Yıldırım’da ’Kudüs Bizim Neyimiz Olur’ söyleşisi Yıldırım’da ’Kudüs Bizim Neyimiz Olur’ söyleşisi
Özkan YILDIRIM
İnegöl'ün genç olmasına rağmen bir o kadar da tecrübeli Belediye Başkanı Alper Taban ile birçok konuyu ele aldığımız güzel, kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik. 
Başkanım sizi İnegöl'de herkes tanır, sever, okuyucularımız için kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz acaba?
1976, İnegöl doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi İnegöl'de tamamladım. Daha sonra işletme ve beraberinde de kamu yönetimi ve siyaset bilimi alanında yüksek lisansımı tamamladım. 2005 yılında siyasete dahil oldum. 2014 yılına kadar parti yönetimi tarafından belirli görevlerde bulundum, sonrasında 2014 ile beraber yerel yönetimlerde meclis üyesi olarak görev yaptım, son 2017 yılında yaşanan Bursa'daki değişiklik neticesinde bizler de burada görev aldık. Yerel seçimlere kadar, yani Mart ayına kadar görevimi yaptığım noktada aday gösterildim ve sonra seçimleri de kazanarak halihazırda görevime devam etmekteyim. Evliyim, iki çocuk babasıyım. Özel sektörden geliyorum, özel sektörde telekomünikasyon alanında bir işletmemiz var, orada kardeşim işin başında halen devam ediyor. Bize de Allah nasip etti burada görevliyiz. Elimizden gelen en iyi hizmeti sunma çabasındayız.
Başkanım üç buçuk yıllık bir başkan yardımcılığınız var sonrasında bir buçuk yıl kadar başkandınız. Mart ayındaki seçimlerde tekrar aday gösterildiniz ve yüzde 63.57’lik bir sonuçla başkan seçildiniz. Bu 2 yıllık süreçte İnegöl’de neler değişti?
İnanın “Allah herkese böylesini nasip etsin” diyebilirim.  Neden diyeceksiniz. Sıfırdan başlamak ile bu şekilde gelmenin arasında, çok ciddi fark olduğunu düşünüyorum, konulara hakim olma anlamında, başkan yardımcılığı sürecinden başkanlık sürecine geçtiğinizde inanın orada bile konunun bütünlüğüne hakim olma adına ciddi bir efor sarf ediyorsunuz. Eğer ki; tespitleriniz, belirlediğiniz alanlar gerçekten şehrinde önemsediği ve onlar için de önemli olan alanlarsa doğru yolda olduğunuzu görüyorsunuz. Ama bu işte geçmiş birikimle de geldiğinizde daha isabetli tespit ve çözüm önerileri ortaya koyabiliyorsunuz. Bu iki yıl içerisinde ben kendi kurumumda öncelikli olarak iyi bir sistemim olmalı ve beraberinde iyi insan kaynağımız olmalı düşüncesiyle çalışmalarıma başlamıştım. Şöyle yaptım; Bir defa bu az önce bahsetmiş olduğum sorunlar nelerdir dendiğinde tam manası ile bir kurumsal değişim ve dönüşüm yaşamamız gerektiğini ifade etmiştim. Tabii kurumsallaşmayı bazen, “bürokrasi” olarak görenler de var ama kurumsallaşmayı ‘iyi manada ki kurumsallaşmadan’ bahsediyorum, gerçekten vatandaşın işini tıkır tıkır çözen, bekletmeyen, verimlilik üzerine etkin çalışan, kaynağını doğru ve isabetli kullanan bir yapılan bahsediyorum. 
