Bugün günlerden cuma

Bu sayfa Bursa İl Müftülüğü tarafından hazırlanmıştır

Haber Giriş Tarihi: 11.11.2022 12:07
Haber Güncellenme Tarihi: 11.11.2022 12:07
Haberyazilimi.com
 ALLAH VE RESULÜNÜN ÇAĞRISINA UYMAK

Ramazan GÜÇLÜ (Bursa İl Vaizi) Yüce Rabbimiz insanı en güzel şekilde yaratıp, sayısız nimetlerle donatmış, kainatı emrine verip onu vahyin muhatabı kılmıştır. İmtihan için yarattığı insanı bu dünyada yalnız bırakmamış, rahmetinin bir tecellisi olarak örnek ve rehber olacak nice peygamberler göndermiştir. Hz. Muhammed Mustafa(s.a.v), bu ilahi çağrının son davetçisi ve en güzel temsilcisidir.

Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah ve Resulü’ne uyun. Ve bilin ki Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” (1)

Bu ayet Müslüman’a, Allah ve Resulüne itaat için harekete geçme, kendisine dinî bir konu hakkında Allah’ın veya Resul’ünün sözü ulaştığında onunla amel etme, ona muhalif olan görüşleri terk etme sorumluluğu yüklemektedir.

İslam, insanlık için bir diriliş ve kurtuluş çağrısıdır. Bu çağrıya icabet eden, gaflet ve cehalet karanlıklarını izale eder, tembellik ve miskinlik illetlerinden kurtulur. Dünyada, iman ve salih amelle güzelleşen mutlu bir hayata ulaşır; ahirette ise güzelliği tasavvur dahi edilemeyecek ebedî bir hayata kavuşur. Müslümanlar, beşerî zaafların, dünyevi ihtirasların ağırlığından kurtulup hep birlikte Allah ve Resul’ünün çağrısına koştuklarında, olanca saflığı ile gönüllerini Allah ve Resulü’ne açtıklarında İslam’ın hakikati ortaya çıkacaktır. Ve böyle bir seferberlik sayesinde onlar, kendi dirilişlerini tecrübe ederken başkalarının dirilişlerine de vesile olabileceklerdir.

Yukarıdaki ayeti kerimede geçen hayat verecek şeylerin ne olduğuna dair çeşitli görüşler vardır. Ana hatları ile ifade etmek gerekirse bunlar başta imandır. Çünkü iman kalbin hayatıdır. Kur’an’dır, ilim, irfan, hikmet, hak ve hakikattir.

Kur’an’ın pek çok yerinde, Allah’a itaat anlatılırken, hemen arkasından peygambere itaat de gündeme getirilmiş ve çoğu kez ikisi birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak ele alınmıştır. (2)

"Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim." (3) buyuran Peygamberimiz (s.a.s), bizleri imana ve güzel ahlaka davet etmiştir. Onun çağrısına kulak vermek, güzel ahlakı ile ahlaklanmak mümin için en büyük görevdir. Bu çağrıya kulak veren yücelir. Bu davete icabet eden iki cihanda da kurtuluşa erer. Onun çağrısı Allaha itaate, hakka, hakikate, tevhide, ilme, irfana, hikmet ve adalete çağrıdır. Onun çağrısı cennetedir. Onun çağrısı ibadete ve kurtuluşadır. (4) Onun çağrısı iyilik ve takvayadır. (5) Onun çağrısı birliğe ve kardeşliğedir.(6) O halde bizlere iki cihan selametinin yolunu gösteren bu çağrıya kulak verelim. En güzel çağrı Allah ve Resul’ünün çağrısıdır. İzzeti ve şerefi sadece Allah ve Resul’ünün yolunda arayalım. Kurtuluşun imanla, huzurun İslam’la, nezih bir hayatın güzel ahlakla mümkün olduğunu unutmayalım.

1-(Enfal, 8/24)

2-(A’raf 7/ 158)

3-(İbn Hanbel II,381)

4- (Hac 22/ 77)

5- (Maide 5/2)

6- (Âl-i İmrân 3/103)  

Gençliğe Dair

Medya Engeli Çağımızda yaygınlık kazanan "alet"lerden biri de bilgisayar ve internettir. Yalnız bu aletler, ölçüsüz bir şekilde kullanıldığı ve tüketildiği için nimet, afete dönüşmüş durumdadır. "Bilgi çağını yaşıyoruz” gerekçesiyle hemen her yere giren bilgisayarın ise hangi bilgileri saydığı sorgulanmalıdır. Bu alet’ ler yoluyla dünyada olup bitenleri kontrol altına alan "güç" söz konusu cazip oyuncakların her an yeni modellerini üreterek ve reklam gücüyle satarak gününü gün etmektedir.

Özellikle gençlerde oluşan internet tiryakiliği sadece paramızı değil, değerli varlığımız olan zamanımızı da tüketmektedir. "Bilgi çağı" ifadesi giderek i bilgi kirlenmesine, bilgi kararmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla bu alan patlamaya hazır "mayınlı bölge"ye dönüşmüştür denebilir.

Aracı olmak anlamına gelen Latince bir kökten türeyen "medya"nın insanla hakikat arasında vazife alması gerekirken adeta insanı şaşırtmak için elinden geleni yapmaktadır. İstediğini vezir, istemediğini rezil eden bu anlayışla ilişki kurarken çok dikkatli olmak gerekir.

