da ya Yunanlıdır ya İngiliz’dir ya da Fransız’dır.
Bu yüzden Türkiye’de Atatürk olmak demek hür bağımsız Türkiye’yi seven ve isteyen herkesin lideri kurtarıcısıdır. Hürriyetin yerine köleliği tercih edenlerin Atatürk’ü sevmesi ya da saygı duyması beklenemez. Çünkü onlar akıllarını kiraya vermiş bir avuç zavallıdır. Kendileri karar vermezler. Evlenecekleri kızlara bile Şeyhleri, Şıhları karar verir.
15 temmuzda yaşanalar göstermiştir ki aklı bilimi ve fenni unutanların fikirleri satılmış insanların hayat süreceği eşe bile cemaat karar vermiştir. (Katalog evliği)
İşte bu yüzden Atatürk’ün fikirlerine daha sıkı sarılmamız gerekmektedir. Aksi halde Osmanlıcılık hayali güdenler bizi yine 19. Yüzyılın karanlıklarına hapsedecekler.
Atatürk’ü sevmeyi din düşmanlığı gibi gören tarikatlar ve cemaatler ot gibi türerken bu ülkenin bağımsızlığından ve özgürlüğünden yana olanların birlik ve beraberlik içinde olmaları gerekir. Etrafımız düşmanlarla çevrilmişken İsrail’in hedefini Türkiye olduğunu Cumhurbaşkanımız bile dile getirinken bize lazım gelen tek şey Atatürk’ün fikirleri ve bağımsız anlayışıdır. Osmanlı yıkılırken ne din kardeşliği nede mandacılık nede Osmanlıcılık fayda etmemiştir. Hürriyet ve bağımsızlık ateşi bu ülkeyi kurtarmıştır. Hürriyet ve bağımsızlık meşalesi Mustafa Kemal Atatürk tarafından yakılmıştır. Halada yanmaktadır. Bunu söndürmek isteyen iç ve dış mihraklar ülkemiz üzerinde oyunlar oynarken bize düşen Atatürk ilke ve inkılaplarını sıkı sıkıya sarılmak onun gösterdiği hedeflere yol almaktır. Kurtuluşun ve güçlü olmanın yolu budur. Güçlendikçe ve onun hedeflerine doğru yol aldıkça ülkemiz dahada gelişecek bağnaz ve tutucu akımların etkisinden kurtulacaktır.
Devlet ve millet olarak ölümün 86’ncı yılında bu duygulara atamıza olan minnetimiz ve şükranımız artarak devam etmektedir. Atatürk fikirleri ve yaptıklarıyla bu milletin gönlüne yer etmiştir. Etmeyede devam edecektir. Bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Bu nedenle bu ülkede Atatürk olmak demek öldükten sonra bile mücadele etmek demektir.
Ebediyete intikalinin 86. Yılında fikirlerinle açtığın yolda gösterdiğin hedefe doğru yola devam edenler olarak rahmetle minnetle anıyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Şerafettin Şaşmaz
Türkiye'de Atatürk Olmak
Türkiye’de Atatürk Olmak
Bunca düşmanı varken bu ülkede Atatürk olmak zor iş doğrusu. Sanki düşmanı İstanbul’a davet eden oymuş gibi. Sanki 30 Ekim 1918 de Mondros anlaşmasını o imzalamış gibi ve en son olarak 10 Ağustos 1920 Sevr anlaşmasını imzalayarak yurdun her köşesini İngiliz’e Fransız’a Yunan ve İtalyanlara teslim etmiş gibi günümüzdeki düşmanları durmak bilmiyor. 18 Ekim 1912 yılında UŞİ anlaşmasıyla İtalyanlara teslim ettiğimiz 12 adayı sanki Atatürk İtalyanlara vermiş gibi eleştirilerin odağında yer almaktan kurtulamıyor. Oysaki Sevr anlaşmasıyla ülke parçalanmış iç Anadolu bölgesinin dışındaki bütün topraklar düşmanın eline geçmiştir. Lozan anlaşmasıyla 12 milyon metre kare ülke toprağından vazgeçildiği zanneden hainler saldırmaya devam etmektedir.
