Zafer Arapkirli ile “Taraftarın Anonsunu”konuştuk…
Yazının Giriş Tarihi: 02.03.2023 13:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.03.2023 14:11
Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünlerinden delikanlı ıslıklar duyuldu. Palazlanan kötülüklere karşı dik duran, takımlarını asla yalnız bırakmayan, omuz omuza veren Fenerbahçe ve Beşiktaşlı taraftarların sesiydi bu.
Onların anonsunu herkes duydu:
Hükümet istifa…
Takımları için, bir ömür kara sevda yolcusu olmuş, Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarlarının tepkisini her konuda doğruluk sahibi olan duayen gazeteci Zafer Arapkirli ile konuştuk.
* Geçtiğimiz cumartesi gecesi Fenerbahçe Konya maçı öncesinde tribünlerden
“hükümet istifa” sesleri Kadıköy’ de yankılanmıştı. Ve sonrasında Dolmabahçe İnönü Stadında da Beşiktaş - Antalyaspor maçında tribünlerde yine “hükümet istifa” sesleri vardı.
Her iki maçtaki tribünlerin bu tezahüratını halkın temsil edildiği, toplumun sesi olarak mı yorumlarsınız?
Tabii ki, toplumun sesidir. Ve hatta toplumun bir hayli gecikmiş sesi bile diyebilirsiniz. Siyasi parti mitingleri ve belli bir gündemle biraraya gelmiş benzer görüşlü insanların önceden tertiplenmiş toplantıları haricinde, ilk kez bu kadar somut birtalep içeren ve bu kadar iddialı bir siyasi slogan, bu kadar büyük bir kalabalık tarafından atılmış oldu. O açıdan çok önemlidir. Üstelik unutmayın ki, tribün dediğiniz yer, yani futbol taraftarı, toplumun her kesimini, her meslekten, her gelir düzeyinden, her etnik, dini ve sosyal geri plandan, her tür siyasi partiden ve ideolojik formasyondan gelen insanlarının biraraya geldiği yerdir. Orada pek çok insan birbirini tanımaz bile. Adını bile bilmez. Ama gol olduğunda birlikte secinir ve kucaklaşır hatta öpüşür, gol kaçtığında ya da gol yendiğinde, maç kaybedildiğinde şampiyonluk kaçtığında birlikte ağlar ve öfkelenir. Yani, “birbirini tanımayan insanların bu kadar önemli bir siyasi sloganın etrafında birleşmesi” bence son derece ciddiye alınması gereken bir tavırdır.
* Sizce hükümet istifa sözleri bir ifade özgürlüğü müdür?
İfade özgürlüğünün en somut şekilde vücut bulmuş halidir. İktidar kabul etmek istemese de, atılan bu slogan, yani “Hükümet istifa” sloganı, hiçbir şekilde suç içermeyen, somut bir talebin dile getirilmesinnden ibarettir. Bu da ifade özgürlüğü kullanılarak yapılmıştır. Zaten yasalara ve umumu adaba aykırı bir durum da yoktur ortalıkta. Her spor karşılaşmasından önce, tribünlere 6222 Sayılı malum yasa gereğince “tek tek ya da topluca küfretmenin yasak olduğu” hatırlatılır. Bu da doğrudur. Ama atılan bu sloganın ne ahlaka, ne yasalara ne de 6222 sayılı yasanın hükümlerine aykırı bir tarafı vardır. Bal gibi, bir özgürlüğün kullanılmasından ibarettir. Bu nedenle iktidarın “kendisinin duymak istemediği bir slogan” olmasının haricinde, yani “iktidarın haricinde” kimsenin rahatsız olabileceği bir söz değildir. Unutmayalım ki, statlarda ilk kez siyasi sogan atılmıyor. Daha önce, iktidarın hoşuna giden (işine gelen) başka sloganlar atıldığında ve pankartlar açıldığında kimsenin sesi çıkmamıştı. Bugün “işlerine gelmediği” için sorun ediyorlar.
* 4 Mart Cumartesi günü Kayseri’de Kadir Has stadında oynanacak, Kayserispor Fenerbahçe maçında Fenerbahçe’ li taraftarlar stada alınmayacak. Sizce bu uygulama Fenerbahçe’ yi cezalandırma biçimi mi?
