"Bir İhtimal Daha Var" Ata Demirer ve Uğur Yücel dizisi
Yazının Giriş Tarihi: 12.04.2025 15:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.04.2025 15:05
Netflix platformu ile ilgili birçok yazı yazdım. Muhtemeldir ki daha çok da yazacağım. Sinematografik olarak beğendiğim, beğenmediğim çok yönleri olabilir. Onları ayrıca eleştiriyorum. Ama beğenmediğim ve sürekli söyleyeceğim bir şey var ki; o da netflix bir projedir. Bu proje, sadece bizim ülkemiz için değil tüm Dünya için önemli tehlikeler barındırıyor. Bu cümleyi yazdığımda ya da söylediğimde çoğu kişi, komplo teorisi olarak görmekte, eğer öyle düşünüyorsan izleme o zaman gibi basit bir argümanla olayı geçiştirmekte. Bizim işimiz bu gibi işleri takip edip, dilimiz döndüğünce anlatmak, yazmak. İzlemeden, bilmeden nasıl fikir sahibi olalım?
Dünyadaki küresel güçlerin en önemli silahlarından biri olan sinema ve eğlence sektörü, tabi ki bir plan çerçevesinde yürütülecekti. Boş bırakılacak hali yok ya. Netfilix konusu ile ayrıca bir yazı yazacağım ama bugün işleyeceğim konu, yine bu platformda yayınlanan, Ata Demirer ve Uğur Yücel’in başrollerinde oynadığı “Bir ihtimal daha var” adlı dizi.
Diziye sinematografik olarak bakarsam, konunun farklılığı, oyuncu ve mekân seçimi açısından başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Dizi, bahsettiğim açılardan başarılı bulsam da bu, netflix’in dizilerinde uyguladığı genel stratejiyi değiştirmiyor. Popüler Türk oyuncularını kullanarak daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı amaçlayan platform, özellikle Z kuşağı gençlerin ilgisini çekecek unsurları da göz önünde bulunduruyor. Dizi de ihanet, aldatma ve yasak aşk temaları hemen hemen her bölümde işleniyor. Hikâyenin merkezinde de zaten bu ihanet ve aldatmalar var. Bu ihanet ve aldatmalar sonucunda gerçekleşen cinayetler, gerçek babasını bilmeyen çocuklar ve yıllarca babası sandıkları farklı kişilerle yaşamış karakterler, gayet normalmiş gibi izleyiciye aktarılıyor.
Dizimizin esas oğlanı Ata Demirer, cinayetlerin ve entrikaların içinde gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan, bildiğimiz anlamda bir ermişten ziyade daha çok seküler bir ermiş rolünde karşımıza çıkıyor. Ata Demirer’in babası da geleceği görebilen, ölülerle iletişim kuran ve halk tarafından kutsal kabul edilen bir "ermiş" olarak tasvir ediliyor.
Geleneksel olarak İslam kültürüne ait olan "ermiş" kavramı, dizide tamamen din dışı bir yaklaşımla ele alınarak, Anadolu kültüründe yer alan birçok kavramın anlamı, bilinçli olarak değiştirilip, yeniden yorumlanıyor. Bu özellikleriyle dizi, adeta bir Hint dizisinin Türkçe uyarlaması izlenimini veriyor. Tek fark, dizinin İzmir'in Urla ilçesinde geçmesi ve oyuncuların Türkçe konuşması.
Bu platformun, genel yayın politikasından biri de çektirdikleri film ve diziler de yabancı kökenlere veya uluslararası kurumlara yapılan göndermelerdir. Bu dizide Ata Demirer, Rumca konuşabilen ve aslen Girit kökenli olduğunu söyleyen, sembolik olarak "İsa" adını taşıyan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, hikâyede Hristiyan Rum karakterlere de yer verilmiş. Esas oğlan karakterinin, İsa olması ve isminin gelişi güzel olarak İsa adı koyulmadığı aşikar.
