İnegöl’ün yüz akı

İnegöl'de 2,5 yıl önce kurulan ve başarılı çalışmalara imza atmış olan  ‘NESİL KLİNİK’ Holistik Yaşam Merkezi’nin kurucusu Dr. İlkay Aycan’la başta hacamat ve sülük tedavilerinde yanlış bildiklerimizin doğrularını öğrendiğimiz ve daha bir çok konuyu detaylıca ele aldığımız keyifli bir röportaja imza attık.

 

 

Memnuniyetle,  Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1993 yılında mezun oldum, 26 yıllık hekimim. 2014 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’nın 14 tıp alanında yayınladığı yürütme ile birlikte bu uygulamalar  yasal hale geldi. Bunlar aslında hepsi bilim dalı, manuel terapiler var, sülükle tedavi var, hacamat tedavisi, akupunktur tedavisi, apiterapi var, ozon terapisi var, müzikle terapi var. Bunların hepsi birer bilim dalı zamanında denenmiş, uygulanmış, başarılı sonuçlar almış şeyler bunlar ve bu tür yöntemlerin yan etkisi sıfır en önemlisi de bu.  Biz burada iki buçuk yıldır uygulama yapıyoruz. Çok şükür hiç bir problemle karşılaşmadık. Tabii hasta seçimi, hastanın kullandığı ilaçlar, beckraund’u hepsini değerlendirip yapmak lazım. Eşim Doktor Neslihan Hanım'la beraber burada hizmet veriyoruz, o da aynı eğitimleri aldı benimle beraber hacamat terapisi, sülük terapisi, akupunktur ve mezoterapi uygulaması yapıyoruz kliniğimizde.

Olayı çok da basite indirgememek lazım. Çünkü dışarıda iki saatlik bir eğitim alan kişiler ben hacamat yaparım diye piyasaya çıkıyor maalesef, bir şey olduğunda hasta fenalaştığında da “aciller ne günü duruyor” diyorlar. Yani bu durumda hacamat suçlu olmuş oluyor, işi yapan uygulamasını yapan kişinin suçlu olması çok daha doğru. Bilinçsiz yapılırsa her şey kötü. Bu işin ciddiyetini bilmeden eğitim almadan, altyapısı olmadan bu işe soyunanlar var. Tamamen ticari olarak bakıyorlar ve basit geliyor onlara,  uygulama yapmak karşılığında işte ciddi ücretler almak, vergisi vesaire yok tabii ki ne kazanırsam kardır diye düşünüyor ne kadar çok yaparsam kardır diye düşünüyor ama maalesef insanların sağlığını düşünen yok, hastaları da böylelikle yormuş oluyorlar aslında.

 

