Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, 16 Nisan’da yapılacak olan referandum ile ilgili yapılan sansasyonel haberlerin birinin de Suriyelilere vatandaşlık verileceği ve Nisan ayında yapılacak olan referandumda oy kullanacakları olduğunu belirterek, “Aslında bu olağanüstü yanlış bir düşününce Türkiye’de 55 milyonu aşkın seçmen var, 55 milyonu aşkın seçmen içerisinde 10 bin 20 bin Suriyeli seçmen neyi değiştirebilir? Vatandaşlık konusu 16 Nisan’dan sonra daha da netleşecektir” dedi.

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik ekonomik ve sosyal uyum projesine adım atıyor.
KADEM ve AFAD arasında, Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik ekonomik ve sosyal uyum projesi kapsamında basın lansmanı ile protokol imzalandı.

İmza törenine Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Cumhurbaşkanı'nın kızı KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar ve Yönetim Kurulu Üyeleri, AFAD Başkanı M. Halis Bilden ve KADEM Genel Başkanı Sare Aydın Yılmaz katıldı.

 

KADEM ve AFAD ortaklığı ile hayata geçecek yeni proje; mülteci kadınların hem psikolojik rehabilitasyonlarını hem de ekonomik, kültürel entegrasyonlarını sağlayacak.

“İnsanlığın geleceği kadın olmazsa mümkün değil”

Burada konuşan Başbakan Yardımcısı Kaynak, bir yerde bir kriz varsa, bir yerde bir sıkıntı varsa ilk etkilenen kesimin kadınlar olduğuna vurgu yaparak, “Sadece kadın sayısı olarak değil çocukları da ilave ederek hadiseye bakmamız gerekir. Çünkü çocukların da hemen hemen bütün sorumluluğu, bütün yükü kadınların üzerinde. Tabii kadınlar bizim için, insan için çok değerli çünkü insanlığın geleceği kadın olmazsa mümkün değil. Kadın olmazsa insanın geleceği yoktur. Bizlerin de kadınların çektiği bu yüke kendimizi öyle düşünüp kendimizi öyle programlamamız ve ona göre destek olmamız gerekir” ifadesini kullandı.

“Bütün bunları yapabilmemiz için bizim milletimiz gibi bir millet gerek, bizim Reisimiz gibi bir Reis gerek”

“Bu sabah hepimiz yepyeni umuda uyandık” diyen Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“En son Türk Silahlı Kuvvetleri’nde başörtülü çalışma imkanı getirildi. Bunlar, bizim hareketimiz, karşılaştığımız zorluklar içerisinde asla yılmamayı bize öğretti.

Dünyada büyük göç hareketleri var, büyük savaşlar var, soykırıma varan zulümler var ve bunların temel sebebi ya inanç farklılığı gösteriliyor ya ırk farklılığı. AFAD sadece Türkiye’de yardıma muhtaç olan Suriyeli kardeşlerimiz ya da genel olarak 3,5 milyon mülteci ile ilgili değil bunun dışında dünyanın neresinde bir mazlum varsa ona el uzatmalısınız direktifi gereğince Cumhurbaşkanı'mızın, bakın Arakan’da müslümanlar bir soykırımla karşı karşıya, Çad’da öyle, Gazze’de öyle. Güney Sudan’da bir kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya ve Cumhurbaşkanı'mızın bize talimatı AFAD olarak, TİKA olarak, Kızılay olarak bütün buralarda muhtaç olan insanlara el uzatmaktır.

Güney Sudan’da başlayan kıtlık tehlikesi sebebiyle dünden itibaren onunla ilgili ne yapabiliriz Dışişleri Bakanlığı ile görüşüyoruz. Uzunca bir süre açık hapishane haline gelen Gazze’ye bu yardımlarımız devam ediyor. Bütün bunları yapabilmemiz için bizim milletimiz gibi bir millet gerek, bizim Reisimiz gibi bir Reis gerek. KADEM yaptığı bu kıymetli çalışmayı bize izah ederken aklıma İspanya’da mülteci kadınlara bozuk para atılarak şınav çektirilmesi geliyor ya da Sırbistan topraklarında bir izci çadırının içinde doğum yapan kadın, babası da hemen çadırın dışında kar üzerinde yeni doğmuş bebeğin ilk banyosunu yaptırıyor.”

“Bundan sonra gereğini yapmazsak karşımıza kayıp nesiller çıkacaktır”

Kaynak, mültecileri muhacir olarak gördüklerini belirterek, “Peygamberimizin Medine hicretinden bin dört yüz küsür sene sonra bize ensar olma şansını verdikleri için de onlara şükran borçluyuz. 2 milyon 900 bin muhacirin yüzde 75’i kadın ve çocuk, bunun 900 bini eğitim çağında biz bunları ufuksuz, umutsuz, mesleksiz bıraktığımız taktirde Türkiye’de kalsalar da yarın Suriye’ye dönseler de bu insanlık için büyük hisler içerecektir. Ya bir terör örgütüne dahil olacaklardır ya bir başka kötülüğün, olumsuz durumun içinde olacaklardır.

