Efendimiz aleyhissalatu vesselamın;“Kalbe kalp denmesinin sebebi çok değişken olduğundandır. Kalbin misali, çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan kuş tüyünün misali gibidir. Rüzgâr onu bir oraya, bir buraya savurur.” buyurduğu gibi… Yunus Emre’nin dilinden;

“Hak bir gönül verdi bana

Ha demeden hayran olur

Bir dem gelir şadan olur

Bir dem gelir giryan olur”

dizeleriylemakes bulan kalbimiz. Peki, neydi kalb-i selim? Güvenlik içerisinde olan kalp… Öyleyse kalb-i selim için, Allah’ın rızasına varacak tüm yolların güvenlikte olduğu kalptir diyebiliriz. Öz ile sözün tam bir uyum içinde olduğu, kulluğu ibadet seviyesinden tüm âlemi Allah’ın esması ile temaşa etmeye çıkartan o güzel insanların kalbi, dünyada huzuru tatmış, her daim hazır selamet yurdunu bekler.

Hayatta türlü imtihanlara muhatap olmuş, türlü acılara göğüs germiş olsa da “alan sensin, veren sen” bilinciyle yıllar sonra ardına dönüp baktığında “Benim her türlü ibadetim, yaşamım da ölümüm de âlemlerin Rabbi olan Allah içindir” (En’am 162) iç huzurunu duymaktır kalb-i selim. Yaşam öyküsüyle yürekleri titreten, çetin badirelerden sonra hidayeti bulan kıymetli Ayşe Şasa hanımefendinin de söylediği gibi “Hesap gününde Yaratıcı’ya anlamlı ve onurlu bir hikâye sunmak” derdinde olan bir kalptir kalb-i selim.

Günlük çok basit meselelerde bile çabucak öfkelenip, bir ömür kardeşine duyduğu kin ile yaşayanların yerine, Taif dönüşü bile “bilmiyorlar bilseler yapmazlardı” buyuran peygamberin neferlerinin kalbi…

Cennette yeri olmayan duygulardan arınmış bir kalp… Kibirliyi görüp kibrini tanımamak, tanısa bile hiç değilse kibrinden rahatsız olmamak, cimriyi görüp cimriliği tanımamak, tanısa bile cimriliğinden rahatsız olmamak… İla ahir tüm habis huyların karşısında, bırakın sahibine öfke duymayı,olsa olsa içi şefkatle dolu, kardeşinin bu huylarından şifa bulması için dua eden bir kalp.

Geliniz Efendimiz aleyhissalatuvesselamın öğüdüne kulak verelim:

“Bilin ki! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur, o bozulursa bütün vücut bozulur. Bilin ki! O kalptir.”

Öze inmeden şekline bağlı kaldığımız bir din bizi cennete götürür mü sorusu kulların meselesi değildir. Lakin böyle bir yaşantının iç huzurumuzu sağlamakta eksik kalacağı aşikârdır. Fuhşiyattan bizi sakındıracak olan namazımız kul hakkı yememize engel olmuyorsa, öncelikle o namazı nasıl bir kalp ile eda ettiğimize bakmamız gerekmez mi? Nitekim Rabbimiz müjdeyi veriyor. “O gün, ne mal fayda verir ne de evlad. Ancak Allah’a kalb-i selim ile gelenler başka” (Şuara 88-89) (Esra Hızlı Mudanya Müftülüğü)

Kestane keyfiniz yeni yılda zehir olmasın Kestane keyfiniz yeni yılda zehir olmasın

 

SALGIN HASTALIK DURUMUNDA CENAZE NAMAZI VE DEFİN İŞLEMLERİ

Müslümanların, vefat eden din kardeşlerine karşı yerine getirmeleri gereken dini vecibelerinin başında cenazelerinin yıkanması, kefenlenmesi ve namazlarının kılınması gelmektedir. Yıkanıp kefenlendikten sonra cenaze namazının kılınması farz-ı kifayedir. Bu görev bazı Müslümanlar tarafından yerine getirildiği takdirde diğerleri sorumluluktan kurtulur. Cenaze namazının kılınması için belirli bir vakit yoktur. Hazırlanmış olan bir cenazenin bekletilmeden namazının kılınıp defnedilmesi esastır.

Salgın hastalık riskinin bulunduğu durumlarda cenaze namazının, olabildiğince az sayıda kişiyle ve bekletmeden kılınması tercih edilmelidir. Ayrıca hastalığın bulaşmaması için gerekli tedbirler alınmalı, bu bağlamda cenaze namazına iştirak edenler arasında yeterince mesafe bırakılmalıdır. Bu durumda birden fazla cenaze varsa hepsi için tek bir namaz kılınması yeterlidir. Hastalığı bulaştırma riski sebebiyle yetkililerce hemen defnedilmiş olan cenazenin namazı daha sonra kabri başında  birkaç kişiyle kılınabilir.

Hastalığın bulaşma riskine karşı uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda gerekli koruyucu tedbirler alındıktan sonra cenazenin usulüne uygun bir şekilde yıkanıp kefenlenmesi ve defnedilmesi gerekir. Alınacak bütün bu tedbirlere rağmen cenaze yıkandığı ve usulünce kefenlendiği takdirde bu hastalığın başkalarına da sirayet etme tehlikesi varsa:

1. Uzaktan cenaze üzerine su tutularak veya serpilerek yıkama işlemi gerçekleştirilir.

2. Bu uygulamanın da riskli olduğu durumlarda yetkililerin de talimatlarına uyularak koruyucu kıyafetlerle cenazeye teyemmüm aldırılır.

3. Cenazeye teyemmüm yaptırılmasının da hastalığın bulaşması açısından riskli olduğu hallerde zaruret sebebiyle teyemmüm de terkedilir ve o haliyle namazı kılınarak defni sağlanır.

Cenazelerin, geleneksel yöntemle açılan kabre kefenle defnedilmesinin de riskli olduğu durumlarda, ceset torbası veya tabutla defnedilmesi de caizdir.

Zaruretten kaynaklanan bütün bu uygulamalarda Müslüman kardeşimize karşı son dini vazifemizi yaptığımız bilinci ile hareket edilmelidir.

https://kurul.diyanet.gov.tr/Duyuru-Detay/Duyurular/641/salgin-hastalik-durumunda-cenaze-namazi-ve-defin-islemleri

Günün Ayeti

Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. (Enbiyâ, 21/22)

Günün Hadisi

Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.

Günün Duası

Allah'ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım; zulmetmekten ve zulme uğramaktan da sana sığınırım.

(Buhârî, "Deâvât", 40; Ebu Dâvûd, "Vitr", 32;Nesâî, "İstiâze", 7, 8, 25)