Bu sefer hacamat kötüleniyor, internette bazı kötü uygulamalar var ki insanlar bunlara baktıkları zaman hacamattan kaçıyorlar, yapmak istemiyorlar. Bilinçsiz uygulanıldığı zaman çok fazla yan etkisi çıkabiliyor. Aslında bu bilim dalı hacamat ve sülük terapisi 4-5 bin yıldır uygulanan yöntemler, belki insanlığın başlangıcından beri var. Vücudumuz bir şeyler biriktiriyor son 100 yıldır ekonomik gelişme ile beraber sanayileşme aslında bizlere zararlı şeyler de kattı,  kullanmış olduğumuz paketli gıdaların  bozulmaması için uzun süreli raf ömrü olması için değişik maddeler kullanılıyor. Boyar maddeler var ayrıca. Tavuk yiyorsunuz içerisinde hormonlar var bakıyorsunuz antibiyotiklerle beslenmiş tavuklar piliçler oluşuyor 40 günde kesilecek hale geliyor. Balık yiyorsunuz, denizlerimiz kirlendi midye ha keza öyle, çok fazla toksit madde birikiyor. Bunları hep vücut biriktiriyor bunun aslında % 99.9’unu atıyoruz ama atamadığımız milyonda bir kısım zaman içerisinde lenf sistemimizde birikiyor. Lenf sisteminden bahsedeyim;  kan damarlarıyla birlikte seyreder, lenf sistemi kan içerisindeki yabancı maddeleri, atıkları alır kendi bünyesinde yok etmeye çalışır, bunları yaparken bazen mesela boynumuzda şişlik olur bunlar lenf bezleridir, lenf düğümleridir Bunlar enfeksiyonu mikrobu çeker orada yok etmeye çalışır bunları yok edemezse bunları sırt bölgesindeki bir bölgede  biriktirir. Lenf sisteminin merkezidir bu bölge, bizim ilk hacamat yapmış olduğumuz yerde bu sırt bölgesidir. Yani kılcal damarların ucuna gelip geri dönemeyen atıklar, toksinler, ağır metaller, bakteri hücreleri, ölü hücreler, dokular bunlar vücudumuzda birikiyorlar. Formlardan geçemeyecek kadar yüksek molekül ağırlığı olanlar vücuttan atılamıyor. Böyle olunca biriktiriyoruz son dönemde bu toksinler de ki  artış hava kirliliği, sigara dumanı, egzoz gazları, egzoz gazlarında ki  ağır metaller, metal zehirlenmesi ile de karşılaşılıyor. Ayrıca modern tıpta sürekli yükleme yapıyor, bir şey olduğunda hemen bir ağrı kesici alıyorsunuz. Bu şeyleri vücuttan uzaklaştırmak mesela oruçla da mümkün ama dediğim gibi hücre zarından geçemeyenler, cilt altında kılcal damarların olduğu yerde birikiyor.

Hacamat öncelikle bir “detoks” yöntemidir. Vücuttan toksinleri, zararlı maddeleri uzaklaştırmaya yarayan bir yöntem. Bunun yanında hacamatın metafizik yönü de var. Şimdi İslamiyet'ten sonra hacamat belirli kurallara bağlanmıştır. Şöyle açabilirim; ay takvimine göre yapılır hacamat, ayın gelgitleri nasıl denizlerde oluyorsa kendi vücudumuzun da  %70’i su  olduğundan, bizlerde içten dışa, dıştan içe doğru gel git olayı vardır, vücutta belirli günlerde. Bu dışarıya doğru daha fazla çıkar, bu günlerde yapılması, daha uygun olur. Bir de icazeten uygulama olarak Pazartesi, Salı ve Perşembe günleri hacamat yapılır. Bu günler içerisinde hicri takvime göre tek güne denk gelenler hacamat için sünnet günleridir. Aslında çok karışık gibi gözükse de öyle değildir. Pazartesi ,Salı ve Perşembe den hicri takvime göre tek güne  gelen günlerde  yapılır. Bunlar da işte ayda 5-6 güne tekabül eder. Bugünlerde yapılırsa daha doğru olur. Yine ay takvimine göre ilk 5 gün ve Son 5 günde yine hacamat yapılmaz. Aslında çok kısıtlı günlerdir doğrusu da bu. Pek çok hekim arkadaşımız niye cuma günü yapılmıyor diye soruyor ama işte sonuç itibarıyla geleneksel olarak bu böyle uygulana gelmiş sonuçta bir  geleneksel  yöntem. Biz de buna uyuyoruz. Sonuçta bu yapılacak olan günlerde bize yetiyor ve şükürler olsun çok güzel başarılı sonuçlar almaktayız.

 