Dizide başkarakterin sahip olduğu süper güç kavramı, Anadolu’nun "kadim" ve "ermiş" gibi kavramlarıyla harmanlanarak, seyirciye sunulmaya çalışılmış. Dizideki İsa ve babasının süper güçleri ise geleceği görmek, güçlü sezgilere sahip olmak ve ölülerle iletişim kurabilmek. Ata Demirer'in canlandırdığı karakter, babasından devraldığı bu yeteneklerle hem bir cinayetin sırrını hem de kendi kişisel sorunlarını çözmeye çalışıyor.
Netflix bu dizide, dizinin çekildiği yer olan İzmir’in Urla ilçesini, oldukça etkileyici bir şekilde tanıtıyor. Ayrıca dizi de özellikle, 90’ların Türk müzikleri kullanılarak, seyircilere bir nevi nostalji yaşatılıyor. Bu da dizinin adından bile belli oluyor. Bu yaklaşım, uluslararası seyircilerin, Türk müziğine ve Türkiye’deki popüler turistik yerlere olan ilgisini artırıyor. Fakat tüm bu olumlu yönlerin yanı sıra, tüm netflix dizi ve filmlerinde olduğu gibi dizinin temel mesajı değişmiyor.
Hangi ülkede çekilirse çekilsin, dizi ve filmin alt metninde, o ülkenin gelenek, görenek ve inançlarına güya saygı duyuyor gibi yapılıp, alttan alta değiştirilip, farklı bir yöne evirilerek, istedikleri kıvama getirtiliyor. Aynı bu dizi de olduğu gibi.
Bu dizi bağlamında çıkan sonuç, Türkler, güvensiz, ihanete eğilimli ve sürekli aldatan bir toplum olarak gösteriliyor.
Belki çok zorlama bir yorum. Ama konu netflix ve küreselcilerin dünyadaki projeleri olunca yoğurdu üfleyerek yemek lazım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
agazete
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman Yiğitoğlu
"Bir İhtimal Daha Var" Ata Demirer ve Uğur Yücel dizisi
Netflix platformu ile ilgili birçok yazı yazdım. Muhtemeldir ki daha çok da yazacağım. Sinematografik olarak beğendiğim, beğenmediğim çok yönleri olabilir. Onları ayrıca eleştiriyorum. Ama beğenmediğim ve sürekli söyleyeceğim bir şey var ki; o da netflix bir projedir. Bu proje, sadece bizim ülkemiz için değil tüm Dünya için önemli tehlikeler barındırıyor. Bu cümleyi yazdığımda ya da söylediğimde çoğu kişi, komplo teorisi olarak görmekte, eğer öyle düşünüyorsan izleme o zaman gibi basit bir argümanla olayı geçiştirmekte. Bizim işimiz bu gibi işleri takip edip, dilimiz döndüğünce anlatmak, yazmak. İzlemeden, bilmeden nasıl fikir sahibi olalım?
Dünyadaki küresel güçlerin en önemli silahlarından biri olan sinema ve eğlence sektörü, tabi ki bir plan çerçevesinde yürütülecekti. Boş bırakılacak hali yok ya. Netfilix konusu ile ayrıca bir yazı yazacağım ama bugün işleyeceğim konu, yine bu platformda yayınlanan, Ata Demirer ve Uğur Yücel’in başrollerinde oynadığı “Bir ihtimal daha var” adlı dizi.
