Ali Eşref UZUNDERE

26 Şubat Hocalı katliamının 25. yıldönümüdür. Hocalı soykırımı adını her duyduğumda ister istemez, Cengiz Mustafayev’i hatırlarım. Hepimiz Hocalı soykırımı onun kamerasından görüp öğrendik. Mustafayev'in cesareti, zekâsı, uzak görüşlüğü ve unutulmaz kahramanlığı olmasaydı, beklide bizlerin elleri boş kalırdı.

Eğer Hocalı soykırımının görüntülerini bu gün dünya görüyorsa, yakın tarihin kanlı hadisesine tanıklık edebiliyor ise hepsini Cengiz Mustafayev'e borçludur.

Haçın gölgesindeki Ermeniler…

 Biz Türkler tarih boyunca tekrar tekrar yaşadığımız acıları, faciaları açık bir şekilde insanlığa duyurulması konusunda tevazu gösterirken,  Haçın gölgesine sığınan Ermeniler, ağlayıp sızlayarak, işledikleri insanlık suçlarını örtbas etmede mahirdirler.

Türk milletini dünya kamuoyu önünde asılsız, iftira ve iddialarla soykırımcı olarak suçlamaktadırlar. Haçın himayesine ve gölgesine sığınan Ermeniler dünya kamuoyunu kandırarak batılı devletlerin parlamentolarından Türkiye ve Türkler aleyhine karar tasarıları çıkarmaktadırlar. Bugün Azerbaycan toprağı Karabağ ve Azerbaycan’ın 6 vilayeti Ermeni işgali altındadır. Karabağ’da 18 bin ölü, 50 bin yaralı, 44 bin esir,  1 milyonu aşkın Azerbaycan Türk’ü göçmen durumundadır. 

Hocalı Soykırımı

Hocalı Kasabası; coğrafi konumu itibariyle stratejik öneme sahip bir şehirdir. 25 Şubat’ı 26 Şubat'ta bağlayan gece güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini gerçekleştirdi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden yüzlerce insanımızı vahşîce katletti…

Resmi kayıtlara göre Hocalı’da 26 Şubat gecesi 613 kişi katledildi.  Bunların 83’ü çocuk, 106'sı kadın ve 70'i ise yaşlıydı. Soykırıma tabi tutularak 8 aile tamamen yok edildiği Hocalı kasabasından toplamda 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuş, 1275 kişi ise rehin alınmış, 150 kişi ise kaybolmuştur.

Üzerinde yapılan incelemelerde; cesetlerin yakıldığı, birçoğunun kafa derilerinin yüzülüp gözlerinin oyulduğu, kulaklarının, burunların ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği görülmüştür.

Batılı gazetecilerin anlattıkları

Önce olayın görgü tanıklarının anlattıklarını dinleyen batılı gazeteciler, kulaklarına inanamamışlardır. Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının olayı abartmadıklarını kısa sürede anlamışlardır. 

Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu: "Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz"

TARİHTE BÖYLE ŞEY GÖRÜLMEMİŞTİR

  1. Bellah şöyle yazıyor: “ Zaman zaman Ağdam’a cesetler geliyordu. Tarihte böyle şeyler görülmemiştir. Cesetlerin gözleri çıkarılmış kulakları ve başları kesilmişti. Birkaç ceset zırhlı araçlara bağlanarak sürüklenerek parçalanmıştı. İşkencenin hattı hududu yoktu.”

 The Times: “ Katliam açığa çıktı. Anatoli Levin Dağlık Karabağ’ın yamaçlarında aralarında kadın ve çocuklar olan 60’dan çok ceset ortaya çıkmıştır. Bu ise Ermenilerin Azerbaycanlı mültecileri katlettiği yolundaki haberleri doğrulamaktadır. Hala bulunmayan yüzlerce kadın vardır.” The Times: “Onların çoğu tanınmaz hale gelmiştir. Küçük bir çocuk yapayalnız kalmıştır.”

 Financial Times: “General, 366.Alaydan 103 askeri personelin Dağlık Karabağ’da kaldığını bildirdi.”

 Le Monde: “Ağdam’da bulunan yabancı gazeteciler, Hocalı’da öldürülmüş kadın ve çocukların arasında 3 kafa derisi soyulmuş, tırnakları sökülmüş cesetler görmüşler. Bu Azerbaycan tebligatı değil, gerçektir.”