Evet. Fenerbahçe taraftarını “hükümetin hoşuna gitmeyen – işine gelmeyen” ir slogan attığı için cezalandırmak istiyorlar ve bu karar gerçekten de yasadışıdır. Nitekim Fenerbahçe Kulübü Kayseri Bölge İdare mahkemesine bu uygulamanın yürütmesinin durdurulması için başvuru da yapmıştır. Onurlu bir mahkeme yargıcı, bu cezalandırma girişini engellemeli ve yürütmeyi durdurmalıdır. Aksi, hem ulusal, hem de uluslararası boyutta muazzam bir skandal anlamına gelir.
* Tribündeki toplumsal hareketler daha iyi hayat şartları ve reformlar için midir?
Bence öyledir. İnsanlar bulundukları her ortamda, yasal ve anayasal özgürlüklerini kullanarak, bu taleplerini dile getirirler. Daha doğrusu getirmelidirler. Demokrasi, yönekimlerden hoşnut olmayan insanların, taleplerini dile getirebildikleri,
hatta O yönetimi istemediklerini tek tek ya da topluca seslendirebildikleri bir rejimin adıdır. Aksi, demokrasi dışı bir yönetim biçimidir. İktidarlar, bir tercih yapmak durumundadırlar. Çağdaş toplumlarda bu tercih, halkın tercihlerine kulak verilmesinin önünü açmak şeklinde kullanılır. Ama otoriter rejimlerde bu talepler ve çağrılar, sık sık güç kullanılarak bastırılmaya çalışılır. İşte, zaten hafta sonundan beri iktadar mensuplarının bu protestoya bakış açısı, tam da otoriter ve totaliter rejimlere yakışır biçimde olmuştur.
2014 yılında Aziz Yıldırım ‘ ın katıldığı bir TV programında yine aynı tezahüratlar yapılmıştı. Sayın Aziz Yıldırım “ küfür olmadığı sürece, sorun yok “ demişti. Polisle yapılan müdahaleler sizce sesleri daha fazla yükseltir mi?
Halkla kavga edilmez. Halkla kavga eden kazanamaz. Kaybetmeye mahkumdur. Madem Aziz Yıldırım’dan örnek verdiniz. Şunu hatırlatayım. Sayın Yıldırım, bir gün kendisini istifaya davet eden ya da protesto eden taraftarların (en azından bir bölümünü/) “Paralı köpekler” diye niteleyerek, iktidardan gidişini hızlandırmıştı. Sonunda olanı gördük. Yöneticiler kitleleri karşılarına aldıkları anda kendilerini bitirmiş demektir.
Hükümet istifa sözleri halkın depremi mi?
Deprem demesek bile, en azından bu haliyle bir “öncü sarsıntı” diye nitelenebilir. Gelecek tepkilere ve muhtemel yaptırımlara göre, büyüme ihtimali yüksektir.
* “ Haksızlığa isyan etmemiz gereken yerde susma günahını insanlardan korkanlar yaratır “ demiş, Franz Kafka.
Sizce, tribünlerdeki bu öfke, toplumsal beklentilerin, zihinlerdeki çözüm odaklı bir istemin bir işaret fişeği mi?
Aslında ben bu toplumun geniş bir kesiminin, bu "susma günahını, uzunca bir süredir işlediğini düşünüyorum. Artık bu günahtan arınmanın ve "konuşma ve itiraz etme sevabı"na dönüştürmenin zamanı olduğu da ortada.
Öfke o kadar birikti ve öylesine büyük bir "gaz sıkışması" oluştu ki, statlarda atılan slogan, bunun çok meşru, çok uygar ve ağırbaşlı bir dışa vurumuydu.
Bunun üzerine sanki "yasadışı" bir eylemmiş gibi gidilmesi, hükümetin yaptığı milyonlarca hataya ek yeni bir hatadır. Bundan vazgeçmesi gerekir. Aksi takdirde, kitlelerin daha büyük boyutta tepkileri kaçınılmaz olur ve o tepkiler de giderek daha da "meşru" tepkiler olarak önüne çıkar.
*****
Ben de diyorum ki;
Kalpler iyiliğe doğruluğa açıldığı zaman, hayat korkulacak bir hal oluşturmuyor.
Tribünlerin bu serzenişi bir büyük çığlığın koca bir isyanı,
Taraftarın anonsuydu…
Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarı ömrünü ve hakkını kuzu kuzu yedirmeyecek gibi!