“İSO 9001” VE “İSO 10002” 
 
BELGELERİNİ ALDIK
Bunun içinde bu zihinsel dönüşümü yaşayabilmek ve yaşatabilmek adına çalışanlarımıza “ISO 9001 ve İSO 10002” belgelerinin alınması ile başladık. Bunlar biliyorsunuz birer eğitim süreçleri, bir tanesi kalite yönetimi ile çalışmak kalite sistem belgesi, diğeri de müşteri memnuniyeti, bizim adımıza da vatandaş memnuniyeti de diyebiliriz buna, bunların hamdolsun süreçlerini tamamladık. Beraberinde teknolojik değişim ve dönüşümü de tam merkezimize aldık, çünkü teknolojinin de gerçekten işlerimizi ciddi manada doğru kullanıldığında kolaylaştırdığını düşünüyorum, yine aynı zamanda insan kaynaklarınızı da diğer kaynaklarınızı da doğru kullandığınızı görüyorsunuz. Ve yeni bir yazılım alarak aslında işe başladık. Allah'a hamdolsun bu yaptıklarımız sayesinde bugün belki pek çok operasyonel maliyetimizi düşürdük, 100'e yakın personelimiz azaldı ama iş katımız 10 kat, 12 kat arttı yani hem personeliniz azalıyor hem iş gücünüz artıyor. Bu mümkün değil diyebilirsiniz, ama bu mümkün hala aklımızda şu sorular var, acaba 100 kişi daha küçülebilir miyiz aynı kadrolarla işimizi yapabilir miyiz gibi. Yani şu an 100 personelin bana yıllık maliyeti 6 trilyon, bu 6 trilyonu tekrar vatandaşa geriye döndürmüş olduk. Elektronik imza, lektronik belge yönetimi, mobil yönetim anlayışı, artık şu an cep telefonunuzdan anlık olayları izleyebiliyoruz. Hem insan ilişkileri noktasında, hem vatandaşla olan ilişkiler noktasında, beraberinde mali yönetimi anlamında ve aynı zamanda yatırımların takip edilmesi ve bütçe hedeflerinin ne aşamada olduğu ile ilgili bunların her birini elektronik ortamda ve mobil olarak takip edebiliyorsunuz. e-devlet anlamında da iyi noktadayız. Türkiye'de en fazla elektronik anlamda hizmetini veren kuruluş durumundayız. 1389 belediye var, bunların 30'u Büyükşehir, ama bir ilçe belediyesi şu anda Türkiye'de en fazla hizmet verebilme durumuna gelmiş, bunlar yapmış olduğumuz yatırımların meyveleridir. 
MAKSİMUM 5 SANİYEDE 
Vatandaş “153”  hatlarıyla maksimum 5 saniyede merkezimize ulaşabiliyor ve merkeze havuza akan bildirimler alınıp değerlendiriliyor, burada aslında açık bir inovasyon ekosistemi var. Dolayısıyla o ekosistemi sürekli açık tutarak insanların sürekli düşünmesini, üretmesini, görmesini istiyoruz. Ben inanıyorum, “Türkiye'nin en iyi belediyesi” olacağız bu konuda iddialıyız, heyecanlıyız, azimliyiz. Genç bir ekip kurduk, ekibimizi tamamen liyakat üzerine kurduk.
 
TÜRKİYE BİRİNCİSİYİZ
Burada hedeflerimizi 24 ay öncesinde belirlemiştik, size de göstermek, paylaşmak isterim. Mesela e-devlet uygulamasında sıradan bir belediyeydik. 5 tane hizmetimiz varmış, hedefimiz neydi? 41, şu anda 31’iz ama bu 31’le Türkiye birincisiyiz şu anda. Vatandaş bize gelmeden, buraya kadar zahmet etmeden herkesin bir mobil telefonu var, interneti var, tableti var buralardan bize girip bununla alakalı olarak hizmetini alabilir. Ve bu bizim operasyonel maliyetlerimizi de düşürmüş oluyor. Ülkemizde 83 milyon nüfusun, 58 milyonu internet kullanıcısı çok ciddi bir oran rakam var ortada bunu mutlaka değerlendirmemiz lazım.
