Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Rahmân’ın has kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler…”1  Hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kim Allah için huşûundan dolayı tevazu gösterirse, Allah onu kıyamet gününde yüceltir. Her kim kibrinden dolayı böbürlenirse Allah da onu kıyamet gününde alçaltır.”2
 Aziz Müminler! 
Kamil bir imanın hayatımızdaki en büyük tezahürü, salih amelle birlikte güzel ahlak sahibi olmaktır. Zira güzel ahlak, dünyamızı aydınlatan ve ahiretimizi cennete çeviren en kıymetli sermayemizdir. Bizler, sonu cennet olan bir hayatın ancak güzel ahlakla tamamlanacağına inanırız. 
Rabbimiz katında bizleri yüceltecek olan bu ahlaki güzelliklerin başında ise tevazu gelir. Tevazu, alçakgönüllü olmaktır. Kendini beğenmişlikten ve böbürlenmekten uzak durmaktır. Gurur ve kibirden arınmış bir hayatı benimsemektir. 

ŞEFKAT VE MERHAMET
Yaratılmış her bir canlıya saygı, şefkat ve merhamet göstermek, kibar davranmaktır. Kıymetli Müslümanlar! Biz müminler, tevazuu Peygamber Efendimizden öğrendik. O, daima sade bir hayat sürdü. 3 İnsana, insan olduğu için değer verdi. Mütevazı olmanın, cennet ehlinin özelliklerinden biri olduğunu bildirdi.4 Müslüman bir kardeşimizi küçük görmenin kötülük olarak bizlere yeteceğini hatırlattı. 5 Resûl-i Ekrem (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde tevazu sahibi olmanın insanı Allah katında yücelten bir vasıf olduğunu bizlere şöyle haber vermiştir: “…Allah, bir kulun hoşgörülü olması sebebiyle izzetini artırır, Allah için tevazu gösteren kişiyi ise yüceltir.”6 Değerli Müminler! Sevgili Peygamberimizi kendisine örnek alan mütevazı bir mümin, bütün nimetlerin asıl sahibinin Yüce Rabbimiz olduğunun bilincindedir. Sahip olduğu her bir nimetin aynı zamanda kendisinin bir imtihanı olduğunun farkındadır. Mümin, elindeki bütün imkânları Allah’ın rızasını kazanmak için seferber eder. Makam ve mevkii, şöhret ve zenginliği ne olursa olsun kendini diğer insanlardan farklı bir konumda görmez. Allah katında üstünlüğün ancak takvada olduğuna inanır. Aziz Müslümanlar! İslam, bir yandan müminin ruhuna alçak gönüllü olmayı nakşederken, diğer taraftan kibirden olabildiğince uzaklaşmasını hedefler. Çünkü kibir, Peygamberimizin ifadesiyle “Hakikati inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.”7 Kibirli insan, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneder. İnsanları küçümseyerek onlardan yüz çevirir. Oysa mümin, hangi sebeple olursa olsun hiç kimseyi hakir görmemelidir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s) bu konuda bizleri şöyle uyarmıştır: “Allah bana, mütevazı olup birbirinize karşı övünmemenizi ve birbirinize karşı haddi aşan davranışlarda bulunmamanızı vahyetti.”8
 

MÜMİNLERİ HAKİR GÖRENLERE KARŞI 
Kıymetli Müminler! Mümin, her işinde olduğu gibi tevazuda da aşırıya kaçmaz. Zira mümin, tevazu içinde bir hayat yaşamakla yükümlü olduğu kadar kendisinin ve Müslüman kardeşlerinin şeref ve haysiyetini korumakla da görevlidir. O, müminleri hakir görenlere karşı asil ve vakur duruşunu muhafaza eder. Müslümanların şeref ve izzetini korumak için var gücüyle çalışır. Yüce Rabbimizin “Muhammed, Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı kararlı ve tavizsiz, birbirlerine karşı da merhametlidirler...”9 buyruğuna gönülden bağlanır. Muhterem Müminler! Hayatımızın her alanında tevazuu kuşanalım. Hiç kimseyi incitmeyelim. Fani dünyanın geçici heveslerine aldanarak birbirimizi üzmeyelim. Dünyamızı zindana, ahiretimizi cehenneme çevirecek olan kibirden, gururdan ve riyadan sakınalım. İnsanları küçümseyerek onlara surat asmayalım. Yeryüzünde böbürlenerek yürümeyelim. Unutmayalım ki Yüce Rabbimiz, kibirlenen ve kendisiyle övünen kimseleri sevmez. 1 Furkân, 25/63. 2 İbn Hanbel, III, 76. 3 Müslim, Zühd, 33. 4 Buhâri, Edeb, 61. 5 Müslim, Birr, 32. 6 Müslim, Birr, 69. 7 Müslim, Îmân, 147. 8 Müslim, Cennet, 64. 9 Fetih, 48/29. 
 

SEYİR HALİ

Ruhlarımızın miracı, duyarlı olmanın, farkında olmanın, sevmenin göstergesi, aşkla sevmenin tecellisidir; O'nunla sırlarını paylaşmak. O'nunla konuşmak.