Onlar,
Takımlarına “sevdaya mahsus” duygularla,
sırtından vurulsa da “ ah” demeyecek güce sahip çünkü…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hakan Cerrahoğlu
Zafer Arapkirli ile “Taraftarın Anonsunu”konuştuk…
Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünlerinden delikanlı ıslıklar duyuldu. Palazlanan kötülüklere karşı dik duran, takımlarını asla yalnız bırakmayan, omuz omuza veren Fenerbahçe ve Beşiktaşlı taraftarların sesiydi bu.
Onların anonsunu herkes duydu:
Hükümet istifa…
Takımları için, bir ömür kara sevda yolcusu olmuş, Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarlarının tepkisini her konuda doğruluk sahibi olan duayen gazeteci Zafer Arapkirli ile konuştuk.
* Geçtiğimiz cumartesi gecesi Fenerbahçe Konya maçı öncesinde tribünlerden
“hükümet istifa” sesleri Kadıköy’ de yankılanmıştı. Ve sonrasında Dolmabahçe İnönü Stadında da Beşiktaş - Antalyaspor maçında tribünlerde yine “hükümet istifa” sesleri vardı.
Her iki maçtaki tribünlerin bu tezahüratını halkın temsil edildiği, toplumun sesi olarak mı yorumlarsınız?
Tabii ki, toplumun sesidir. Ve hatta toplumun bir hayli gecikmiş sesi bile diyebilirsiniz. Siyasi parti mitingleri ve belli bir gündemle biraraya gelmiş benzer görüşlü insanların önceden tertiplenmiş toplantıları haricinde, ilk kez bu kadar somut birtalep içeren ve bu kadar iddialı bir siyasi slogan, bu kadar büyük bir kalabalık tarafından atılmış oldu. O açıdan çok önemlidir. Üstelik unutmayın ki, tribün dediğiniz yer, yani futbol taraftarı, toplumun her kesimini, her meslekten, her gelir düzeyinden, her etnik, dini ve sosyal geri plandan, her tür siyasi partiden ve ideolojik formasyondan gelen insanlarının biraraya geldiği yerdir. Orada pek çok insan birbirini tanımaz bile. Adını bile bilmez. Ama gol olduğunda birlikte secinir ve kucaklaşır hatta öpüşür, gol kaçtığında ya da gol yendiğinde, maç kaybedildiğinde şampiyonluk kaçtığında birlikte ağlar ve öfkelenir. Yani, “birbirini tanımayan insanların bu kadar önemli bir siyasi sloganın etrafında birleşmesi” bence son derece ciddiye alınması gereken bir tavırdır.
* Sizce hükümet istifa sözleri bir ifade özgürlüğü müdür?
İfade özgürlüğünün en somut şekilde vücut bulmuş halidir. İktidar kabul etmek istemese de, atılan bu slogan, yani “Hükümet istifa” sloganı, hiçbir şekilde suç içermeyen, somut bir talebin dile getirilmesinnden ibarettir. Bu da ifade özgürlüğü kullanılarak yapılmıştır. Zaten yasalara ve umumu adaba aykırı bir durum da yoktur ortalıkta. Her spor karşılaşmasından önce, tribünlere 6222 Sayılı malum yasa gereğince “tek tek ya da topluca küfretmenin yasak olduğu” hatırlatılır. Bu da doğrudur. Ama atılan bu sloganın ne ahlaka, ne yasalara ne de 6222 sayılı yasanın hükümlerine aykırı bir tarafı vardır. Bal gibi, bir özgürlüğün kullanılmasından ibarettir. Bu nedenle iktidarın “kendisinin duymak istemediği bir slogan” olmasının haricinde, yani “iktidarın haricinde” kimsenin rahatsız olabileceği bir söz değildir. Unutmayalım ki, statlarda ilk kez siyasi sogan atılmıyor. Daha önce, iktidarın hoşuna giden (işine gelen) başka sloganlar atıldığında ve pankartlar açıldığında kimsenin sesi çıkmamıştı. Bugün “işlerine gelmediği” için sorun ediyorlar.
* 4 Mart Cumartesi günü Kayseri’de Kadir Has stadında oynanacak, Kayserispor Fenerbahçe maçında Fenerbahçe’ li taraftarlar stada alınmayacak. Sizce bu uygulama Fenerbahçe’ yi cezalandırma biçimi mi?
