SON DAKİKA
Hava Durumu

Sıla-i Rahim (akrabalar arası ilişkiler)

Bu sayfa Bursa İl Müftülüğü tarafından hazırlanmıştır.

Haber Giriş Tarihi: 14.04.2023 09:22
Haber Güncellenme Tarihi: 14.04.2023 09:22
Kaynak: Haber Merkezi
Sıla-i Rahim (akrabalar arası ilişkiler)

İLÇE MÜFTÜSÜ Yusuf TUNA'nın 15 TEMMUZ MESAJI Yusuf TUNA

Orhangazi Müftüsü

“Sıla-i rahim” akrabalar arası ilişkiler olarak ifade edilir. “Rahim” ile ana rahmi; “sıla” ile de bağ kastedilir. Rahim ile cenin arasında nasıl bir bağ var ise doğduktan sonra da akrabalar arasında mânevî bir bağ söz konusudur.

Yüce Rabbimizin en güzel isimlerinden olan “Rahmân” ve “Rahîm” ile “rahmet” ve “rahim” aynı kökten gelir. ( İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, XVIII, 1611.) Bu rahmet bağının kurulması, Rahmân ve Rahîm olan Rabbimizin rahmetinin üzerimize bolca inmesini de sağlayacaktır. Peygamberimizin bildirdiğine göre rahim, arşa asılıdır ve (hâl diliyle) şöyle der: “Benimle irtibatı sürdürenle, Allah da irtibatını sürdürsün! Benimle bağını kesenden Allah da bağını kessin!” (Müslim, Birr, 17.)

Soy ve kan bağının yanı sıra burada bir de mânevî yakınlıktan söz edilebilir. Hz. Ebû Bekir”in, “Allah”a yemin ederim ki Resûlullah”ın yakınları, bana kendi yakınlarımdan daha sevimlidir.” demesi bunu gösterir. (Buhârî, Meğâzî, 14.)

Birbirinin soyundan gelmek veya evlilik sebebiyle eşlerden birinin kan hısımları ile diğer eş arasında meydana gelen yakınlığa akrabalık; bu durumda olan her bir kimseye de akraba denir. Akrabaların karşılıklı birtakım hak ve vazifeleri var. Bu durum, “akrabalık hukuku” tabiriyle ifade edilir. Bu bakımdan akraba ile bağları ve münasebetleri kesmek bütün fakihlere göre haram kabul edilmiştir. (TDV İ.A. Sıla-i rahim)  Bir âyette, “Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık -bağlarını koparmak-tan sakının” (en-Nisâ 4/1) buyrulur. Allah Rasûlü(sav)’nün bazı hadislerinde akrabalar arası ilişkiler, doğrudan iman ile de irtibatlandırılmış, bazılarında ise söz konusu bağı koparmanın doğuracağı olumsuz sonuçlara işaret edilmiştir: “Kim Allah"a ve âhiret gününe inanıyorsa, misafirine ikramda bulunsun. Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, akraba ilişkilerini sürdürsün...”( Buhârî, Edeb, 85.) Sıla-i rahmin; gerek âyetlerde, gerek hadislerde, namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi, İslâm’daki önemini göstermektedir. Bunun, terkedilmesi, yani akraba ve yakınlarla olan ilgisinin kesilmesi, büyük günâh sayılmıştır. 

Kişinin en yakın akrabası arasında; birinci sırayı füruu, yani çocukları, torunları ve torunlarının çocukları, ikinci sırada usulü yani ana babası, dedeleri, nineleri, üçüncü sırada kardeşler ve kardeşlerinin çocukları ve torunları, dördüncü sırayı ana ve babanın kardeşleri, yani amcalar, halalar, dayılar, teyzeler ve onların çocukları teşkil eder. (Hamza Aktan, İslam’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi)

Sıla-i rahim, sevgi, saygı ve ziyaretleşme gibi hususların yanı sıra sosyal hayatın her alanında karşılıklı yardımlaşmayı da gerektirir. Bu dayanışmanın, diyet, miras gibi hukuku gerektiren tarafları olduğu gibi, ahlaki boyutu da vardır. İyilik yapma konusunda öncelikli kimseler, ilk önce anne, sonra baba, kız kardeşler ve kardeşler şeklinde sıralanır. Akraba ziyaretine önce büyüklerden başlanır: Yani ana baba, dedeler, nineler ve varsa onların da anaları babaları, sonra amcalar, halalar, dayılar, teyzeler, daha sonra kardeşlerden küçük olanlar büyük olanları ziyaret eder. Genel olarak yardım elini uzatmada, özel olarak zekat ve sadakada en yakınlardan başlanır (Ebu Davud, Edeb,119-120). Herhangi bir yoksula verilen, bir sadaka sayılırken; yoksul akrabaya verilen, biri sadaka, diğeri sıla-i rahim olmak üzere iki sadaka sayılır. (Tirmizi, Zekat,26)

Sıla-i rahim genel olarak iki şekilde yapılır. Bunlardan birincisi, ziyaret etmek, maddi ve manevi yardımda bulunmak, sevinçli ve acılı günlerinde yanlarında olmak. İkincisi ise, akrabalara fiilî veya sözlü olarak herhangi bir zarar vermemek, kötülememek, unutmamak ve dargın durmamak.

