SEKİZ KADINDAN BİRİNİN KÂBUSU

Dünyada bir yıl içinde yaklaşık 2 milyon kadın meme kanserine yakalanmaktadır. Ülkemizde bu oran yaklaşık yılda 25 bin kişi seviyesindedir. Daha değişik bir açıdan, meme kanserinin sıklığına baktığımızda yaşamı boyunca her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanmaktadır.

Haber Giriş Tarihi: 05.11.2020 08:22
Haber Güncellenme Tarihi: 05.11.2020 08:22
Haberyazilimi.com

Ekim ayı tüm dünyada meme kanseri konusunda farkındalık yaratmak için çeşitli çalışmaların yapıldığı bir ay oldu. Meme kanseri hem ülkemizde hem de dünyada özelikle Amerika’da, gelişmiş batı ülkelerinde kadınlar arasında en sık görülen kanser türüdür.

Dünyada bir yıl içinde yaklaşık 2 milyon kadın meme kanserine yakalanmaktadır. Ülkemizde bu oran yaklaşık yılda 25 bin kişi seviyesindedir. Daha değişik bir açıdan, meme kanserinin sıklığına baktığımızda yaşamı boyunca her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanmaktadır. Bu rakamlar korkutucu gelmekle beraber günümüzde gelişen teknoloji ile meme kanserinden korunmak, erken tanı koymak ve başarılı şekilde tedavi etmek mümkündür.

Meme kanserinden korunmak için risk faktörlerini tanımak (kansere neden olan etkenleri) gereklidir.

Bilinen risk faktörleri:

En önemli risk faktörü yaştır. Toplumlar arasında farklar olmakla beraber genelde 50 yaş riskin en belirgin şekilde arttığı yaş grubudur ve bu artış 70 yaşına kadar devam eder. En riskli yaş grubu bu yaş aralığındaki kadınlardır. Ancak ülkemizde 40-50 yaş arası meme kanseri oranı yüksek olduğundan tarama başlangıç yaşı 40 yaş olarak belirlenmiştir. Diğer bir risk faktörü kadın karakterini oluşturan hormon olan östrojen hormonudur. Erken yaşta (12 yaş öncesi) adet görmek, geç menapoza girmek, östrojen içeren ilaçları uzun süre (5 yıl ve üzeri) kullanmak, emzirmemek, geç yaşta doğum yapmak (35 ve üzeri) hareketsiz bir yaşam sürmek, obez olmak östrojen hormonu ile ilgili olarak meme kanseri riskini arttırır. Beslenme alışkanlıkları; hayvansal (yağ, kırmızı et) gıdaları fazla tüketmek, sebze, meyve, zeytinyağı tüketiminin az olması riski azda olsa arttırmaktadır. Düzenli alkol kullanmak, meme bölgesine radyasyon almak riski arttıran faktörlerdendir. Bu sayılan çevresel risk faktörlerinin yanı sıra genetik risklerde mevcuttur. Ancak bu risk grubu yaklaşık meme kanserinin %10-15’inde saptanan risk faktörüdür, yani çevresel risk faktörleri, yaş ve cinsiyet daha büyük bir oranı kapsar.

Ailevi ve genetik riskler; ailesinde, yakın akrabalarında meme kanseri olması, bazı meme kanseri riskini arttıran genleri taşımak olarak özetlenebilir. Ailesinde birinci derece yakınlarında birden fazla sayıda kişide meme kanseri olması riskin çok daha belirgin artışına neden olur. Meme kanseri gelişmesini kolaylaştıran genlerin sayısı giderek artmaktadır, yeni tanı konulan kadınlara bilinen genlerin analizi yapılmalıdır. Bu genlerin varlığı uygulanacak tedavi şeklini değiştirebilir.

RİSK FAKTÖRLERİNİN HİÇ BİR YOKTUR

Genetik yatkınlığı veya ailede meme kanseri olan kişilerde, 50 yaşından önce ve her iki memede birden kanser gelişme riski vardır. Ancak şunu da eklemek gerekir bazı meme kanseri tanısı konulmuş hastalarda bu sayılan risk faktörlerinden hiçbiri yoktur. Bu durum halen bilmediğimiz bazı risk faktörlerinin de olduğunu düşündürmektedir. Mevcut faktörleri bilmek, farkındalık yaratmak korunmak açısından çok önemlidir.