-Tir tir titredim

Karabağ/Hocalı’da Ermenilerin yaptıkları vahşeti, kan gölünü ilk kez gören Avrupa Ermenisi olan gazetecilerden biri, işlenen vahşeti şöyle aktarıyor“Ermeniler Hocalı’da katlettikleri 100 kişiyi yan yana dizerek köprü yaptılar. Ben bu köprüdeki cesetlerin üzerinden geçerken ayağımı körpe(küçük) bir çocuğun göğsüne basınca öyle titredim ki, fotoğraf makinem, bloknotum, kalemim yere düşerek kana boyandı. Kendimi tamamen kaybettim. Bedenim tir tir titredi.” (25-26 Şubat 1992)

 -Yazı tura-oğlan mı-kız mı?

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Iğdır’da Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı.

Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...

Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:

- Kız mı, oğlan mı?

- Kız.. Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttır.

Kesik başla futbol maçı

Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardır. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdir. Bu iki olay Hocalı'da günümüzden çok değil yalnızca 25 yıl önce yaşandı. Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü yüzlerce Azerbaycan Türkü, bu tür yöntemlerle vahşice katledilmiştir.

-DİRİ DİRİ DERİSİNİ YÜZDÜLER

 'Askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Başından sinesinden ve karnından derisini soydum!' Bu itiraflar Ermeni Doktor Zori Balayan'a ait.

Bu anlatılanlar bir korku filmi senaryosu değil...25 yıl önce, Hocalı’da, dünyanın gözü önünde işlenen akıl almaz bir vahşetin öyküsü...

Hocalı katliamının tanıkları anlatmaya devam ediyor.

Katliam sonrası Ağdam Kasabası’na giderek cesetleri inceleyen anatomi uzmanı, Profesör Dr. Mubariz Allahverdiyev, Ermeni meslektaşı Zori Balayan’ın 13 yaşındaki bir Azeri çocuk üzerinde gerçekleştirdiği vahşi tüyler ürperten deneyi anlatıyor:

Tarih 25 Şubat 1992… Yer: Hocalı…

Ermeni Dr. Zori Balayan, katliam sırasında pencereye çivilenmiş bir erkek çocuk görür. Aklına kendince dâhiyane bir fikir gelir.

“Canlı bir çocuğun, derisi yüzüldükten sonra kaç dakika yaşayacağını hesaplamak” için kolları sıvar. Küçük çocuğun çığlıklarına aldırmadan kafası dahil bütün derisini yüzer. Sonra karşısına geçip saat tutmaya başlar. Çocuğun kan kaybından ölümü, 7 dakika sonra gerçekleşir.

“Doktor” unvanlı cani, akşam bu deneyi üç çocuk üzerinde daha gerçekleştirir. Bir süre sonra, vahşi deneyini “Ruhumuzun Canlanması” adlı kitabında, gururla itiraf eder. Kırmızı bültenle aranan Zori Balayan, o işkenceyi kitabında gururla şöyle itiraf ediyor:

ZORİ BALAYAN KİMDİR?

Azerbaycan’ın Hankendi şehrinde doğdu. Tıp doktoru ve gazeteci… 1989 yılında SSCB’de milletvekili oldu. 1992’de Hocalı Katliamı’na katıldı, korkunç işkencelerini kitaplarında anlattı.

1994 yılında Bakü Metrosu’na düzenlenen terör saldırılarının planlayıcısı olduğu iddiasıyla, İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranıyor.

 Peki neydi bu düşmanlık?

Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda "Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün" denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.

Peki, 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti? Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan katil Robert Koçaryan.. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna oturdu.

Geçmişte Bakü’de, Gence’de, Nahcivan’da, Revan’da, (Erivan) Iğdır’da Kars’ta, Erzincan’da, Van’da Çukurova bölgesinde Ermenilerin işledikleri cinayet ve yaptıkları katliamlar hepsi batılı devletlerin yardım ve desteği ile gerçekleştirildiğini unutmamak gerekir.

 Kadim Türk yurdu Karabağ’da yaşanan cinayetlerin tek sorumlusu Ermeniler değildir. Kendilerini medeni sayan, demokrasi havariliğini kimseye bırakmayan,  sözde İnsan hakları çığırtkanlığı yapan batılı devletlerdir.