İslâm"ın temel ilkeleri karşısında akrabalık bağları hiçbir avantaj sağlamaz. En yakın akraba da olsa, şahitlikte ve yargıda dürüstlükten ve adaletten asla ödün verilmez. (En’âm, 6/152) Yakını bile olsa kimsenin vebalini yüklenmez. (Fâtır, 35/18.) Hatta bu konuda Peygamber Efendimizin dahi ayrıcalığından söz edilemez. Kendisinin de açıkça ifade ettiği gibi, “kızı Fâtıma da olsa...” ne dünyada ne de âhirette yapabileceği bir şey yoktur. (Buhârî, Vesâyâ, 11)

Akrabalar ile ilişkilerin sürdürülmesinde din farkı dahi dikkate alınmaz. Şirk ve küfür gibi konularda anne babaya itaat edilmesi yasaklansa da onlarla dünyada beraberlik ya da beşerî ilişkilerin sürdürülmesi istenir. (Lokman, 31/14-15.)

İlgi ve ilişkiyi sürdürmeyi fazlasıyla hak eden yakın akrabalardan biri de teyzedir. “Teyze, anne konumundadır.” hadisi, miras hukuku çerçevesinde değil, ilgi, sevgi ve merhamet açısından yakınlığın bir ifadesi olarak anlaşılmalıdır.

Rasûl-i Ekrem’e göre, “Sıla-i rahim yapan, akrabasından gördüğü iyiliğe iyilikle karşılık veren kimse değil, akrabası kendisine iyiliği kestiğinde dahi onlara iyilik yapandır.” (Buhârî, Edeb, 15) Hz. Peygamber, akrabalık ilişkisini kesenle ilişki kurmayı, vermeyene vermeyi ve sataşanı affetmeyi, faziletlerin en üstünü olarak anmıştır. (İbn Hanbel, III, 439.)

Müslüman, akrabalık bağların kopmasıyla, aradaki sevgi ve merhametten mahrum kalacağını unutmamalıdır. Rasûl-i Ekrem’in ifadesiyle, “Akraba ilişkisini kesen, cennete giremez.” (Müslim, Birr, 19) buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimizin, akrabalar arası ilişkilerin koparılmasını kıyamet öncesi alâmetlerden biri olarak saydığını hatırlatalım (İbn Hanbel, I, 420.) ve sözün özünü yine Efendimize bırakalım: “Sevabı dünyada iken verilecek iyilik, (başkalarına) iyilik etmek ve akraba ile ilgilenmektir. Cezası dünyada iken verilecek kötülük de haddi aşarak azgınlık yapmak ve akraba ile iyi ilişkiyi kesmektir.” (İbn Mâce, Zühd, 23) (Hadislerle İslâm Cilt 4 Sayfa 193-199)

Cenab-ı Hak, sıla-i rahimle; akrabalık bağlarımızı sağlam tutmayı, rahmet, bereket ve hayra kavuşmayı, dualarına icabet edilen kullarından olmayı, bizlere nasip eylesin.

  • İLETİŞİM (Özgün Yazı)

diverse-friends-gathering-together

ÖZGE BETÜL KAYA

Kur’an Kursu Öğreticisi

İletişim, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “duygu, düşünce ya da bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme” şeklinde tanımlanmaktadır. İletişim; sözlü, sözsüz ve yazılı olarak gerçekleşmektedir. Toplum içinde yaşayan insanın iletişim kurmaması mümkün değildir. Gündelik hayat içerisinde komşuluk başta olmak üzere okul ve iş ilişkilerinin sağlıklı ve etkili olabilmesi toplum içinde huzurla yaşanması ile bağlantılıdır. İslam, insanın Allah ve diğer bireylerle olan ilişkilerinden bahseder. İnsanın Allah ile olan iletişimi ibadetler aracığıyla gerçekleşmekte olup samimi ve ihlasla yapılması gerektiği bildirilmektedir. Toplumsal ilişkilerde ise tutum ve davranışların saygı, sevgi çerçevesinde haklara riayet edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. (Hucurat, 49/1-18) Bunun yanında İslamiyet, insanlar arasındaki bağın kuvvetlenmesini ve birliğin artmasını öğütlemektedir. Bu konuda davranışları ve sözleriyle örnek olan Peygamber Efendimizin diğer insanlarla iletişimi bizlere yol göstermektedir.