İyilik hareketini başlattık
Başkanım, askıda iyilik projenizi çok çeşitlendirmişsiniz ve birçok sektöre yaymışsınız. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Bu bana çok heyecan veren bir proje, ama aslında bu benim projem değil, bu bizim çalışanlarımızdan Furkan Kardeşimizin projesi. Bir gün sayın başkanım “eskiden Osmanlı döneminde askıda ekmek uygulaması vardı. Bunu günümüzde bütün sektörlerde bütün esnaflara yayabiliriz”  dedi. Müthiş bir düşünceydi, çok hoşuma da gitti hemen buna hız verdik. Bu fikrin ayrıca ekibimizden çıkması, devamlı düşünüyor olmaları beni ziyadesiyle mutlu etti. Bunun öncelikle simülasyonunu yapmaya çalıştık, bu noktada bakıyorsunuz işte bir markete giriyorsunuz, kasaba gidiyorsunuz, manavdan alışveriş yapıyorsunuz. Birçok esnaf var, bu esnaftan alışveriş yapıyorsunuz orada yapmış olduğunuz alışverişten bir kalemi askıda bırakıyorum deseniz ne olur. Yani bir tane almış olduğunuz şeyin birini çantanıza koymuyorsunuz orada bırakıyorsunuz gibi bir şey. Ama biz sizleri yardım etme noktasında itiyoruz. Yardımseverlik bilincinin şuurunu oluşturmak için harekete geçiriyoruz, sonra mesela sokaklarda, el açanlar var bunlara vermeyin diyoruz. Çünkü bunu meslek haline dönüştürmüşler. Uygulamayla verenin huzuru da, sağlığı da, bereketi de ona göre olur. Bunu aslında bu şehirde bir iyilik hareketi olarak başlattık. Bu şehir güzel bir şehir, yardımsever insanların yaşadığı ve yardım ettikleri bir şehir diye söylüyoruz. Biz bunu tabana kadar herkese yaymış olacağız ve dolayısıyla ben inanıyorum ki, yarın marka değerlerimiz arasında bir şeyler sayılırken burası gerçekten iyilik hareketini oluşturan bir şehir olgusu da oluşsun yerleşsin insanlarımızın zihninde ve gerçekten kamuoyu nezdinde orada iyiliksever güzel bir şehir var algısı oluşturmak istiyoruz.
 
KAMUDA, ÖZEL SEKTÖR GİBİ ÇALIŞIYORUZ
Sayın Başkanım bir de belediyelerin çöpleri toplama konusunda ihaleye gidiyorlardı. Ama siz tam tersini yapıyorsunuz galiba?
Evet, özellikle Belediye Başkanı düzeyindeki arkadaşlarım, meslektaşlarımız bize bunu yaparsan zarar edersin gibi ifadeleri, yaklaşımları olmuştu, sebebini sorduğumda da kamu burası, kamuda böyle şeyler olur denilmişti. Ben de tam bu noktadan hareketle, bizim kamudan bir endişemiz yok. Kendi yönettiğimiz alandan endişemiz yok, kamuda özel sektör haliyle, düşüncesiyle çalışacağız zaten çalışıyoruz, 100 kişi küçüldüğümüzü ifade ettim az önce. Artık teknolojiyi en iyi kullanan kurumlardan biri olduk, bunları gönül rahatlığıyla söylüyorum. Daha da hız kazanacak bu önümüzdeki günlerde. Beraberinde kamuyu özel sektör gibi yönettiğiniz de hiçbir kaygıya yer olmadığını düşünüyorum. Biz en azından şöyle düşünün, en basitinden aradaki şirket size bedavaya iş yapar mı?  Yapmaz, sonuçta bir kar alacak işletme karı, bir ticari kar elde edecek. Onun için zaten de işi yapıyor. Dolayısıyla ben bu işi üstüme almakla, en az  %15-%20 karı, kendi kurumumda bırakmış oldum. Ama benim öngörüm bu değil. Ben bunun çok daha fazla arttıracağını her ay aşağı yukarı bizim 1 milyon TL temizlik işleri şirketine ödediğimiz bedel vardı, onu İnşallah yarı yarıya düşüreceğiz. Daha çok çok yeni geçtik bu sisteme, ama gelen ilk veriler çok çok güzel. Şimdi Orhangazi Belediyemizde aynı kararı aldı. Yine aynı şekilde bizi örnek alarak. 