O yüzden biz hem Türkiye olarak hem hükumet olarak hem sivil toplum kuruluşları olarak elimizi taşın altına koymak zorundayız. Bu sene Milli Eğitim Bakanlığımız 510 bine yakın Suriyeli çocuğu eğitim şemsiyesi altına aldı. Onlara ilk defa bu sene 15 saat Türkçe dersi verilmeye başlandı, aslında bu bizim için bir kazanç, birlikte okuduğumuz çocuklardan bizim çocuklarımızın da Arapça gibi bir kültür, medeniyet dilini öğrenme şansına sahip olduklarını görüyoruz ve Suriye bir kabile devleti değil, Suriye çok köklü bir kültürün, köklü bir medeniyetin oluşturduğu bir devlet. Biz bu insanları maalesef sadece geçici bir süre burada kalacaklarmış gibi gördüğümüz için bazı şeyleri kaçırdık ama bundan sonra gereğini yapmazsak karşımıza kayıp nesiller çıkacaktır.”

“Sahada biz sadece insani sebeplerle olacağız çünkü oralar bizim egemenlik sahamız değil”

Hükumet ve millet olarak sadece Türkiye’de yaşayan Suriyelilere değil, Suriye’de bulunup hala Suriye’de yaşayan Suriyelilere yönelik de sorumlulukların olduğunu kaydeden Kaynak, “Halep’in tahliyesi operasyonundan sonra İdlib civarında yaşayan 1,5 milyondan fazla insan yardıma muhtaç. Ayrıca Fırat Kalkanı operasyonuyla Türkiye’ye yönelik terör tehdidini ortadan kaldıran Fırat Kalkanı operasyonuyla terörden temizlenen 2 bin kilometrelik alanda Cerablus ile Azez arasında yine 2 milyondan fazla insan var. Sadece Cerablus’la Azez arasında 530 bin evsiz insan var, bizim bunlara da yardım yapmamız gerekiyor.

Bu sebeple sınırımızın sıfır noktasına Elbey ile Çobanbey arasına büyük bir lojistik depo yaptırıyoruz. Sahada biz sadece insani sebeplerle olacağız çünkü oralar bizim egemenlik sahamız değil. Biz işgalci bir ülke değiliz, bizim için 786 bin kilometrekare vatan toprağı, 80 milyonu barındırmaya, muştu geçindirmeye yeter. ABD’nin yeni seçilen Başkanı Trump’da Cumhurbaşkanı'mızdan 5 yıl sonra da olsa güvenli bölgeyi telaffuz etmeye başlamıştır ve bu umut vericidir.

Türkiye kadim bir medeniyete sahiptir ve Türkiye bu coğrafyada 24 milyon kilometrekareye varan coğrafyada 600 yıl insanların barış, huzur içerisinde yaşamasının zeminini oluşturmuştur. Dünyanın içinde bulunduğu mevcut tehlike ırkçılığın, radikalciliğin, terörün bir araç olarak kullanılmasıdır ama terörün en kötüsü insana ırk farklılıklarını ya da düşünce, inanç farklılıklarını körükleyerek terörü araç olarak kullandırtmaktır.

O sebeple yakın zamanda başlayacak olan ya da devam eden bir yandan Musul’daki DEAŞ’a karşı yapılan mücadele de bir başka cinayet örgütünün, Şii'li kadına cinayet işleyen Haşdi Şabi’nin kullanmaması önemlidir. Rakka’da yapılacak operasyon için de PYD, PKK gibi bir terör örgütünün modern dünyanın müttefiki olmaması önemlidir. Düzenli ordulara sahip NATO gibi bir kuruluşta müttefik olduğunuz ABD’nin ve diğer koalisyon ülkelerinin asla bir terör örgütünü kendilerine partner olarak görmemeleri gerekir” şeklinde konuştu.

“Bundan sonra kayıp bir nesil olmasın”

Göç İdaresi ve Nüfus Vatandaşlık Genel Müdürlüğü’nü destekleyip donattıklarını söyleyen Kaynak, “Türkiye’de bulunan mültecilerin tamamının verilerini alma çalışmaları yapıyor Nüfus Vatandaşlık Genel Müdürlüğümüz ve Göç İdaremiz. Bundan sonra bir kayıp nesil olmasın, Türkiye kendi mevcut mülteci potansiyelini kendi gelecekleri için en iyi şekilde hazırlaması için sivil toplum kuruluşlarımızla daha çok işbirliği yapacağız. İnşallah bundan sonra diğer sivil toplum kuruluşlarımızla da beraber insan odaklı çalışarak bu hususlarda insanlığa katkı sağlayacağız, ben buna inanıyorum. Yaptıkları çalışmalar bugün değil 2 yıldan fazla çalıştıkları bir konu ben tekrar teşekkür ediyorum” açıklamalarında bulundu.