İnsanlarla iletişimin önemli ilkelerini Peygamber Efendimizin sözlerinden anlamak mümkündür. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) açık anlaşılır bir dil kullandığı (Ebu Dâvûd, es-Sünen, Edeb,21), güzel söze önem verdiği bilinmektedir. (Buhari, el- Câmiu’s- Sahih, Tıb, 51) Kısa ve öz bir şekilde konuşma olarak tanımlanan “cevâmiu’l- kelîm” (Buhârî, Cihad,122) özelliğine sahip olan Peygamber Efendimiz, Müslümanların da bu şekilde iletişim kurmasına vurgu yapar. Ayrıca iletişim esnasında yumuşak bir üslup kullanılması gerektiği ayetlerde buyrulmaktadır: “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.” (Taha, 20-44) Bunların yanında Hz. Muhammed, Müminlerin iletişimleri esnasında kaba, kırıcı sözlerden uzak durulması noktasında uyarılarda bulunmuştur: “Mü’min, ne insanları karalayan, ne lânet eden, ne kaba ve kötü sözlü, ne de hayâsız biridir.” (Tirmizi, Birr, 48) Gündelik konuşmalar kadar dini iletişimde de hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir. Bununla ilgili olarak “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” Hadisi önemli bir hususu ortaya koymaktadır.

  • İBN ÜMMÜ MEKTUM (Sahabe Hatıraları Kitabından)

Hayatı ile ilgili çok fazla bilginin olmadığı İbn Ümmü Mektum’un asıl adı, Husayn’dır. İlk iman edenler arasındadır. İslamiyet’i seçtikten sonra Allah Resulü ona Abdullah adını vermiştir. Âmâ olması sebebiyle Abdullah’ın annesine Ümmü Mektum adı verilmiştir. Oğlu da İbn Ümmü Mektum olarak bilinmektedir.

Hz. Peygamber ile İbn Ümmü Mektum’un arasında geçen olay, Abese suresinin nüzul sebebi olarak bilinmektedir. Hz. Peygamber, risaletin ilk yıllarında Mekkeli müşriklerin ileri gelenlerinden birine tebliğini gerçekleştiriyordu. O kişiyi ikna ederse birçok kişinin iman etmesine vesile olacağını düşünüyordu. Konuşma esnasında âmâ olan İbn Ümmü Mektum, Resul’den bilgi almak için yanlarına gelince Hz. Peygamber konuşmasının bölünmesini istemedi. Bunun akabinde Yüce Allah, şu ayetleri indirdi: “Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve çeviriverdi. (Ey Muhammed) Ne bilirsin belki de o arınacak veya öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. Kendini muhtaç hissetmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne! Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana gelene ise aldırmıyorsun. Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kuran) bir öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır.” (Abese, 80/1-12)

  • KAFAMA TAKILANLAR (Kitap Alıntı)

Bu kitapta özellikle din ve inançla ilgili konularda sorulmuş ve dolaşımda olan sorulara cevaplar hazırlama gayretinde olduk. Kitapta din ve inanç ile ilgili her türden soru var. Ama hangi türden olduğunu tabii ki burada söylemeyeceğim. Sizler cevapları okurken hangi tip ve türden soru olduğunu anlarsınız zaten. Burada amacımız cevabı olan sorulara cevap vermeye çalışmak, olmayanların nedenini söylemek, saçma olanların ise saçmalık yönlerini göstermek. Bir başka amaç ise zihinde yeni ve anlamlı sorulara kapı aralamak. Çünkü yeni sorular üretme çabasına girmek, anlamak ve çözüme odaklanmaktır bir bakıma. Bizim amacımız da çözüme odaklanmanızı sağlamak ve en önemlisi çözümün aslında her insanın kendinde olduğunu göstermek. Çünkü çözümü üretecek kapasite üç aşağı beş yukarı hemen her insanda var. Bizim temennimiz aklınızın işlek, zihninizin açık, zekânızın keskin, yolunuzun düz, yönelişinizin düzgün olması.

  • YUNUS EMRE DİVAN

Terk idelüm kâl ü kıylı isteyelüm togrı yolı

Hem bulalum gevher kânın cevher alan gelsün berü

Terkedelim kılükali, isteyelim doğru yolu,
Hem bulalım gevher kanın, gevher alan gelsin beri

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
agazete En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.