Süregelen alışkanlıkları değiştiren Covid-19 ile birlikte sağlığa ve tüketicinin ihtiyacına cevap veren markaların önemi bir kez daha arttı. Küreselleşmeyle birlikte rekabetin de katlandığı alanda, önümüzdeki dönemin kazananı müşteriyi odağına alarak, teknolojiye yatırım yapan firmalar olacak. Bu kapsamda firmaların markalaşma yolunda birtakım kriterlere dikkat etmesi gerektiğini anlatan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulu Üyesi ve Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen, ‘martech ve adtech’ diye kısaltılan pazarlama ve reklam teknolojilerinin küçük bütçelerle mucizeler yarattığını belirterek, “Geçmişin televizyonda herkese yapılan iletişim çalışması bugün hanelere hangi reklamı, ne zaman gösterelim hassasiyetine kadar öngörülebiliyor. Bu bağlamda sosyal medya da giderek artan “WOM/Ağızdan ağza pazarlama” yani “tavsiye” trendine hizmet ediyor. Bu nedenle doğru kullanılan sosyal mecralar işletmelere hızlı çıkış sağlıyor. Marka tüketicinize bir taahhütte bulunuyor olmanız, marka olmak ise bu taahhüdü yerine getiriyor olmanız demek” dedi.
GELECEĞİN ŞAMPİYONU OLACAK
Dijital mecraların bir yandan markaları vezir ederken, bir anda da rezil edebildiğine de vurgu yapan Özen, “Şimdi marka olma yolculuğuna çıkanların daha dikkatli olmaları gerekecek” uyarısında bulunuyor. Sosyal medyayı duygusal tabanlı dinlemenin giderek önem kazanacağının altını çizen Özen, “Bu da tüketici nabzını tutmak, tutulan nabzı veri olarak kabul etmek pazarlama sürecinin ilk adımı olacak. Toplanan verinin büyük olması değil, büyük anlama dönüşmesi en önemli konu olduğundan gelecekte üretimden satışa kadar her alanda teknoloji işletmelerin günlük aksiyonunda olacak. Dijital dönüşümü hakkıyla anlayarak kullananlar ise geleceğin şampiyonları olacak” değerlendirmesinde bulunuyor.
TÜKETİCİNİN ZİHİN HARİTASI KARMAKARIŞIK
Pandemi sürecine ilişkin de konuşan Günseli Özen, bu dönemde her şey gibi tüketicilerin huyunun da değiştiğini söylüyor. Kaygı, yoksunluk ve kısıtlar bir araya geldiğinde tüketicinin “zihin haritası”nın karmakarışık olduğunu aktaran Özen, “İlk tepkileri duygusal ve fiziksel olarak kapandılar. Evlerinde daha fazla zaman geçirince daha önce yapageldiklerinden başka bir davranış biçimini benimsediler. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, katılımcıların yüzde 63’ü evdekilerle daha fazla sosyalleşti, yüzde 59’u daha fazla yemek yaptı, yüzde 36’sı ise hobilerine daha fazla zaman ayırdı. Yüzde 47’si mobil uygulamalarda daha fazla zaman geçirdi” bilgisini paylaşıyor. Spotify, Apple Music gibi online müzik platformlarının kullanımının arttığına işaret eden Özen, cinsiyetlere göre ilgi alanlarının da farklılaştığını ifade ederek; erkeklerin oyuna, kadınlar ise telefona yoğunlaştığına dikkati çekiyor.
VERİYE DAYALI ÜRETİM MODELİ
Kriz zamanlarında ayakta kalmayı başaranların içinde bulunduğumuz süreçten büyüyerek çıkacağını aktaran Günseli Özen, “Üreten sektörlerin desteklenmesi her zamankinden daha önemli. Hangi sektörde olursa olsun bütün şirketlerin veriye dayalı yönetim modelini benimsemesi gerekiyor. Geçmişin üretim süreçleri tersine dönmek durumunda” diyor. “Bir girişimci yatırımına pazardaki boşlukları belirleyecek bir araştırmayla başlamalı” diyen Özen, üretim gerçekleştikten sonra müşterinin tavrını görme lüksünün artık olmadığını savunuyor. Özen, bütün bunların “dijital dönüşüm” adı verilen ama aslında “müşteri deneyimini” ölçen verilere ulaşmakla mümkün olduğunu belirtiyor. (yenisafak.com)