6F2 ile dün başlayan 'toplu yolculuk' hikayemizin bugün ikinci günü...
Biraz rahat gibi görünüyor bugünkü seyrimiz...
20 civarı yolcu var arabada...
Bunlardan 5'i makinayı üç defa dıtlattı, yani ücretsiz olanlar yolcular...
Demirci Köyü’ne girdiğine 6F2 nolu otobüsümüz B31 ve üzerinde hat yazmayan ama göğüs numarası 2160 olan bir başka otobüsle üçlü tokuşma safhasına geldiler...
Buna bir de köy meydanındaki durağın etrafını babasının evinin otoparkı gibi kullanan bilinçsiz araç sahipleri eklenince iki üç manevra yaptıktan sonra yoluna devam edebiliyor bizim cengaver şoförümüz...
Hakikaten cengaver diyeceğim çünkü normal şartlarda bu kadar sabırlı otobüs şoförüne pek denk gelmemiştik...
Dün erken bindiğimizden midir nedir otobüsümüz yaş ortalaması 60'ların çok altına indi...
Hep gençlik bugün...
Gençlik denilince tabii ki elde telefonlar...
Kafalar hep öne eğik...
Ne diyeyim şimdi otobüste ne yapsın bu delikanlı...
Büyükler çok kızıyorlar ama yapacak bir şey yok artık...
Heeeeeeeeee, birilerine yapacak bir şeyimiz var!..
Kim onlar diyecek olursanız…
Camide telefonla uğraşanlara, oynayanlara...
Velev ki çok önemli bir şey de olsa
akıllı telefonu akılsızca kullananlara...
Be ey Allah’ın kulu...
Haftada bir gün gelmişsin. Allah mübarek etsin...
Sık dişini 30 dakika...
Bulunduğu yerin yani Beytullah'ın yani Allah’ın evinde olmanın hakkını ver...
Bak güzel kardeşim, sessizlik hutbenin farzlarındandır, selam bile alınmaz denilmiş bu dinin rahmet peygamberi...
Hoca efendi sana bir şeyler anlatıyor, sen tıktı tık tık elinde akıllı emziğini akılsızca zıplatıyorsun...
Bak ben de sonuçta etten kemikten bir insanım...
Bir gün dayanamayacağım dalacağım camide akıllı telefonla akılsızca oynayana...
Gelme kardeşim gelme...
Telefonla oynayacaksan gelme...
Allah ile yarım saat baş başa kalmayı kendine çok görüyorsan gelme...
Sabır da sabır ama bir yere kadar...
Bak şimdi konuya nereden girdik nereden çıktık...
Bugün otobüste ablalar dedikodu yapmadı ya...
Daha önce de yazdığım ama hiç unutamadığım muhabbeti yazmak istiyorum bugün...
İnsanımızın nasıl insanlıktan çıkma yolunda ilerlediğinin belgesi olsun... Ablam metroda akıllı telefonda bakın neler yardırıyor karşı tarafa:
"Hatça gı, bak bizim bey arabayı satacak
etrafında arayan olursa pek tanıdığa seslenme...
Yabancı varsa söyle...
Çok masrafı varmış bu arabanın, anlayana verirsek fiyatı çok düşermiş 'habarın' olsun..."
Artık karşıdaki ne dediyse
Bizim abla aferini çaktı.
“Bak gı Hatça, senin herif müşteri bulursa yüzde 10'u senin emme en az ..... TL'den satarsa. Aşağısına olmaz deyo bizim bey"
Bitmez bu otobos, tramvay hikayeleri...
Ben de şunu yaşadım diyen varsa yazsın buradan paylaşalım...
Kalın sağlıcakla...
Bu arada bizim araba evin önünde melul melul yatıyor...
Biraz kafa dinliyorum havasında...
Azıcık dile gelse; "O kadar pahalı benzini depoya koyarsan beni öksürük tutar" diyecek gibi...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Kundakcı
Bizim 4867 kafa dinliyor
6F2 ile dün başlayan 'toplu yolculuk' hikayemizin bugün ikinci günü...
