Üretmek yetmez, markalaşmak zorundayız" dedi.
Çakır, ülke ekonomisinin güçlenmesinde önemli rol oynayan üretimden daha çok kazanç elde edilmesi gerektiğini söyledi. "Nüfusu 100 milyona yaklaşan, hatta sığınmacılarla birlikte bu rakamı geçecek bir ülkeyseniz, bir de nüfusunuzun yarısı 30 yaş ortalamasında olan genç bir ülkeyseniz üreten bir ülke olmak zorundasınız” diyen Çakır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nüfusu 15-20 milyon olan ülkeler belki bazı hizmet sektörleriyle ekonomilerini döndürebilir. Bizim ekonomimiz için de hizmet sektörleri çok önemli. Ancak, sadece hizmet sektörleriyle 100 milyonluk bir nüfusun iş ve aş beklediği bir refah ekonomisine ulaşamayız."
Türkiye’nin üretim çeşitliliği ve kalitesiyle dünyada ilk 5 ülke içinde gösterildiğini hatırlatan Çakır, arzu edilen katma değeri oluşturamamanın nedenlerini; "Plansızlık, verimsizlik, yüksek teknolojili üretime yeterli şekilde entegre edememek, nitelikli insan kaynağı eksikliği ve insan kaynağını doğru kullanama" olarak açıkladı. Bunların dışında, katma değer oluşturma konusundaki en önemli eksiklerden birinin de markalaşmayı başaramamak olduğuna dikkat çeken Çakır, "Üretiyoruz ama başka markalara üretiyoruz. Taşeronluk yapıyoruz. Kendi markalarımızı oluşturma konusunda iyi değiliz. Ya da bu kolaycı yolu daha rahat buluyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
"Fason üretimle bir yere varamayız"
Markalaşmanın önemine işaret eden Çakır, şöyle devam etti: "Türk iş dünyası olarak, KOBİ’ler özelinde başka küresel firmaların personeli gibiyiz. Bizim 5 dolara ürettiğimiz bir ürünü, bir dünya markası bizden alıyor ve sadece marka değeri ile 100 dolara satıyor. Hamallığı biz yapıyoruz, emeği biz veriyoruz ama oluşturdukları marka katma değer ile parayı onlar kazanıyor. Çok üretiyoruz ama az kazanıyoruz. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Yarın iş gücü avantajımız bitebilir, bir gün lojistik avantajımız bitebilir. O zaman bugün kazandığımızı da kazanamaz duruma gelebiliriz. Türkiye fason üretim cenneti konumunda ama bizim için değil, dünya markaları için bir cennet. Bundan dolayı, Türkiye ekonomisi fason üretimle bir yere varamaz. Üretmek yetmez, markalaşmak zorundayız. Türkiye ve özelinde Mersin kendi markalarını oluşturmak zorundadır."
Dünyanın ekonomik anlamda en gelişmiş ülkelerinin aynı zamanda en çok küresel markaya sahip olan ülkeler olmasının bir tesadüf olmadığını vurgulayan Çakır, "Bu ülkeler zengin ve gelişmiş oldukları için çok markaya sahip değiller; aksine, çok markaları olduğu için zenginler" ifadelerini kullandı.
"Markalaşma artık bir vizyon ve bilgi meselesi"
Eskiden marka oluşturmanın daha zor, uzun ve maliyetli bir süreç olduğunu vurgulayan Çakır, "Dahası böyle bir kültürümüz ve farkındalığımız yoktu. Artık, teknolojiyle küçülen dünyada ve bilgi iletişim teknolojileri ile kolaylaşan bu süreçte markalaşma daha kolay. Yani, markalaşma artık bir vizyon ve bilgi meselesi. Unutmayalım, ürünler fani ama markalar bakidir. Başkasına iş yaparak, ürettiğimiz kaliteli ürünlere başkalarının markalarını basarak zenginleşemeyiz. Dünya kalitesinde ürün üreten firmalarımız artık kendi markalarını oluşturmak zorundadır. Özellikle, patent, marka hakları ve coğrafi işaret gibi konulara önem vermeliyiz" diye konuştu.
Çakır, MTSO olarak bu konularda hem bölgesel ürünlere sahip çıktıklarını, hem de hukuk müşavirlikleri vasıtasıyla firmalara ücretsiz danışmanlık verdiklerini sözlerine ekledi.