Hacamat, vücutta toksin biriktiren pek çok hastalığa iyi gelir, bir tanesi tansiyon, tansiyon da direkt etkilidir. Damar içerisinde biriken yapılar zamanla damarları tıkıyor, bunları  çok rahatlatır, şeker hastalıklarında çok etkili migren de özellikle çok etkili. Migreni düzenli bir şekilde tedavi edebilirsiniz hacamatla. Çok fazla toksin biriktiriyorsunuz ya bu beyin damarlarını çok ciddi etkiliyor. Baştan yapılan hacamat migreni %  80-90 oranında ortadan kaldırıyor iki buçuk yıldır bunun uygulamasını yapıyoruz yüzlerce  vakam  oldu, kendim de  dahil son derece iyi sonuçlar alıyoruz. Hiç ilaç kullanmadan baş ağrısını tedavi ediyoruz, yani  bunun üstüne bir şey söyleyemeyiz ki. Herhangi bir rahatsızlığınız olmasa bile yaptırabilirsiniz, farkında olmadığınız vücudunuzun  biriktirdiği yüzlerce, binlerce kimyasal madde var, aşı  uygulaması gibi düşünebilirsiniz. Bunun hiçbir sakıncası yok  çünkü, ilaçlar gibi bununda dozu var sonuçta mesela vücut ağırlığının her on kilogramına   bir kupayı geçmemek lazım 70 kilo ise kişi, 7 tane kupadır, oda iki bölgedir hacamat bölge bölge uygulanır. Hani dışarıda gördüğünüz gibi 10 tane, 20 tane kupayı her tarafına doldur, hastayı  yatır, yok öyle bir şey, yok yani. Öncelikle sünnet bölgesi olan sırt bölgesine yapılır kürek kemiklerinin ortası ve boyun arkası Lenf sistemine yakın olduğu için bu bölge öncelikle  temizlenir, daha fazla şikayet varsa diğer bölgelere geçilir belde varsa belden yapılır, bel fıtığına mesela biz uygulama yapıyoruz, belden hacamat uygulaması ve sülük tedavisi  bel fıtıklarında çok çok iyi sonuçlar alıyoruz. Hasta buradan çıkarken bile şikayetlerinin hafiflediğini, ağrılarının kesildiğini normal yürümeye başladığını görebiliyoruz. 

 

 

Yoğunluk olarak İnegöl'den ama işte abartmıyorum kesinlikle Artvin'den ,Edirne'den, Mersin'den hastalarımız geliyor internet üzerinden bizi buluyorlar genellikle Türkiye'de hemen hemen her yeri dolaşıp  hekim, hekim gezip hiçbir yerde tedavi göremeyen kişiler yada şikayetlerine teşhis konulamayan kişiler daha çok sinirsel  ağırlıklı kişiler bir şekilde buraya geliyorlar burada fayda sağlamaya çalışıyoruz onlara.

 

Hacamat yapan merdiven altı çok yer var, mutlaka hastaların gittikleri yerin yeterlilik belgelerine bakmaları lazım internetten o kadar kolay alınıyor ki bu tür belgeler, bir iki saat kurs alan bin lira veren kişiler hacamat yapabilirim diye piyasaya çıkıyor. Bu yanlış bir şey, Sağlık Bakanlığı’nın bununla ilgili kursları var, Sağlık Bakanlığı bünyesinde sınavları var, uygulaması var bu sınavlardan başarılı olduktan sonra sertifika eğitimleri var ve sonrasında ruhsatlandırılması var. Uzunca bir süreçten geçiyoruz. Buna dikkat edilmesi lazım, aslında şu an mesela hacamat olmuş kişinin kanı en değerlidir. Öyle olmasına rağmen kan merkezine gittiğinizde hacamat yapılmışsa kan almıyorlar, sebebi de; şu anda merdiven altında hijyen şartlarına uymayan yerler çok fazla. Hacamat malzemesinin tek sefer kullanılması lazım, hacamat kanlarının asla ve asla kanalizasyona atılmaması lazım, çöpe atılmaması lazım. Mikrop ürer, besi yeri yaratır, halk sağlığı, toplum sağlığı açısından daha riskli hale getirir etrafı. Bizde tamamen hastane atıkları ile beraber tıbbi atık olarak haftada bir  bizimkini de alırlar atık merkezine götürülerek  imha edilir.  Her malzeme sadece  bir  kere kullanılmalıdır.