Diyalogu sınırlı tutmak, el verirken kolu kaptırmamak, kaş yaparken gözü çıkarmamak gerekir. Çok şeyi bilmek, okumak ve ezberlemek hüner değil, faydalı olan şeyleri öğrenmek, onları özümsemek, şahsi hayatımızda yaşadıktan sonra başka dostlarımızın da yaşaması için gayret göstermek esastır. Kaynak: Gençlerle Gönül Gönüle  

AİLEMİZ YUVAMIZ

ŞÜKÜR VE KANAAT: EVLİLİĞİN BEREKETİ

İnsan sahip olduğu nimet ve imkânları kaybedince onların aslında ne kadar değerli olduğunun farkına varır. Boşanma sebeplerinin ilk sıralarında ekonomik sorunlar yer almaktadır. Günümüzde insanoğlu, adeta mutsuzluğun peşinden koşmaktadır. Zira şükürsüzlük sendromu, memnuniyetsizlik ve şikâyetlenmelerin ardından gelen mutsuzluktur. İnsanı bu tuzaktan kurtaracak olan şükür, nimeti değil nimeti vereni görebilmek ve O’ndan razı olabilmektir. Vereni bilmek ve O’ndan razı olabilmektir. Vereni bilmek ve O’na layıkıyla kulluk etmek, verilenlerin çoğalmasına da sebep olacaktır.

Kanaat, aza talip olmak değil, elindekinden şikâyet etmemek, başkasının sahip olduklarına göz dikmemektir. Şükür bir başka çıkma modeli olarak, bireyi duygusal rahatlamaya ve davranışsal iyiliğe sevk edecektir. Aile kalabilme ve ailedeki pek çok sorunu çözebilme becerisi ailede kazanılacağından, çocuklarımızın doyumsuz bir dünyada bitimsiz arzularla savrulmalarına ancak şükür ve kanaat eğitimiyle engel olabiliriz.

  EL – MÜHEYMİ

Sözlükte “bir şeyi gözetimi altına alıp korumak ve onu yönetmek” mânasındaki heymene kökünden türeyen müheymin “kâinatın bütün işlerini idare eden” demektir. Müheyminin “başkalarını korku ve endişeden emin kılmak” anlamındaki îmân masdarından türeyip hemzenin “hâ”ya dönüşmesiyle ortaya çıkmış olması da mümkündür. Bu takdirde “kendisine güvenilen, başkalarını korku ve endişeden koruyup güvenlerini sağlayan” mânasına gelir.

Mâtürîdî müheymin isminin “emin, musallat, şahit” anlamlarına gelebileceğini belirtmiş, fakat bunlar arasında herhangi bir tercihte bulunmamıştır. “Güven veren” mânasına aldığı emini “her söylediği ve her yaptığında güvenilen ve asla zulmetmeyen” şeklinde yorumlamıştır.

Gazzâlî ise müheymine “yaratıkların amelleri, rızıkları ve ömürlerinin idaresini elinde bulunduran” mânasını vermiş ve bunun Allah’ın her şeye vâkıf olması, hâkimiyeti altında bulundurması ve korumasıyla gerçekleştiğini belirtmiştir.

Müheyminin etkisini icra etmesi ilâhî ilim, kudret ve fiilin kemal mertebesinde bulunması sayesindedir. Bu niteliklerin tamamı sadece Allah’ta bulunmaktadır. Bundan dolayı müheyminin kadim ilâhî kitaplarda da Allah’ın isimlerinden biri olduğu ifade edilmiştir

  Kitap Tanıtımı: Biz Gençlere Dair/6

Evren içerisindeki tüm canlı varlıklar, kendilerine ait olan özelliklerle kurulu düzen içerisinde rollerine uygun hareket ederler. Bu nedenle, yaratan Allah tarafından varlıkların kendilerine verilmiş olan görevlerde tercih şansları bulunmamaktadır. Ancak insanoğlu yaşamının yönünü iradesi ölçüsünde kendisi belirleyebilmektedir. Aynı zamanda bu durum ‘sorumluluk’ kavramını ortaya çıkarmaktadır. İradeli oluşunu ise sahip olduğu diğer özellikleri tamamlar. Bu özelliklerin en önemlilerinden bir tanesi de ‘fıtrat’tır. Tüm bu olgulara bir bütün olarak bakıldığı zaman karşımıza ‘kader’ kavramı çıkmaktadır.

Değerli Gençler!

Gündelik yaşamımız içerisinde sürekli olarak karşılaştığımız ‘kader- fıtrat – sorumluluk ve özgürlük’ kavramları ‘’Biz Gençlere Dair – 6’ adlı kitabımızda alışılagelmişin dışında usta yorumlar tarafından sizlerin istifadesine sunulmuştur.

Peygamberimizden Hatıralar 2

Sahabeden Hz. Enes (ra) şöyle anlatıyor:

Peygamber(s.a.s) insanların en güzel ahlaklısı idi. Benim Ebu Umeyr adında bir kardeşim vardı. Nuğayr isminde küçük bir serçeyle oynardı. Peygamberimiz onu gördüğü zaman, " Ebu Umeyr! Nuğayr ne yapıyor? " diye seslenir, onunla şakalaşır, kuşunun hatırını sorardı.

Oyun zamanı

SICAK SOĞUK

Bir obje belirlenir. Ebeye o obje gösterilir ve dışarı çıkması istenir. Odada gizli bir yere obje saklanır. Ebe odaya girer, dolaşmaya başlar. Objenin saklandığı yere yaklaşınca "sıcak", uzaklaşınca "soğuk" diyerek yönlendirme yapılır. Ebe yönlendirmeyle objeyi bulmaya çalışır. Kaynak : Etkinliklerle Dinimi Öğreniyorum (DİB Yayınları)