Büşra EKİM
Trilye’ye varınca, bir çay içmek için oturduğum pastanede, hemen kime geldiğimi sordular. Tayfun Hoca'ya geldiğimi söyleyince, yüzleri güldü pastane sahibi ailenin. Başladılar Tayfun Hoca’yı anlatmaya. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Herkesin gönlünde taht kurmuştu, Trilye’ye yeni bir eğitim anlayışı getiren; babacan, dost yürek Tayfun Hoca… 

Ülkemizde ve dünyamızdaki durumun Ege’de bir köylü pazarı misali rengarenk olmadığını ben de biliyorum. Ben de biliyorum, yolda önüne çıkan herkesle sarılmanın mümkün olmadığı bir dünyada yaşadığımızı. Ben de biliyorum var olan dünya düzeninin, hızla bizden bir şeyleri kopardığını... 
Bildiğim için de belki biraz kaçıyorum belki bir çıkış yolu arıyorum bu düzenden. Sevgisizliğin kol gezdiği dünyada, yüreğindeki özden kopmayanların peşinde olmam bu yüzden işte...  Biliyorum ki, kötü sonu beklemek değil, kıyıda köşede kalan sevgiyi bulup yayma çabasıdır her şeyi güzelleştirecek olan... Bu yüzdendir ki, yaptıklarını anlatırken; “dünyayı sevgi kurutacak diyor” Tayfun Hocam… 

ZEYTİNBAĞI / TRİLYE ORTAOKULU
Mavi-beyaz bir Bodrum evi misali... Önünde coşmuş, pembeli beyazlı begonvili var... Oturduğumuz merdiven basamakları, piyano tuşu desenli... Hemen arkamızda bir kedi kulübesi var... Yani kedi bakılıyor burada... Müdür odasından bağlama ve türkü sesleri geliyor. Müzik odasına giderseniz eğer müdür bey hemen piyano çalmaya başlıyor... Bir üst kata çıkıyorsunuz ki açık kütüphane sizi karşılıyor... Çatı katında ise ahşap döşeli bir resim atölyesi... Minik ressam adayları burada Van Gogh’un resimlerini dahi çiziyorlarmış... Müdür Bey’in odasında, Rumlar’dan kalma bir akordeon var... Fen bilgisi öğretmeni Mehmet Bey, ahşap el işlerini kullanıyor okulun detaylarında. Burada hafta başı ve sonundaki konuşmaları müdür yapmıyor. Öğrenciler yapıyor... Evet evet burası Trilye’de 85 mevcutlu ortaokul... Ben kendimi en son ODTÜ’de böyle hissetmiştim. Milli bayramlarda, bahçesinde tango falan yapılan... Hani anlayacağınız Köy Enstitüsü modeli bir sıcak yuva burası. Gurur duydum sizi tanımaktan Tayfun Hocam... Var olun!..
Önemli detay, okulu bu şekilde gece gündüz çalışarak boyayan da yine Tayfun Hocam ... Tanınmalı, anlaşılmalı... Çünkü onun fikir ve uygulamalarında, ülkemin geleceği var!..

Göl Yazıevi'nin konuğu Serdar Uslu Göl Yazıevi'nin konuğu Serdar Uslu

TAYFUN ŞAHİN KİMDİR? 
(Bu soruyu kendisine sorunca, gülüyor. Anlatmaktan çekiniyor.)
“Ordu, Perşembe’ye bağlı Medreseönü kasabasında doğdum. 1966 doğumluyum. Çok keyifli bir kasabadır doğduğum yer. Fındık bahçelerinin içinde aynı zamanda denize sıfır. İlk, orta ve liseyi köyümde okudum. Sonra özel yetenek sınavıyla Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü’nden, Müzik Öğretmeni olarak mezun oldum. İlk görev yerim Mardin Anadolu Lisesi oldu. Çok keyifli bir 6 sene geçirdim orada, sonra Bursa’da görevime devam ettim. Sırasıyla Kestel, Yıldırım, sonra Osmangazi Atatürk Lisesi derken buraya kadar geldik. 
Tayfun Şahin, özüne çok bağlı biri aslında… Alt kültürünü, orayı çok seven ve o kültürün üzerinde yükselmeye çalışan biri. Aynı zamanda da evrensel değerleri benimseyen biri. Mesela, klasik müziği çok severim eğitimim de onun üzerineydi zaten. Öte yandan bağlama çalıyorum, türkülerden vazgeçemiyorum."
Okuldaki değişim nasıl başladı? Ben sizi ilk televizyonda gördüm mesela... 
"Okulumuz yol üzerinde haliyle gelip geçenlerin dikkatini çekti yeni hali. Açıkçası, bir değişiklik ihtiyacı olarak çıkmadık yola. Benim yapım böyle, duramıyorum. Kendimi çocukların yerine koyuyorum. Çocuk olsam ben ne isterdim onu düşünüyorum. Biraz empati. Onu düşündükten sonra işler kolaylaşıyor. Zaten önce Müdür Yardımcımız Gökhan Bey ile konuşup, tartışıyoruz. Sonra diğer arkadaşlarımızla paylaşıyoruz derken yapıyoruz. Değişiklik ihtiyacı var mı diye kafa yormadım açıkçası. Ben olsam ne isterdim diye düşündüm sadece. Sonrası kendiliğinden geldi. Ben mavi ve beyazı çok severim mesela. İnsanlar üzerinde de olumlu etkileri olduğu bilimsel olarak söyleniyor. Çocuklar da ‘içimiz açılıyor hocam’ diyorlar. Özellikle merdivenlerdeki piyano tuşlarıyla, okula girerken çok özel hissettiklerini söylüyorlar. Böyle olunca da her şey bütünleşiyor. Tek kişinin aklıyla olan işler değil yani. Tepkilerden, yanlış yaptığımızı görürsek sileriz elbette. Okul zillerimizi zaman zaman böyle, öğrencilerimizle ortak görüşle değiştiriyoruz mesela. Begonvili Bodrum’dan getirmiştim. Hep hayalimdir bu benim. Okulda çiçekler olsun, hayvanlar olsun. 1987’de Mardin’de hayalimdi benim piyano. Burada kısmet oldu. Sağ olsun begonvilimizin bakımını Çiğdem Hanım yapıyor. Burası bizim için bir yaşam alanı yani. Kedimiz vardı, adı Bekçi’ydi. Onu kaybettik ama yeni kedilerimiz oldu. Okulun içinde de yaşıyorlar, öğlen çocuklardan kalan yemeklerle besliyoruz. Çocuklar bundan gayet memnun. Rahatsız olmuyorlar. Çiçekleri, hayvanları seven çocuklardan da zarar gelmez kimseye. Sonuç olarak; dünyayı sevgi kurtaracak…" 

