MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.
Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Ekonomik istikrarımız, güvencemiz maalesef ateş hattına tutulmuştur. Devletimiz buna karşı önlemler almaktadır. MHP, devletimizin verdiği her kararın arkasındadır. Bu yoldan dönmeyeceğiz, ödün vermeyeceğiz, Türkiye sevdamızdan vazgeçmeyeceğiz.
Geçim şartlarını ağırlaştıran, zorlaştıran fiyat artışlarına karşı mücadele edeceğiz. FETÖ'cüler, sıcak para çeteleri, küresel tefeciler, emperyalizme gönüllü casusluk yapan kokuşmuşlar, milletimizin hayat pahalılığına gömülmesi için faaliyet içindedir. Bu artışlara kim sebep oluyorsa suçludur. Kira fiyatları mesela... Bunları yapanların yakasından tutmalı, bedelini ödetmeliyiz.
Bizim bu muhalefete, bu ruhu başıboş gezenlere, bu siyasetçilere mesafemiz çoktur. Kılıçdaroğlu, mahçup olacağı hevese kapılmasın. Türkiye, Demirtaş'ın hayasız hayranlarına teslim olmayacak. Yalan ve iftiradan nem alan, Yezidin izinden gidenleri mahçup edeceğiz.
Cumhuriyetin kurucu değerleri, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle gücüne güç katacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, milli mücadelenin zafer tacıdır.
Son günlerde Abdülhamid Han'la ilgili çıkan tartışmalar vardır. Onu istibdatla analar vardır. Şunu söyleyeyim ki, Abdülhamid Han'ı sevdiği kadar sevmeyeni de vardır. Abdülhamid'i Ermeni çeteleri sevmez, sömürgeciler sevmez, Türk ve İslam düşmanları sevmez. Onu sevenlerse onu her zaman hatırlayacaktır. Bu gafiller tarihimizden ne istiyor? Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünün Abdülhamid'i ise gurur duyarız. O her zaman mert oldu, hainlerin oyununu bozdu. Abdülhamid'i ilk savunan değerli fikir insanımız Hüseyin Nihal Atsız'dır. Merhum Atsız açık açık, 'Abdülhamid biçareliğin zıddı ne ise onun kendisidir' demiştir. Ecdadımıza laf uzattırmayız, devşirmeler akıllarını devşirsin. Osmanlı İmparatorluğu bizimdir, Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, Atatürk bizimdir, Abdülhamid Han da bizimdir. İkisi de bizim değerimizdir. Geçmişte her ne yaşandıysa şuurumuzun pırıltılarıyla ve döneminin şartlarına göre değerlendirmeliyiz.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusunda Türkiye'nin isabetli çekinceleri, henüz muhattapları tarafından dikkate alınmamıştır. Müzakereye hazırız açıklamaları yapıyorlar ama bildik bir meselenin müzakere amacı nedir? İsveç PKK'nın silah tedarikçilerindendir. Bu iki ülkenin, dökülen şehit kanlarında parmağı olduğunu nasıl unutacağız? üstelik pişmanlık emaresi göstermeyen bu ülkelerle nasıl anlaşacağız? İkinci Kandil dağı İsveç'tedir. Türkiye; İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğini veto edince ülkemizin risk primi son 14 yılın rekorunu kırdı. Bunu silah olarak kullanıyorlar. İsveç, terör örgütlerine alenen destek veriyor. Şimdi bu İsveç'in NATO'ya girmesi nasıl mümkün olacak? Türkiye ile müttefikliği nasıl hak edecek!
Bunların şimdiye kadar NATO'ya üye olmamasının altında Rusya'nın dengeleyici gücü vardı. Şimdi Rusya, Ukrayna'da istediğini başarsaydı ne olacaktı? Üye olacaklar mıydı? Bu ülkelerin üyeliğine tamam demek, terörizme evet demektir ve Türkiye'nin bu iki ülkenin NATO'ya dahil olması konusunda derhal Ankara kuralları devreye girmelidir. Gerekirse NATO'dan ayrılmak bile gündeme alınmalıdır. NATO'yla var olmadık! Yerine bir Türk-İslam güvenlik birliği de kurulabilir. Kim nereye genişliyorsa genişlesin!"