 

Kesinlikle öyle, inşallah bizim gibi merkezler  daha çok açılıp  artarsa toplum biraz daha fazla bilinçli bir şekilde bu tedavi yönteminden yararlanmış olur. Fayda etmeyen bir yöntem olsaydı 3000-4000 yıldır süregelmezdi. Son yüzyılda Medikal ilaç sanayinin gelişmesi ile baskıcı bir rejim oluşmasından dolayı biraz kenarda kaldı gibi ama sonuçta 3000-4000 yıllık bir geçmişi var. Ama şöyle bir şey var hekimler bu işi yapmaya başladıktan sonra bu araştırmalar, geliştirmeler olmaya başladı. Ben eğitim aldığım zaman da bu işe merak sarmaya başladığımda yani kursa gittiğimde üniversiteden profesör hocamız gelmişti, hormon biliminden kendileri 20 hasta ile bir çalışma yapmışlar. 20 hastadan hem damardan öncesinde kan alıyorlar, hacamat kanından örnek alıyorlar, hacamat sonrasında tekrar damardan örnek alıyorlar, 20 hastanın tamamında toksin değerlerinin hacamat kanında 5-6 kat fazla olduğunu (Normal dolaşan kandan). Hacamat sonrasında alınan kanda da dolaşan kandaki toksin maddelerinin de en az üçte bir oranında düştüğünü gösteriyor. Bu kadar etkili. Yağ hücrelerini atıyorsunuz, toksinleri atıyorsunuz, bakterileri atıyorsunuz, ölü dokuları atıyorsunuz ve bu tabii vücutta ciddi bir rahatlama sağlıyor.

 

 

    ---Kesinlikle tavsiye ederim ,yani sadece hacamat ve sülük tedavisini değil diğer alternatif tamamlayıcı tıp uygulamaları  ile de ilgilensinler. Hakikaten mesela ozon tedavisi çok çok iyi sonuç veriyor. Çok fazla bilinmiyor ama apiterapi romatizmada çok etkili oluyor ,yani bu tür şeylerde bilinçli kullanılması lazım kesinlikle öneririm. Özellikle sülük tedavisi, hakikaten Allah'ın bize bahşettiği mucizevi şifa kaynağı bir tedavi yöntemi ben hakikaten çok hayıflanıyorum, üniversitede böyle şeylerin öğretilmediği için. Sülükler felç hastalarında bel fıtığında, menisküs yırtığında, migrende, damar tıkanıklığında  çok etkili inanın hiç bir ilaç kullanmaya gerek kalmadan bir sülük tedavisi ile 1 saat içerisinde şikayetlerinizden kurtulabilirsiniz. Bir  tane örnek vermek istiyorum, müsaadenizle, 86 yaşında bayan hastam vardı,   felç geçirmiş bir tarafı hiç tutmuyor ,konuşamıyor, yatalak olarak getirdiler. Hatta bir kişi başının arkasından destek yaptı o şekilde uygulama yaptık. 15 gün sonra haber geldi, ayağa kalkmış tüylerim diken diken oldu. Çok sevindim, çok mutlu oldum o yaşta bile fayda ediyor. Beyin damarları tıkanırsa bu sonuçta beyinde olur. Sülük verdiği enzimlerle kapalı tıkacı açıyor. Verdiği enzimlerle kanı  ciddi oranda sulandırır, tıkanıklıkları lavabo açar gibi açar, gerçekten yeni olsam acaba mı diyeceğim ama iki buçuk yıldır uyguluyoruz belki 1000 tane hastamız olmuştur, hepsinde çok güzel sonuçlar elde ettik , en ufak bir alerji riski dahi olmadan çünkü güvenilir yerlerden alıyoruz malzemelerimizi. Etrafınızda görülen sülüklere  kimse inanmasın. Türkiye'de ondan fazla türü yetişiyor bunlardan bir tanesi Medikal sülük. Bunu ayırt edebilmek de çok kolay değil, boş sülük uygulamaktansa belirli merkezlerde bunun doğrusunun uygulanması evlâdır ve son olarak buradan başta İnegöl'de yaşayan vatandaşlarımız olmak üzere bütün Türkiye'de yaşayan halkımıza sevgilerimi ,saygılarımı göndermek istiyorum. Gitmiş oldukları yerlerin yetkili  olup olmadığına  en başta kendi sağlıkları açısından dikkat etmelerini   son olarak eklemek istiyorum. Diyerek sözlerini tamamladı.