Biraz rahat gibi görünüyor bugünkü seyrimiz...
20 civarı yolcu var arabada...
Bunlardan 5'i makinayı üç defa dıtlattı, yani ücretsiz olanlar yolcular...
Demirci Köyü’ne girdiğine 6F2 nolu otobüsümüz B31 ve üzerinde hat yazmayan ama göğüs numarası 2160 olan bir başka otobüsle üçlü tokuşma safhasına geldiler...
Buna bir de köy meydanındaki durağın etrafını babasının evinin otoparkı gibi kullanan bilinçsiz araç sahipleri eklenince iki üç manevra yaptıktan sonra yoluna devam edebiliyor bizim cengaver şoförümüz...
Hakikaten cengaver diyeceğim çünkü normal şartlarda bu kadar sabırlı otobüs şoförüne pek denk gelmemiştik...
Dün erken bindiğimizden midir nedir otobüsümüz yaş ortalaması 60'ların çok altına indi...
Hep gençlik bugün...
Gençlik denilince tabii ki elde telefonlar...
Kafalar hep öne eğik...
Ne diyeyim şimdi otobüste ne yapsın bu delikanlı...
Büyükler çok kızıyorlar ama yapacak bir şey yok artık...
Heeeeeeeeee, birilerine yapacak bir şeyimiz var!..
Kim onlar diyecek olursanız…
Camide telefonla uğraşanlara, oynayanlara...
Velev ki çok önemli bir şey de olsa
akıllı telefonu akılsızca kullananlara...
Be ey Allah’ın kulu...
Haftada bir gün gelmişsin. Allah mübarek etsin...
Sık dişini 30 dakika...
Bulunduğu yerin yani Beytullah'ın yani Allah’ın evinde olmanın hakkını ver...
Bak güzel kardeşim, sessizlik hutbenin farzlarındandır, selam bile alınmaz denilmiş bu dinin rahmet peygamberi...
Hoca efendi sana bir şeyler anlatıyor, sen tıktı tık tık elinde akıllı emziğini akılsızca zıplatıyorsun...
Bak ben de sonuçta etten kemikten bir insanım...
Bir gün dayanamayacağım dalacağım camide akıllı telefonla akılsızca oynayana...
Gelme kardeşim gelme...
Telefonla oynayacaksan gelme...
Allah ile yarım saat baş başa kalmayı kendine çok görüyorsan gelme...
Sabır da sabır ama bir yere kadar...
Bak şimdi konuya nereden girdik nereden çıktık...
Bugün otobüste ablalar dedikodu yapmadı ya...
Daha önce de yazdığım ama hiç unutamadığım muhabbeti yazmak istiyorum bugün...
İnsanımızın nasıl insanlıktan çıkma yolunda ilerlediğinin belgesi olsun... Ablam metroda akıllı telefonda bakın neler yardırıyor karşı tarafa:
"Hatça gı, bak bizim bey arabayı satacak
etrafında arayan olursa pek tanıdığa seslenme...
Yabancı varsa söyle...
Çok masrafı varmış bu arabanın, anlayana verirsek fiyatı çok düşermiş 'habarın' olsun..."
Artık karşıdaki ne dediyse
Bizim abla aferini çaktı.
“Bak gı Hatça, senin herif müşteri bulursa yüzde 10'u senin emme en az ..... TL'den satarsa. Aşağısına olmaz deyo bizim bey"
Bitmez bu otobos, tramvay hikayeleri...
Ben de şunu yaşadım diyen varsa yazsın buradan paylaşalım...
Kalın sağlıcakla...
Bu arada bizim araba evin önünde melul melul yatıyor...
Biraz kafa dinliyorum havasında...
Azıcık dile gelse; "O kadar pahalı benzini depoya koyarsan beni öksürük tutar" diyecek gibi...