Dr. Necip Serdar Sever, sektörde kullanımı her geçen gün yaygınlaşan yapay zekanın sadece uygulamada kalmadan eğitsel tasarım aracı olarak da kullanılması gerektiğini söyledi.
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nde dijitalleşme sürecinin uzun seneler önce başladığını aktaran Prof. Dr. Sever, bölüm bünyesinde arttırılmış gerçeklik laboratuvarı kurduklarını söyledi. Bunun reklamların dijital ortama aktarılması açısından önemine değinen Sever, “Bu laboratuvar sayesinde iki tane önemli doktora tezi çıkardık ve bunlar uygulamaya yönelik boyutları olan doktora tezleriydi, bu açıdan da çok önemli. Bunu yaparken şunu fark ettik; iki tane kavram yaşamımızın içine girmişti, oyunlaştırma ve yapay zeka. Bu iki kavramla tanışmamız artırılmış gerçeklik çalışmalarımız sayesinde oldu. Tezlerimi üretirken şöyle bir gerçekliğin farkına vardık. Artık uygulamaya yönelik birtakım farklı boyutlar da katmak gerekiyordu. Günümüze geldiğimizde özel sektör özellikle reklamcılık alanında faaliyet gösteren reklam ajansları ile iş birliklerimiz oldu, protokollerimiz oldu. Şu anda bölümümüz bünyesinde bir reklam ajansıyla yapay zeka bazlı bir reklamcılık araştırma laboratuvarımız var ve burada yapay zeka ile tasarlanmış reklam medya ölçüm ürünleri başta olmak üzere reklamcılığın her alanına hizmet için ürünlerin tasarımını yapıyoruz. 4 öğrencimiz de burada istihdam edilmiş durumda” dedi.
Anadolu Üniversitesi’nde geliştirilen proje uluslararası arenada kabul gördü
Yapay zekanın eğitsel boyutuna da değinen Prof. Dr. Sever, “Biz 2017-2018 yılları arasında başlattığımız ve yürütücülüğünü doktorantımız Sezer Aksoy ile üstlendiğimiz uluslararası bir ölçekte geliştirilen Hope the Happens projesini gerçekleştirdik. Burada göçmen çocukların, ülkemizdeki göçmen çocukların topluma katılımı ve özellikle sosyal medya araçları yoluyla eğitilmesi düşüncesinde bir projeydi. Gördüğünüz gibi bir eğitim ayağı vardı ve bu anlamda da bir ilk projeydi. Aksoy, Kolombiya’da misafir öğretim üyesi olarak bulundu. O sırada da Venezuela’da da ciddi bir göç sorunu yaşanıyordu. Proje onlara da bir ışık tuttu, sunuşlar yapıldı ve uluslararası arenada büyük bir ilgi ve kabul gördü. Sonrasında buradan kısa filmler de çıktı ve bu kısa filmler çeşitli yarışmalarda da gösterildi; Lüksemburg’ta, Viyana’da gösterime tabi tutuldu, büyük ilgi aldı, ödüller aldı. Bütün bunların hepsi gördüğünüz gibi şunu çok net şekilde göstermiş oldu. Yapay zeka, bir eğitsel tasarım aracı olarak kullanılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Yapay zeka sadece bir uygulama aracı olarak kalmamalı”
Bu noktada yapay zekanın önemine değinen Dr. Necip Serdar Sever, gerçekleştirilmesi düşünülen projelere ilişkin de bilgi verdi. Sever, “Yapay zeka evet bir eğitsel tasarım aracı olarak mutlaka tasarlanmalı, sadece bir uygulama aracı olarak kalmamalı. Anadolu Üniversitesi bu anlamda çok öncü bir üniversite. İki tane önemli amiral gemisine sahip. Bunlardan bir tanesi herkesin çok iyi bildiği uzaktan eğitim. Bir diğeri de iletişim bilimleri. Bu ikisi bir bütün aslında. Biz şimdi şunu tasarlıyoruz, üniversitemizde bir enstitüye ihtiyacımız olduğu düşünüyoruz, bu enstitü göçmen çocukların yapay zeka araçları ile eğitilmesi ve aynı zamanda sadece göçmen çocukların eğitimi için tasarımlar yapılması değil eğiticilerin eğitim rolünü üstlenmesi. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden seçilecek akademisyenlerin ve öğrencilerin burada tekrar yapay zeka araçları ile eğitsel modül tasarımları eğitiminden geçtikten sonra bulundukları şehirlere gitmeleri ve oradaki yerleşik göçmen çocuklarına bu eğitimi vermelerinde birer mentor rolü oynamalarını düşünüyoruz, tasarlıyoruz. Bunun önemli bir toplumsal sorunumuza katkı yapacağını ve çözüm anlamında katkı yapacağını düşünüyoruz. Bu nedenlerle önemli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
“Yapay zeka çalışmaları Eskişehir’i çekim merkezi haline getirecektir”
Eskişehir’in birçok noktada öncü olduğunu aktaran Prof. Dr. Necip Serdar Sever, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu noktada Eskişehir’in rolünü bir kez daha vurgulamak isterim. Eskişehir bu projeye çok şey vereceği gibi çok şey de alacaktır. Her şeyden önce burada bir ekonomik dinamizm yaşanacaktır ve dediğim gibi eğiticilerin eğitimi programı ile pek çok katılımcı buraya gelecek ama bu yetmez. Biz aynı zamanda uluslararası işbirliği ile çeşitli Birleşmiş Milletler ’de de bu konuda çalışan örgütler ve kuruluşlarla da işbirliği yapmayı planlıyoruz. Onların da uzmanlarının hem eğitim programlarında yer almalarını hem de biz o eğitimlere katılıp buradan sertifika almalarını düşünüyoruz. Bu aynı zamanda bize büyük bir itibar kazandıracaktır. Bir ekonomik sirkülasyon da şehir boyutunda kazandıracaktır. Eskişehir’in adının lanse edilmesi ve bu yolla da ülkemizin adının olumlu olarak tanınmasını ve öne çıkmasını planlıyoruz, düşünüyoruz. Çünkü bu boyutuyla bu proje dünyada da bir ilk olacaktır. Anadolu Üniversitesi bu projeyi dünyada bir ilk olarak sunduğunda ve uygulamaya başladığında da gerçekten dünyadaki hem eğitim kurumları ve üniversitelere hem de bu konuda çalışan ülkemizdeki kamu kurum ve kuruluşlarına ve uluslararası anlamda yardım kuruluşlarından tutun da Birleşmiş Milletler’in kurumlarına önemli bir örnek teşkil edecektir. Bu bilgi birikimi tabi Türkiye’yi ve Eskişehir’i özellikli bir çekim merkezi haline getirecektir.”