 
YERELDEN VE YERİNDEN YÖNETİM
Bir değişim ve dönüşüm süreci içerisine girdiğimiz şu süreçte, yönetsel anlamda bazı yaşadığımız güçlükler ve zorluklar var, işte Büyükşehir yasasından kaynaklı ilçelerin paylarının ve yetki güçlerinin azaldığı bir süreç içerisindeyiz. Bir beş yıl yaşadık, yeni bir beş yıla başladık. Bunlarla ilgili de bildiğiniz gibi şu anda Çevre Şehircilik Bakanlığımız ve bununla ilgili kişi ve kurumlarımız bir komisyon marifetiyle çalışıyorlar. Benim arzu ettiğim şu; ilçemize artı bir şey daha verilsin diye değil, ihtiyacımız ile hakkımız olan, hak ettiğimiz ilçe paylarının yetkilerinin bu ilçelere bırakılması. Çünkü partimizin de mesela yönetim ilkesi “yerelden ve yerinden yönetim”dir. Biz şu anda bunu 30 tane büyük şehre kadar indirgedik, ancak tabii merkezden uzak ve büyük parçaları daha yerinden yönetme zorunluluğu olduğunu düşünüyorum. Burada amacımız bu şehir güzel bir şehir ülkesine, devletine, milletine her zaman bir şeyler veren bir şehir. 1 milyar dolar şu anda ihracat yapıyoruz. 81 vilayetimiz var, bunları sıraladığımızda 22. sırada İnegöl'ü görüyorsunuz. Yani şimdi benim bunları söylemem de ki gayem,  bu iyileştirmeler yapılırsa bu şehir 22'den 10’a zıplayabilir. Bu da tabii bizim Sayın Cumhurbaşkanımızın 2023’deki ihracat hedefi 500 milyar dolardı. Neden İnegöl 1 milyarda kalsın ki,  3 hatta 5 milyarı hedeflesin. Bunun önündeki engelleri kaldığınız da bunun olmaması için hiçbir neden yok. Ben önden gitmiş olurum, kurum olarak şehir olarak. Dolayısıyla önden gittiğinizde sanayici, işletmeci yatırımcı imalathaneci, üretici vs bu şehirde imkan var, altyapı var müşterilerimizi buraya çekebiliriz yatırımlarımızı arttırabiliriz 
 
GÜZEL İZLER BIRAKMALIYIZ
• Başkanım sizi % 63.57 gibi bir oyla seçen İnegöl halkına son olarak neler söylemek istersiniz?
Elbette, şöyle stratejik planımızı yaptık aslında buna bağlı kalacak şekilde çalışmalarımızı son güne kadar sürdüreceğiz. Seçilmeden önce duam “Allah'ım hayırlısı neyse sen onu nasip eyle” idi, demek ki diyorum Allah nasip etti görevi aldık. Sonrasında duamız, “Allah'ım ne olur bizleri mahcup etme” bu bilinçle çalışıyoruz. Bu heyecanı kendimde görüyorum, bu heyecanınız yoksa da bu işi yapmamanız gerektiğini düşünüyorum laf olsun diye yapılacak bir iş değil. Seçmenlerimize, ilçe halkımıza o kadar minnettarım ki; yani beni ömrü hayatımda inanılmaz derecede onure ettiler. Bu benim sırtımda büyük bir yük ve ben o insanlara mahcup olmamalıyım, günü ve saati geldiğinde en güzel işleri başarmış, yapmış bir Belediye Başkanı olarak o emaneti onlara veriyor olmam lazım. Dolayısıyla bu bilinçle çalışacağım, vatandaşımı sürekli dinliyorum. Çünkü neden? Onlar gündemi belirliyor, süreci belirliyor, ihtiyaçların ne olduğunu, tespitlerin ne olduğunu onlardan alıyorum, can kulağıyla dinliyorum yani öğle söyleyeyim. Ve o gelen bildirimler sayesinde de beraberinde üretmeye devam ediyoruz. Ben ilçe halkımıza desteğinden, katkısından dolayı çok teşekkür ediyorum hiç şüpheleri olmasın Allah'ın izniyle bu emaneti onlara en güzel bir şekilde geri döndüreceğim kendimize güveniyorum, ekibime güveniyorum, hepsine selamlarımı, saygılarımı iletmek istiyorum.