Huzurevinde yeni yıl kutlandı Huzurevinde yeni yıl kutlandı
Özlem ATAÇ
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) ve Ulusal Strateji Araştırmaları Merkezi (ULUSAM) işbirliği ile düzenlenen “Türk Dış Politikasının Geleceği” konulu sempozyumun konuk konuşmacısı 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ oldu. Son günlerin önemli gündem maddesi Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin stratejisinin ağırlıklı olarak masaya yatırıldığı sempozyumda, Başbuğ Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin coğrafya olarak bölgenin en sorunlu bölgelerinden biri olduğunu belirterek, “Dünyanın en güzel fakat en sorunlu coğrafyasındayız. Bu coğrafyayı iyi kullanırsanız iyi sonuçlar verdiği gibi iyi kullanılmadığı takdirde karşınıza ciddi sorunlar da çıkabilir. Zaten meşhur bir söz vardır ‘coğrafya ülkelerin kaderini tayin eden temel hususlardan bir tanesidir’. Bunu değiştiremezsiniz, coğrafya bir noktada size doğuştan verilen bir husus olarak karşınıza çıkıyor” vurgusu yaptı. 
 
LOZAN TÜRKİYE’NİN TAPUSUDUR
Cumhuriyet tarihinden başlayıp günümüze kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin başarılarından bahseden Başbuğ, “Cumhuriyet tarihinin en büyük başarısı 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’dır. Lozan Barış Antlaşması çok iyi bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş belgesidir. Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapusudur. Lozan Barış Konferansı sonucunda ulaşılan barış anlaşmasını değerlendirmemiz gerekirse genel çizgileriyle şunu kabul edelim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hudutları o günün şartlarında azami imkanlarda kurtularak test edilen bir huduttur. Fiilen kontrol altında bulunduğunuz bölgeler ancak sizin hududunuzu belirleyebilir. Yani askerinizin ayak bastığı toprak parçaları sizin hududunuzu çizer. Biz Lozan’da 1. Dünya Savaşı’nın galiplerine karşı masada mücadele ediyoruz” şeklinde konuştu. 
 
KKTC DİPLOMATİK BİR BAŞARIDIR
Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin stratejisini değerlendiren İlker Başbuğ, “Diplomasi alanında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir başarısı da 18 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıdır. 19 Şubat 1959’da Londra Antlaşması imzalanacak. Londra Antlaşması garanti anlaşmasını getirmiştir, aynı zamanda bir ittifak anlaşmasını getirmiştir. Bugün Türk askerinin Kıbrıs’ta bulunması Londra Antlaşması’na bağlanır. 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı garanti anlaşmasına dayanmaktadır. 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken o Cumhuriyet’in anayasası var, anayasasında cumhurbaşkanı yardımcısı Türk’tür, bakanlardan bazısı Türk’tür ve cumhurbaşkanı yardımcısına veto hakkı verilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Ağustos 1960’ta kurulması önce Londra sonra Lefkoşa Antlaşması’yla kurulacak bir diplomatik başarıdır” diye konuştu. 
 
TUZAKLARLA DOLU ÇÖZÜM
“Milli menfaatler devamlı olmalıdır” diyen Başbuğ, “Kıbrıs konusunda maalesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti milli menfaatlerini ve milli hedeflerini devamlı değiştirdi. Taksim diye başladık, sonra federasyonla değiştik. Devamlı sabit bir çizgi tutturamadık ama karşı tarafa baktığımız zaman genel anlamda, devamlı olan bir hedef üzerinde bir hareket görüyorsunuz. İşte yakın dönemimize geldiğimiz zaman 2004 Annan Planı var. Annan Planı coğrafi temele dayanan federatif bir yapıdır. Kıbrıs konusundaki şahsi düşüncem; artık bu saatten sonra Kıbrıs’ta coğrafi esasa dayanan bir federasyon düşüncesinin öldüğünü düşünüyorum. Çünkü karşı tarafın planları, düşünceleri belli… Onlar Kıbrıs Türkleri’ni azınlık statüsüne dönüştürmek istiyorlar. Öyle bir noktaya getirmek istiyorlar ki bir noktada Kıbrıs Türkleri azınlık statüsüne geçecek. Böyle tuzaklarla dolu olan bir çözüm yolunun kabul edilmesi bence bir facia olur. Coğrafi özelliklerine baktığımız zaman Kuzey ve Güney olmak üzere iki toplum bulunuyor. Bu iki toplumlu coğrafi federasyonu delmek istiyorlar. Öyle çözümler getirmeye çalışıyorlar ki, bu iki toplumlu yapı da bozulacak. Yine karmaşık döneme girilecek. Böyle bir tuzak uzun vadede Kıbrıs Türkleri’ni azınlık statüsüne götürür. Bana göre, Kıbrıs’ta artık coğrafi esasa dayanan bir federasyon fikri geçerli değildir” ifadelerini kullandı. 
 
ULUSLARARASI PLATFORMDA TANINMASI İÇİN 
Kıbrıs için çözümün Kuzey Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasıyla olacağını belirten Bağbuğ Paşa, “Kıbrıs için çözümü artık iki bağımsız devlete dayanan bir konfederasyon olarak düşünmemiz uygun olur. Bunun da ilk adımı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası tanınmasını sağlamamız lazım. Artık stratejimizi, yolumuzu yorganımızı buraya göre götürmek lazım. Hiçbir şey zor değil, bu ülke yokluklar arasında 1919’da Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcına giderseniz ne ordu vardı ne para ne pul. Eğer kararlıysanız azimliyseniz ve haklıysanız olur. Güney Kıbrıs Cumhuriyeti kendisini dünyaya 1960 Londra ve Lefkoşa antlaşmalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olduğunu ve kendisi olduğunu ifade ediyor. Bu nitelikle Avrupa Birliği’ne girmiştir. Şu an Avrupa Birliği üyesidir. Kıbrıs denilince gözden kaçırmamamız, dikkat edeceğimiz temel noktalardan biri de Kıbrıs elbette her şeyden önce Kıbrıs’ta yaşayan bizim kardeşlerimiz. Büyük bir kısmı anavatandan gidenlerdir. Tabiî ki kardeşlerimizin savunulması, onların güvenliğinin sağlanması bize düşen bir görevdir. Elbette onların ferahına, huzuruna, güvenliğine azmetmek bize düşen bir görevdir” dedi. 
 
TÜRK-YUNAN DENGESİ KORUNMALI
“Kıbrıs’ın Türkiye Cumhuriyeti milli menfaatler açısından da önemli bir durumu vardır” diyen Başbuğ, bu durumu anlatamadığından yakınarak, “Kıbrıs’ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından önemli noktası ise Doğu Akdeniz’deki Türk-Yunan dengesinin korunması açısından önem taşımasıdır. Kıbrıs’ın Yunanlıların ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin istediği gibi Yunanistan’ın kontrolüne girmesi, Doğu Akdeniz’deki Türk-Yunan dengesini mahveder. Doğu Akdeniz’deki Türk-Yunan dengesinin varlığının korunması için Kıbrıs’taki Türklerin hak ve menfaatlerinin mutlaka korunması ve savunulması lazım. Kıbrıs Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatleri açısından çok önem taşıyan bir coğrafi konuma sahiptir” diye konuştu.