“55 milyonu aşkın seçmen içerisinde 10 bin 20 bin Suriyeli seçmen neyi değiştirebilir?”

Kaynak, bir gazetecinin, “Sayın Cumhurbaşkanı Suriyelilerden faydalanılması gerektiğini söylemişti, bu projeyi bu çerçevede değerlendirmek mümkün mü? Suriyeliye vatandaşlık verilmesi ile ilgili çalışma da son durum nedir?” soruları üzerine, “Cumhurbaşkanı'mızın ifade ettiği bizim de ifade ettiğimiz şu: ‘Türkiye’de bulunan Suriyelilerden geri dönmek istemeyen, bu ülkenin vatandaşı olmak isteyenlere vatandaşlık imkanı verme hususunda hükumetimizin bir kararı var. Bunun için de kendi alanlarında uzman olanlar, sanatçısından, mühendisine, doktorundan eczacısına birçok insan var. Türkiye’de çalışma izni verilmiş olanlar, 1 yıl önce işletmelerimizde yüzde 10 oranında Suriyeli mülteci çalıştırılabilmesine dair hükumet bir karar almıştı daha sonra haziran ayında da "Yabancı İşgücü Kanunu" çıkarmıştı.

Öncelikle belli alanda uzman olanlar, yüksek tahsil yapanlar ve Türkiye’de çalışma izni olanlara İçişleri Bakanlığımız, Nüfus Vatandaşlık Genel Müdürlüğü ve Göç İdaresi verilerinde muhtemelen 20 bin 500 aile bunun toplamı 80 bin bir nüfus ancak otomatik bir vatandaşlığa geçiş tabii ki mümkün olmayacak. Bunlar, İç ve Dış Güvenlik Teşkilatımız tarafından araştırılacaklardır, ülke güvenliğimize aykırı olmayacak, tehlike, risk oluşturmayacak kişiler vatandaşlığa alınacaktır ancak bu vatandaşlık hususunu da Türkiye’nin önünde bir referandum var, 16 Nisan’da yapılacak olan referandum, yapılan sansasyonel haberlerin biri de buydu, Suriyelilere vatandaşlık verilecek ve bunlar nisan ayında yapılacak olan referandumda oy kullanacaklar diye.

Aslında bu olağanüstü yanlış bir düşününce Türkiye’de 55 milyonu aşkın seçmen var, 55 milyonu aşkın seçmen içerisinde 10 bin 20 bin Suriyeli seçmen neyi değiştirebilir? Ya da bu Anayasa Projesi değişikliğini ortaya getiren siyasi partilerin 10-15 bin ilave oyla neticeyi değiştireceğini düşünmek gerçekten büyük hata ama buna rağmen akılda bir tereddüt kalmasın diye de bu vatandaşlık konusu 16 nisan’dan sonra daha da netleşecektir. Türkiye acele etmemektedir, etmemelidir ama çok çekingen de davranmamalıdır. Bu ölçüler içerisinde bu istekleri taşıyanlardan başlayarak vatandaşlık konusu Türkiye’nin gündemine gelecektir” diye cevap verdi.

"16 nisan meselesi Türkiye için son 200 yılın en önemli siyasi hadiselerinden biri olacaktır”

Kaynak, bir gazetecinin “Bugün İstanbul Valisinin yaptığı bir açıklamaya göre 2 bin Suriyeli mültecinin vatandaşlık başvurusu için ilgili evrakların bakanlığa gönderildiğini açıkladı.

16 Nisan’a kadar vatandaşlık verilmeyeceğini mi anlamalıyız yoksa kısıtlı sayıda vatandaşlık verilecek mi?” sorusu üzerine de, “Hadise şöyle işliyor, verilerin parametreleri içerisinde valilikler bir ön çalışma yapıp bu söylediğimiz kriterler içerisinde olanları İçişleri Bakanlığımıza gönderiyor, Göç İdaresi’ne, Nüfus Vatandaşlık Genel Müdürlüğü çalışıyor, onlar bilgilerini uygun buldukları kişileri bu standartlara uygunluklarını tekrar test ediyorlar, tekrar valiliklere gönderiyorlar bu defa güvenlik soruşturması kısmı başlıyor.

Bunların tamamı İstanbul dahil şu ana kadar bu süzgeçten geçen 20 bin küsür aile toplam 80 bine yakın olacak tamamı bir nüfus. 16 Nisan meselesi Türkiye için son 200 yılın en önemli siyasi hadiselerinden biri olacaktır. Türkiye bir hükmet modeli değişikliğine gidiyor, bir yönetim sistemi değişikliğine gidiyor, bu kadar önemli bir hadiseyi vatandaşlığa aldığımız Suriyeli meselesinden dolayı gölgede bırakmak istemiyoruz. Son kararı elbette Bakanlar Kurulu verecektir, istisna vatandaşlık kapsamında bir mevzuat değişikliğine gerek olmadan bunları yapacağız” diye konuştu.