Emine Saraç üniversite yıllarında önce dedesini prostat kanserinden ardından da teyzesini meme kanserinden kaybetti. Aynı yıllarda acısına ortak olduğu okul arkadaşı Gülbin Öztürk de prostat kanseri yüzünden dedesini sonsuzluğa uğurladı. Saraç ve Öztürk üniversite yıllarında yaşadıkları üzüntüyü kenara koyarak bilimsel çalışma başlattı. 2,5 yıl süren çalışma sonrasında prostat kanserindeki teşhisi 4 aydan 15 saat indiren bir kit geliştirmeyi başardılar. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na sundukları çalışmadan da yüzlerinin akıyla çıkan mühendislerden Emine Saraç, “ Prostat kanseri günümüzde üç biyopsiyle kesin tanısı yapılan bir kanser türü. Biz de hastanın biyopsiyi yaparken çektiği zorluğu göz önüne alarak böyle bir girişimin içine girdik. Bakanlığa sunduğumuz projemiz başarıyla geçti ve 2,5 yıldan bu yana aktif olarak çalışıyoruz” dedi.

100 hasta üzerinde yüzde 90 başarı
Dünyada en sık görülen üçüncü kanser türü olan prostat kanseri sadece erkeklerde görülüyor. 70 yaşını geçen erkeklerde görülme oranı ise yüzde 60 oranında. Saraç geliştirdikleri kitin çalışma prensibi hakkında şu bilgileri verdi: “ İdrar testiyle moleküler tarama yaparak tarama sonucunda kişinin genetik bozukluklarını buluyoruz ve “kanser ya da değil” diye teşhis koyuyoruz. Aile geçmişinde prostat kanseri olanların diğerlerine göre yüzde 15 oranında daha fazla prostat kanserine yakalanma riski söz konusu. Bu sayede de hastanın yaşam süresini hem de hayat standartlarını arttırma şansı var. Biyopsi sorunun ortadan kaldırıyoruz ki üç biyopsiyle de kesin sonuç alınamıyor. Her biyopsinin ortalama sonuç verme olarak bir hafta ama toplam üç biyopsi ise bir aya kadar uzayabiliyor. 15 saate kısaltıyoruz. İdrar testiyle ortaya çıkıyor. Kiti 100 hasta üzerinde denedik ve yüzde 90’nın üzerinde başarılı sonuçlar aldık. Amacımız bu kitin tüm hastanelerde kolay uygulanabilir hale getirilmesi ve Türkiye’de aktif olarak kullanılmasıdır.”

Hedef kanser üssü
Çalışmanın aynı zamanda kanser olma riskine de ışık tuttuğuna dikkat çeken Saraç AB’nin yatırımcı ağı tarafından projelerine 1,5 milyon dolarlık teklif aldıklarını ancak Türkiye’de kalmak istediklerini söyledi. Kit’i birçok kanser türüne uyarlanabilecek bir sistemle geliştirdiklerini söyleyen Saraç, “Bizim bundan sonraki hedefimiz kanser üssü kurmak. Kişi gelecek taramadan geçecek kanser riski var mı yok mu? Varsa hangi kanser türlerine var? Nasıl bir tedaviye yönlendirilecek? Hasta için hangi tedavi yöntemleri uygun? Soruları da yanıt bulmuş olacak” diye konuştu.

 

2023 hedefinde sağlık çalışmaları da olsun
Genetik Mühendisi Gülbin Öztürk de özellikle güçlü Türkiye yolunda AR-GE çalışmalarına destek verilmesini istedi. Öztürk, 2023 hedefinde Türkiye’nin sağlık alanındaki çalışmalarla da dikkat çekici olması gerektiğini savundu.

Uzmanlar değerlendirdi: “muhteşem bir proje”
Moleküler Biyoloji ve Genetik Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Yakıcıer kit sayesinde yanlış ve eksik teşhislerin önüne geçileceğini belirtti. Prof. Dr. Yakıcıer, “ Bu test ihtiyaçlara cevap verebilecektir. Bu testle birlikte ülkemizde çok kısa bir sürede sonuç verecek olması bizim için önemli bir avantaj. Daha önceden PCA3 denilen bu test yurtdışına yollanmakta ve oradaki laboratuvarlarda 15 gün gibi bir süre gerekmekteydi, şimdi ise 15 saatlik bir sürede test sonucu alınabilecektir. Bu test prostat kanserine özgün bir marker olduğu için daha az biyopsi yapılabilecektir. Öncelikle yanlış ve fazla girişimlerin önüne geçilecek. Bunun yanında eksik teşhislerin önüne geçilecek. İhtiyacı olacak kişilere zamanında tanı konulabilecektir” dedi.

Üroloji ve Moleküler Tıp Uzmanı Doç. Dr. Fehmi Narter de çalışmayı başarılı bulan uzman isimlerden. Doç. Dr. Narter, özellikle prostat kanserinin Dünya ortalamasında sıklıkla rastlanılan bir kanser türü olduğunu Türkiye’de de veri haritasının çok sağlıklı olmağını açıkladı. Temelde geç saptanan vakalar olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Narter genç beyinlerin çalışmasının “muhteşem” bulduğunu belirterek; “ Bu proje muhteşim iyi bir proje, daha önce yurtdışında benzerleri yapılmış ancak şimdi Türkiye’de ilk defa kendimiz üreterekten ve patentini alaraktan çok daha ekonomik bir şekilde halkımızın hizmetine sunacağız. Dolayısıyla ülkemiz ve hastamız açısından bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Bu bir TUBİTAK projesi ve şu anda patentleri alınmış vaziyette. En büyük avantajı da yurtdışındaki muadillerine göre çok daha ekonomik olmasıdır. Bu ciddi ümit vadeden kitin ve metodun çok ciddi birikimi olan prostat kanserli hastalara katkı sağlayacağını düşünüyorum” dedi.