Büşra EKİM

Gerçek bir köy hayatıyla tanıştığım ilk yerdir Yenişehir.

Babamın köyü Alaylı'da gündöndü (ayçiçeği) döver; biber, soğan toplar, bahçemizin karşısındaki çeşmeye attığımız karpuzları coşkuyla yerdik.

O karpuzların tadını bir daha bulamadım.

Çocukluğumdaki Yenişehir; bol yağlı inek sütü, evlerde yapılan köy peyniri, kırmızı çuvallardaki soğan, mis kokulu çıtır çıtır yeşil biber,

Tarladaki kadınlar, traktör üzerindeki dedelerimiz,

Harman günlerindeki neşeli kalabalığıyla, bereketli topraklardı.

Zira çocukluğum yüz yıl önce değildi!

"Avrupa'nın biberi Yenişehir'den" haberlerini de okuyoruz ancak bugünlerde haberler oldukça can sıkıcı.

Bugünün Yenişehir'inden haber başlıkları ise şöyle;

Yenişehir'in Kirazlıyayla Köyü'nde yapılacak Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme Tesisi ve Atık Barajı Projesi'ne halk tepkisi!

Kirazlıyayla Köyü'nde ağaç kesimi ve şantiye yapımına başladı!

...

Kirazlıyayla; şifalı suları, anıtsal kaya mezarıyla gündeme gelsin isterdim. Yenişehir'in pek çok değeri gibi (BKZ. Günece Kanyonu), doğa güzelliklerimiz korunarak, tanıtılsın isterdim.

Ama olmuyor, doğamızı korumayı bir türlü beceremiyoruz.

"Dünya Arı Günü", "Dünya Toprak Günü", "Çevre Koruma Haftası"  günleri ard arda ve sessiz sedasız gelip geçiyor.

Böyle günler bize ne anlatmak istiyor sahi?

Bursa Barosu, geçtiğimiz günlerde Çalı'da yapılmak istenen HES'e karşı mücadele verdi. Ve HES Projesi durduruldu. Şimdi ise Bursa Barosu adına, Metin Öztosun Kirazlıyayla'daydı.

Konunun yakın takipçisi, Bursa Barosu Başkan Yardımcısı  & Avukat Metin Öztosun'a gözlemlerini sordum;

B.E: Metin Bey, geçtiğimiz günlerde Kirazlıyayla Köyü'ne gittiniz, kadınlarımızı sürecin hukuksal boyutu hakkında bilgilendirdiniz. Yanlarında oldunuz. Sosyal medyadan izledik tüm bunları. Öncelikle Kirazlıyayla'da ne yapılmak isteniyor?

M.Ö: Yenişehir Kirazlıyayla köyünde Lübnan sermayeli bir şirket  tarafından Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme Tesisi ve Atık Barajı Projesi var. Bu  tesis ve atık havuzu için köylülerin haberi olmadan apar topar hukuka aykırı bir  ÇED olumlu kararı alınmış durumda. Zaten son yıllarda devletten maden izni alan veya benzeri işletmeler kuranlardan bu ÇED olumlu veya ÇED gerekli değil raporu almayan yok gibi.  Yalnız burada projenin yapılabilmesi için sadece ÇED olumlu kararı yeterli değil. Bunun  yanında projenin yer altı sularına, dere alanlarına vereceği zararlara ilişkin alınmış bir izin de yok. Buraları tarım arazisi. Tarımsal araziyi tarım dışında kullanma izni de bulunmayan şirket, bu izin için yaptığı başvuruların ikisinde de ret cevabı almış. ÇED olumlu kararının yanı sıra bu izinler alınmadan, projenin yapılma şansı aslında hukuken bulunmuyor. Ancak şirket, aldıkları ÇED olumlu kararını gerekçe göstererek son dönemin moda “atı alan üsküdara geçer”  hoyratlığıyla  bölgedeki çalışmalara hukuk tanımadan devam ediyor.

BTSO'dan önemli adımlar BTSO'dan önemli adımlar

B.E: Önce ağaç kesimlerinin başlaması, ardından köye girişlerin kapatılması ve duruma karşı çıkan kadınlarımızın gözaltı haberleri geldi. Süreç nasıl ilerledi hocam?

M.Ö: Projenin yapılmak istendiği arazi, köylülerin yaşam alanlarını, merasını, suyunu, mezarlıklarını ve doğayı tehdit edecek bir noktada. Proje arazisinin alt kısmında Yenişehir'in tarım arazileri var.. Biz  projenin yapıldığı bölgeye üç dört kere gittik. O kadar güzel bir köy ki bakmaya doyamazsınız. Bir yanı Yenişehir'e bir yanı İznik Gölü'ne bakıyor. Proje için kesilmeye başlayan ağaçlar köylülerin oksijen deposu konumunda.   Kirazlıyayla Köylüsü, ''Bağrımıza, yüreğimize hançer sapladılar'' diyor. Köylüler işte tam da bu hançeri bağırlarında hissedince çalışma alanına girmek istiyorlar ancak Jandarma müdahale ediyor. Maden şirketi, açılan davaya rağmen pandemiyi fırsat bilerek çalışmalarına tüm hızıyla devam ederken, köylüler de eylemler yapıyor, gece gündüz nöbet tutuyor, geceleri sokakta kalıyorlar. Ancak jandarma köyü çevirmiş durumda ve giriş çıkışları engelliyor. Köylüler, jandarmanın yasakları  nedeniyle hayvanlarını otlatamıyor, köyünde rahat dolaşamıyorken tam bu aşamada bizler köylülerin ahlarını duyduk. Suyun ahı , ağaçların ahı , toprağın ahı bize ulaştı. Köylülerin bu ahı yerde kalmasın diye, Çevre Hukuku  Komisyonumuz kanalıyla biz de olaya müdahil olduk. İlk kez ramazan ayında gittik. Ancak köye gelmeden 3 kere jandarma engeliyle karşılaştık. Basına da yansıdı bu engelleri. Jandarmaya hukuk anlatarak aştık ilkinde ve çalışma alanında akademik oda temsilcileri ile incelemelerde bulunduk. Köylüler bizi köy meydanında bayraklarla karşıladı. Suyuna, toprağına, havasına , ağacına sahip çıkan köylümüze, Bursa Barosunun yasasından kaynaklı hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruma vazifesi sebebiyle hukuksal destek sözü verdik. Çünkü sağlıklı yaşanabilir bir çevrede yaşamak en önemli  insan haklarındandır.