O'na yalvarmak. O'ndan istemektir dua... Gönlümüze ve fikrimize uzanan ışıktır, güvenmenin, inanmanın ve tanımanın yoludur dua... Pek çok iradeye, fikre, zikre zemindir dua. Zayıfa, yoksula, mazluma kalkandır; hastaya şifa, borçluya edadır dua...
Âdem'dir, Nuh'tur, İbrahim ve İsmail'dir dua... Yunus, Musa, İsa'dır. Muhammed Mustafa'dır (s.a.v) dua... Geceye şafak, sıcağa gölgedir; yetime ana, kadına cennettir dua... Yeryüzüne inen bütün suhuflar ve kutsal kitapların ortak adı, Yüce Kur'an'ın müjdesidir dua... O'na gitmek isteyen ve O'nunla yürümek isteyen insana; kıymet veren, değer katandır dua... Lanetlenen ve çöken kavimlerin unuttuğu, süper güçlü fil sahibi Ebrehe'lerin, Cehillerin ve bütün zalimlerin hiçe saydığı en güçlü silahtır dua!...

BİREYSEL VE TOPLUMSAL HAYAT
İnsan gücünün ilahi takviyesi, olumlu işlerin sürdürülmesi ve müminin, bireysel ve toplumsal hayatı düzenleme isteğinin diğer bir adıdır dua. Nasıl dua edileceğini ümmetine yaşayarak öğreten sevgili
Peygamberimiz'in (s.a.s) yaptığı dualar aynı zamanda dinî ve ahlâkî birer eğitim-öğretim kurumudurlar. O, bizim gibi sadece ihtiyaç duyulan şeyleri istemez. O isterken beğenilen huyları ve insani faziletleri ister Miraç'ta görüştüğü Rabbinden! Toplumun huzurunu, mutluluğunu ve onlar için adaleti en çok isteyendir. O'nun duaları, alçaklık, adilik, zillet ve başkasına muhtaç olmaktan; zorbalık, baskı ve zulüm altında yaşamaktan; insanî zayıflık ve çöküş etkenlerinden kurtulma isteğidir.

KULLUĞU ASLA UNUTMAYAN
Duasıyla talep eden, tefekkür eden ve kulluğunu asla unutmayan bir Peygamber'in ümmeti olan bizler ne durumdayız peki? Aslında Miracımız, Allah'a yalvardığımız cümlelerimizde kendini gösteriverir.
Kaçıncı basamağındayız göklere yükselişin, her geçen ölüme biraz daha yaklaşan şu kısacık hayatımızda. Neler talep ediyoruz!...
Oysa "talebimiz neyse biz o değil miydik?!" "Yediklerinin helâl olmasına dikkat et ki, duaların kabul olsun." tavsiyesinde bulunan Peygamberimiz (s.a.v) bu beyanıyla bizlere duanın kabul edilmesinin olmazsa olmaz şartlarından birinin helal lokma, helal kazanç olduğunu hatırlatıyor. Duaların en çok kabul olduğu ramazan günleri gitmek için toparlanmaya başladı artık. Zaman dua zamanıdır. Duayla yeniden doğma ve doğrulma zamanıdır.
Hem dua etme hem de dua alma zamanıdır ramazan. Ne alanı incitir ne vereni incitir bu ay. Peki en çok kimin duasını almak isteriz? Duası makbul olanların başında elbette ana babalarımız var. Sonra yolcular geliyor, mazlumların duası geliyor ve sorumluluk alıp da adaleti incitmemiş olanların duası geliyor. O zaman dua ayında duayla buluşalım ve alalım duasını oruçluların, hac ve umre yapanların duasını. Birde müminlerin birbirlerine yaptığı dualar çabucak kabul görürmüş, Allah yolunda canlarıyla mallarıyla her daim mücadelede olanların duası da böyleymiş.

KARŞILIK GÖREN DUALAR
Cuma günü ve gecelerinde yapılan dualar, üç aylarda ve ramazanda yapılan dualar çabuk karşılık görürmüş. Hele iftar vaktinde semaya yükselen o yakarışlar en süratli varırmış Yaradanına!.. Seher vakitlerinde yapılan duaları hatırlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Ezan okunduğu vakit ve sonrasında, yağmur yağarken ve Kâbe'yi gördüğünde yapılan dualar da aynı.
Secdedeyken yapılan duala ihlas ve samimiyetle yapılan bütün dualar makbul dua olarak kabul ediliyor. Ön şartı var sadece; helal kazanç ve helal lokma!... Kazançlarımızın helal dualarımızın kabul olması temennisiyle!... 

BİR SORU BİR CEVAP
Namaz ibadeti Hz. Peygamber’den (s.a.s.) önce de var mıydı? 
Kur’an’da Hz. Muhammed’den (s.a.s.) önceki peygamberlerin de namaz ibadetiyle mükellef kılındıkları belirtilmektedir (Bakara, 2/83; Yûnus, 10/87; Hûd, 11/87; İbrâhim, 14/37, 40; Meryem, 19/30-31, 54-55; Tâhâ, 20/14; Enbiyâ, 21/72-73; Lokmân, 31/17). Ayet-i kerimelerden, namaz ibadetinin sadece Hz. Muhammed (s.a.s.) ümmetine has olmayıp, önceki ümmetlerde de var olduğu anlaşılmaktadır. Yine aynı şekilde, önceki ümmetlerin namazlarında da kıyam, rükû ve secde gibi temel rükûnların var olduğu bildirilmekle birlikte, namazın kılınışına dair detaylı açıklamalar mevcut değildir.

Günün Ayeti

O diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur. (Mü’min, 40/65)

Günün Hadisi

Kestane keyfiniz yeni yılda zehir olmasın Kestane keyfiniz yeni yılda zehir olmasın

Her iyilik sadakadır.

Günün Duası

Allahım! Öyle içten bir tövbe nasip et ki onu bir daha ebediyen bozmayayım ve bana öyle bir istikamet ver ki ebediyen bu doğrultudan sapmayayım.