Diziye sinematografik olarak bakarsam, konunun farklılığı, oyuncu ve mekân seçimi açısından başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Dizi, bahsettiğim açılardan başarılı bulsam da bu, netflix’in dizilerinde uyguladığı genel stratejiyi değiştirmiyor. Popüler Türk oyuncularını kullanarak daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı amaçlayan platform, özellikle Z kuşağı gençlerin ilgisini çekecek unsurları da göz önünde bulunduruyor. Dizi de ihanet, aldatma ve yasak aşk temaları hemen hemen her bölümde işleniyor. Hikâyenin merkezinde de zaten bu ihanet ve aldatmalar var. Bu ihanet ve aldatmalar sonucunda gerçekleşen cinayetler, gerçek babasını bilmeyen çocuklar ve yıllarca babası sandıkları farklı kişilerle yaşamış karakterler, gayet normalmiş gibi izleyiciye aktarılıyor.
Dizimizin esas oğlanı Ata Demirer, cinayetlerin ve entrikaların içinde gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan, bildiğimiz anlamda bir ermişten ziyade daha çok seküler bir ermiş rolünde karşımıza çıkıyor. Ata Demirer’in babası da geleceği görebilen, ölülerle iletişim kuran ve halk tarafından kutsal kabul edilen bir "ermiş" olarak tasvir ediliyor.
Geleneksel olarak İslam kültürüne ait olan "ermiş" kavramı, dizide tamamen din dışı bir yaklaşımla ele alınarak, Anadolu kültüründe yer alan birçok kavramın anlamı, bilinçli olarak değiştirilip, yeniden yorumlanıyor. Bu özellikleriyle dizi, adeta bir Hint dizisinin Türkçe uyarlaması izlenimini veriyor. Tek fark, dizinin İzmir'in Urla ilçesinde geçmesi ve oyuncuların Türkçe konuşması.
Bu platformun, genel yayın politikasından biri de çektirdikleri film ve diziler de yabancı kökenlere veya uluslararası kurumlara yapılan göndermelerdir. Bu dizide Ata Demirer, Rumca konuşabilen ve aslen Girit kökenli olduğunu söyleyen, sembolik olarak "İsa" adını taşıyan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, hikâyede Hristiyan Rum karakterlere de yer verilmiş. Esas oğlan karakterinin, İsa olması ve isminin gelişi güzel olarak İsa adı koyulmadığı aşikar.
Dizide başkarakterin sahip olduğu süper güç kavramı, Anadolu’nun "kadim" ve "ermiş" gibi kavramlarıyla harmanlanarak, seyirciye sunulmaya çalışılmış. Dizideki İsa ve babasının süper güçleri ise geleceği görmek, güçlü sezgilere sahip olmak ve ölülerle iletişim kurabilmek. Ata Demirer'in canlandırdığı karakter, babasından devraldığı bu yeteneklerle hem bir cinayetin sırrını hem de kendi kişisel sorunlarını çözmeye çalışıyor.
Netflix bu dizide, dizinin çekildiği yer olan İzmir’in Urla ilçesini, oldukça etkileyici bir şekilde tanıtıyor. Ayrıca dizi de özellikle, 90’ların Türk müzikleri kullanılarak, seyircilere bir nevi nostalji yaşatılıyor. Bu da dizinin adından bile belli oluyor. Bu yaklaşım, uluslararası seyircilerin, Türk müziğine ve Türkiye’deki popüler turistik yerlere olan ilgisini artırıyor. Fakat tüm bu olumlu yönlerin yanı sıra, tüm netflix dizi ve filmlerinde olduğu gibi dizinin temel mesajı değişmiyor.
Hangi ülkede çekilirse çekilsin, dizi ve filmin alt metninde, o ülkenin gelenek, görenek ve inançlarına güya saygı duyuyor gibi yapılıp, alttan alta değiştirilip, farklı bir yöne evirilerek, istedikleri kıvama getirtiliyor. Aynı bu dizi de olduğu gibi.
Bu dizi bağlamında çıkan sonuç, Türkler, güvensiz, ihanete eğilimli ve sürekli aldatan bir toplum olarak gösteriliyor.
Belki çok zorlama bir yorum. Ama konu netflix ve küreselcilerin dünyadaki projeleri olunca yoğurdu üfleyerek yemek lazım.