B.E: Köylülerimiz bilhassa da kadınlarımız bu mücadelede ön saflardalar. Neler gördünüz onları ziyaret ettiğinizde?

M.Ö: Kirazlı kadınları çok cesur. Ben orada topraklarını işgale karşı gelen  Nene Hatunları, Kara Fatma'ları gördüm. Haksızlığa boyun eğmeyen kahraman Kirazlıyayla kadınlarını gördüm.

Biz gözaltılardan sonra geçen hafta bir daha köye gittik.  Hem geçmiş olsuna hem de köy ve  köylü ne durumda diye. Köyün çevresinde incelemelerde de bulunduk. Sonra köylülerle ve kadınlarla  konuştuk.

Kadınlar, jandarmanın kendilerinin her hareketini  takip ettiğini ve iki adımdan peşlerinden evlerine kadar takip edip köy meydanında protesto yapmalarını engellemek için gözdağı mahiyetinde rahatsızlık verdiğini söylüyorlar.

Burada bu gösteri engellemeleri ile ilgili hukuksal bir pencere açmak isterim;

TCK 115 md.sinde insanların inanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasınıın Engellenmesi Suçu düzenlenmiş.  Buna göre

“Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(TCK m.115/1).

Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle (TCK m.119/1-e),

İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

Bunun yanında Anayasa'nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”  Der.

 

Yani bunun anlamı düşünce ve kanaat açıklamak için barışçıl  toplantı yapabilirsin demektir.

Anayasadaki bu hakkın kullanımına yönelik kamusal tedbirler ancak bu hakkın korunmasına ve güvenliğine yönelik amaçlarla yapılabilir. Bu hakkı engelleyen özüne dokunan bu hakkı açık veya örtülü  yasaklanma amacı güden her türlü tedbir , davranış Tck 115, 119 kapsamında suçtur. Kamu görevlilerinin bu suçu işlemesi de nitelikli bir suçtur.

Bunu vatandaşlarımıza ve kamu görevlilerine tekrar hatırlatmış olalım.

B.E: Bu projenin uygulanmasıyla  kayıplarımız neler olacak?

M.Ö: Maden şirketinin sondajları sebebiyle köylünün çocukken yüzme öğrendiği balık avladığı minik doğal göller kurumuş. Su kaynaklarını da tüketiyor ve tüketecek maden işletmesi. İznik gölünden de yüksek oranda  su çekeceği söyleniyor. Aynı zamanda maden zenginleştirme havuzu ile yüksek çevre kirliliği olacağı her yere yüksek zehir saçılacağı ve alt tarım alanları dahil su kaynaklarını da kirleteceği iddia edilenler arasında.

Köy mezarlığı göçme tehlikesi altında. Köylünün koyun otlatacağı mera alanları azalmış köylüler bundan yakınıyor.
Kirazlıyayla'da doğal katliamın coğrafik işaretlemesi 3km × 5km =15 Km2 bir alan. Başka başka ruhsatlar da gündemde, yaklaşık 30 KM2 lik İznik gölüne dayanan bir alandan bahsediliyor. Yani bu projeye dur denilemezse İznik Gölü de dahil çok ama çok olumsuz etkilenecek diyor bilim adamları. Zaten maden alanına gittiğinizde ve ruhsat alınan alanı gördüğünüzde bu tahribatı göz önüne getirebiliyorsunuz.

B.E: Peki Çalı'dan çevrecileri sevindiren bir haber de Kirazlıyayla'dan gelir mi?

M.Ö: Böyle bir haber almayı bekliyoruz. Aslında köylüler tabiri caizse madenci şirketin yerel yöneticilerle de işbirliği yaparak saman altından yürütülen işlerin farkına geç varmışlar.  Sonra olaya müdahil oldular.  ÇED olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurması talebiyle dava açılmış durumda.  Bölge sakinlerinin yer altı sularının zarar görmesi, tarımsal arazilerin tarım dışında kullanımı konulu davalar da var. Ancak yürütmeyi durdurma ile ilgili karar Covid-19 salgını nedeniyle gecikmiş durumda.

Ağacımızın, suyumuzun, toprağımızın geleceği için umut olan yürekler çok yaşasınlar...

Yaşasınlar ki, yaşatsınlar