Günümüzde meme kanseri taraması için kullanılan en etkili yöntem mamografidir. Gelişen teknoloji ile birlikte son derece düşük dozda radyasyon vererek ve ağrı oluşturmadan çekim yapılması mümkündür. Düzenli taramalar ile bir toplumda meme kanserinden ölümlerin yaklaşık olarak %40 oranında azaltılabileceği gösterilmiştir. Bir diğer tarama yöntemi kendi kendine meme muayenesidir. Erken tanı konusunda yardımı olur ancak mamografi kadar etkili bir yöntem değildir.

Meme kanserinin belirtilerini tanımak erken tanı için önemlidir. Memede ya da koltuk altında kitle, meme başının içeri çekilmesi, meme başından kanlı akıntı gelmesi, meme cildinde egzema ya da alerji benzeri lezyonlar, memede cilt enfeksiyonu benzeri lezyonlar meme kanseri belirtisi olabilir

Pandemi sürecinde, taramalarda ve belirtileri olan hastalarda tanı için yapılacak girişimlerde aksamaların olduğu görülmektedir. Bulaşma riskinin çok yoğun olduğu dönemlerde, kronik hastalıkları olan bireylerde tarama hekimin önerisiyle ertelenebilir, ancak meme kanseri belirtileri olan kişilerde tanı için gereken işlemler ve meme kanseri tanısı konulmuş kişilerde tedavi kesinlikle ertelenmemelidir.

Meme kanseri tanısında ve meme kanserine yatkınlık oluşturan genleri belirleme konusunda ki gelişmelere paralel olarak tedavi konusunda da çok önemli ilerlemeler olmuştur. Günümüzde uzak metastazı olan dördüncü evre hastaları başarı ile tedavi etmek mümkündür. Bu etkili tedavi seçenekleri arasında fitoterapinin yeri yoktur.

MEME KANSERİ TEK BİR HASTALIK DEĞİLDİR

Meme kanserinin bilinen dört temel farklı tipi vardır ve tedavi seçenekleri farklıdır. Her bir farklı kanser tipi için de gelişmiş tedavi seçenekleri mevcuttur. Kemoterapi halen tedavide en önemli seçeneklerden biridir. Özellikle erken evre meme kanserinde bazı alt tipler için kemoterapi tedavisinin gerekli olup olmadığı genetik profilleme ile tespit edilebiliyor. Bu sayede kime tedavi verileceği net olarak belirlenebiliyor. Meme kanserinde %20 lik bir grubu oluşturan HER2 pozitif meme kanseri tipinde kanserli hücreyi direkt hedef alan bazı antikor yapıda tedavi ilaçları, gün geçtikçe daha güçlü etki eden, dirençli hastalarda umut veren ilaçlar olarak kullanıma sunuluyor. Üçlü negatif diye anılan meme kanseri tipinde immunoterapi kemoterapi ile birlikte kullanıldığında daha etkili sonuçlar almak mümkün görülüyor.

Standart tedavi seçeneklerinin azaldığı durumlarda genetik profil inceleme ile nadir, hedefi olan mutasyonlar bulunarak yeni tedavi olanakları sağlanabiliyor. Bu duruma nadir bazı meme kanserleri tiplerinde daha fazla rastlanmaktadır. Kapsamlı genetik profilleme teknolojisiyle artık yüzlerce kanser geni ve her bir gende birçok olası değişiklik taranabiliyor. Bu yöntem kansere yönelik hedefli tedavi imkanını güçlendirirken teşhis sürecini de hızlandırıyor. Böylece her hastanın kendine özgü olan tedavi haritası çıkarılarak dünyanın dört bir yanındaki farklı tedavi seçenekleri sunuluyor. Ülkemizde de artık, hekimin uygun olduğuna karar vermesi halinde hasta eğer bu testleri yaptırmak isterse tümörden alınan biyopsi örneği ile yaklaşık 2 hafta içerisinde sonuçlara ulaşmak mümkündür.

Meme kanseri yaygın olmakla birlikte erken tanındığında önlenebilir ve şifa ile iyileştirilebilir bir kanser türüdür.