Düşmanların dirisinden korktuğu kadar ölüsünden daha çok korktuğu bir lider. Sadece kendi ülkesinde özgürlük meşalesini yakmakla kalmamış bütün mazlum milletlerin özgürlük ateşini yakan bir liderin bu kadar çok düşmanı olmasıda normal.
Günümüz Türkiye’sinde bunca bölücü bunca vatan haini bir olmuş Atatürk’e saldırmayı rant haline getirmiştir. Oysaki hür ve bağımsız olamayanın dinide olmaz. Doğu Türkistan’da siz cami görebilir misiniz? Doğu Türkistan’da ibadet edebilirmisiniz. Neden çünkü esir bir milletin hakları ve özgürlükleri yoktur. Sevr anlaşmasıyla esir edilen bir milletten bugünün Türkiye’sini kuran insanın düşmanı da ya Yunanlıdır ya İngiliz’dir ya da Fransız’dır.
Bu yüzden Türkiye’de Atatürk olmak demek hür bağımsız Türkiye’yi seven ve isteyen herkesin lideri kurtarıcısıdır. Hürriyetin yerine köleliği tercih edenlerin Atatürk’ü sevmesi ya da saygı duyması beklenemez. Çünkü onlar akıllarını kiraya vermiş bir avuç zavallıdır. Kendileri karar vermezler. Evlenecekleri kızlara bile Şeyhleri, Şıhları karar verir.
15 temmuzda yaşanalar göstermiştir ki aklı bilimi ve fenni unutanların fikirleri satılmış insanların hayat süreceği eşe bile cemaat karar vermiştir. (Katalog evliği)
İşte bu yüzden Atatürk’ün fikirlerine daha sıkı sarılmamız gerekmektedir. Aksi halde Osmanlıcılık hayali güdenler bizi yine 19. Yüzyılın karanlıklarına hapsedecekler.
Atatürk’ü sevmeyi din düşmanlığı gibi gören tarikatlar ve cemaatler ot gibi türerken bu ülkenin bağımsızlığından ve özgürlüğünden yana olanların birlik ve beraberlik içinde olmaları gerekir. Etrafımız düşmanlarla çevrilmişken İsrail’in hedefini Türkiye olduğunu Cumhurbaşkanımız bile dile getirinken bize lazım gelen tek şey Atatürk’ün fikirleri ve bağımsız anlayışıdır. Osmanlı yıkılırken ne din kardeşliği nede mandacılık nede Osmanlıcılık fayda etmemiştir. Hürriyet ve bağımsızlık ateşi bu ülkeyi kurtarmıştır. Hürriyet ve bağımsızlık meşalesi Mustafa Kemal Atatürk tarafından yakılmıştır. Halada yanmaktadır. Bunu söndürmek isteyen iç ve dış mihraklar ülkemiz üzerinde oyunlar oynarken bize düşen Atatürk ilke ve inkılaplarını sıkı sıkıya sarılmak onun gösterdiği hedeflere yol almaktır. Kurtuluşun ve güçlü olmanın yolu budur. Güçlendikçe ve onun hedeflerine doğru yol aldıkça ülkemiz dahada gelişecek bağnaz ve tutucu akımların etkisinden kurtulacaktır.
Devlet ve millet olarak ölümün 86’ncı yılında bu duygulara atamıza olan minnetimiz ve şükranımız artarak devam etmektedir. Atatürk fikirleri ve yaptıklarıyla bu milletin gönlüne yer etmiştir. Etmeyede devam edecektir. Bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Bu nedenle bu ülkede Atatürk olmak demek öldükten sonra bile mücadele etmek demektir.
Ebediyete intikalinin 86. Yılında fikirlerinle açtığın yolda gösterdiğin hedefe doğru yola devam edenler olarak rahmetle minnetle anıyoruz.