Evet. Fenerbahçe taraftarını “hükümetin hoşuna gitmeyen – işine gelmeyen” ir slogan attığı için cezalandırmak istiyorlar ve bu karar gerçekten de yasadışıdır. Nitekim Fenerbahçe Kulübü Kayseri Bölge İdare mahkemesine bu uygulamanın yürütmesinin durdurulması için başvuru da yapmıştır. Onurlu bir mahkeme yargıcı, bu cezalandırma girişini engellemeli ve yürütmeyi durdurmalıdır. Aksi, hem ulusal, hem de uluslararası boyutta muazzam bir skandal anlamına gelir.
* Tribündeki toplumsal hareketler daha iyi hayat şartları ve reformlar için midir?
Bence öyledir. İnsanlar bulundukları her ortamda, yasal ve anayasal özgürlüklerini kullanarak, bu taleplerini dile getirirler. Daha doğrusu getirmelidirler. Demokrasi, yönekimlerden hoşnut olmayan insanların, taleplerini dile getirebildikleri,
hatta O yönetimi istemediklerini tek tek ya da topluca seslendirebildikleri bir rejimin adıdır. Aksi, demokrasi dışı bir yönetim biçimidir. İktidarlar, bir tercih yapmak durumundadırlar. Çağdaş toplumlarda bu tercih, halkın tercihlerine kulak verilmesinin önünü açmak şeklinde kullanılır. Ama otoriter rejimlerde bu talepler ve çağrılar, sık sık güç kullanılarak bastırılmaya çalışılır. İşte, zaten hafta sonundan beri iktadar mensuplarının bu protestoya bakış açısı, tam da otoriter ve totaliter rejimlere yakışır biçimde olmuştur.
2014 yılında Aziz Yıldırım ‘ ın katıldığı bir TV programında yine aynı tezahüratlar yapılmıştı. Sayın Aziz Yıldırım “ küfür olmadığı sürece, sorun yok “ demişti. Polisle yapılan müdahaleler sizce sesleri daha fazla yükseltir mi?
Halkla kavga edilmez. Halkla kavga eden kazanamaz. Kaybetmeye mahkumdur. Madem Aziz Yıldırım’dan örnek verdiniz. Şunu hatırlatayım. Sayın Yıldırım, bir gün kendisini istifaya davet eden ya da protesto eden taraftarların (en azından bir bölümünü/) “Paralı köpekler” diye niteleyerek, iktidardan gidişini hızlandırmıştı. Sonunda olanı gördük. Yöneticiler kitleleri karşılarına aldıkları anda kendilerini bitirmiş demektir.
Hükümet istifa sözleri halkın depremi mi?
Deprem demesek bile, en azından bu haliyle bir “öncü sarsıntı” diye nitelenebilir. Gelecek tepkilere ve muhtemel yaptırımlara göre, büyüme ihtimali yüksektir.
* “ Haksızlığa isyan etmemiz gereken yerde susma günahını insanlardan korkanlar yaratır “ demiş, Franz Kafka.
Sizce, tribünlerdeki bu öfke, toplumsal beklentilerin, zihinlerdeki çözüm odaklı bir istemin bir işaret fişeği mi?
Aslında ben bu toplumun geniş bir kesiminin, bu "susma günahını, uzunca bir süredir işlediğini düşünüyorum. Artık bu günahtan arınmanın ve "konuşma ve itiraz etme sevabı"na dönüştürmenin zamanı olduğu da ortada.
Öfke o kadar birikti ve öylesine büyük bir "gaz sıkışması" oluştu ki, statlarda atılan slogan, bunun çok meşru, çok uygar ve ağırbaşlı bir dışa vurumuydu.
Bunun üzerine sanki "yasadışı" bir eylemmiş gibi gidilmesi, hükümetin yaptığı milyonlarca hataya ek yeni bir hatadır. Bundan vazgeçmesi gerekir. Aksi takdirde, kitlelerin daha büyük boyutta tepkileri kaçınılmaz olur ve o tepkiler de giderek daha da "meşru" tepkiler olarak önüne çıkar.
*****
Ben de diyorum ki;
Kalpler iyiliğe doğruluğa açıldığı zaman, hayat korkulacak bir hal oluşturmuyor.
Tribünlerin bu serzenişi bir büyük çığlığın koca bir isyanı,
Taraftarın anonsuydu…
Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarı ömrünü ve hakkını kuzu kuzu yedirmeyecek gibi!
Onlar,
Takımlarına “sevdaya mahsus” duygularla,
sırtından vurulsa da “ ah” demeyecek güce sahip çünkü…