PARAMIZ YOKTU OKULU KENDİMİZ BOYADIK
"Kemal’imiz var bizim kalorifercimiz. Bu işlerden anlıyor. Onunla beraber kurduk iskelemizi, demledik çayımızı… Öyle boyadık. Bazen Gökhan Hocam geldi, muhtarımız geldi. Muhtarımız çok iyidir. Sıcak bir hava olmasını istedik, önce biz mutlu olmak istedik. Ve bunu da başardık, mutluyuz ve keyifle çalışıyoruz."

TRİLYE’DEN DANİMARKA’YA ARKADAŞLIK
"Yeğenim Ceren, Danimarka’da öğretmenlik yapıyor. Onunla bağlantılı olarak, buradaki öğrencilerimizin oradan arkadaş edinmelerini sağlıyoruz. Bu vesileyle de dil öğrenmeleri için bir teşvik oluyor. WhatsApp üzerinden çocuklar birbirleriyle sohbet ediyorlar."

KORİDORLARDA AÇIK KÜTÜPHANE
"Bu proje tamamen Türkçe Öğretmenimiz Sevil Hanım’a ait. Alanında çok yeterli ve pratik düşünceye sahip bir arkadaşımız. Aslında bütün öğretmenlerimiz öyle. Biz de bu projeye destek oluyoruz. Çocuklarımızla beraber biz de koridorlarımızdaki kütüphanede zaman geçiriyoruz.”

FEN BİLGİSİ ÖĞRETMENİ MEHMET ATA
"Fen Bilgisi Öğretmeniyim. Marangozluk baba mesleği. Bende yaklaşık üç yıldır ilgi başladı, kendimi tutamamaya başladım, tutku haline geldi. Derslerimizde modeller ya da okulda bir ihtiyaç olduğunda destek olmaya çalışıyorum. Lojmanı atölye haline getirdim, orada çalışıyorum. Tayfun Bey, bulunması zor bir yönetici. Alışılmışın dışında bir yaklaşımı var. İnsanlara güven ve empatiyle yaklaşıyor. İnsanların kendilerine bir alan bırakıyor. Biz yöneticimizi seviyoruz ve iyi bir ekibiz."

MUDÜR YARDIMCISI GÖKHAN ÖZTÜRK
“Tayfun Hoca bize, insanları sıkmadan, daha verimli çalışabileceğini öğretti. Ben bu okuldan mezunum. Kaymakoba Köyündenim. Kendi Sosyal Bilgiler Öğretmenimle şu an aynı okulda çalışıyorum. Ben burada okudum ama müdür odasına belki de hiç girmedim. Şimdi Tayfun Müdürüm, odasında bağlama çalıp çocukları odasına topluyor. Ama sorun şu ki; mevcudumuz şimdi 85. Okulumuzun geleceğinden endişeliyim..."

TAVAN ARASINDAN SANAT ATÖLYESİNE
"Atölyemiz benim en sevdiğim yerimiz. Camlardan izliyorum çocukları orada. Şövale karşısında, bacak bacak üzerinde atıp, ressam edasında resimler yapan çocukları izlemek en büyük keyfim. Van Gogh resimlerini bile çizdi çocuklarımız burada. Bu bir ekip işi ve bizim ekibimiz çok keyifli. Mesela çocukların gecelerine katıldık, ben şarkı söyledim onlar dans etti. Beraber dans ettik. Mezun olan öğrencilerimizi de takip etmeye devam ediyoruz. Burada Gökhan Hocamın hakkını teslim etmem lazım. Hepsinin ailelerini de bilir sorunlarını da. Yörenin insanıdır kendisi ve beraber ev ziyaretleri yapıyoruz. Velilerimizle de diyalog halindeyiz. Altını çizerek söylüyorum; takım iyiyse sonuçlarınız iyi olur.”

HER ŞEY SEVGİYLE BAŞLAR 
“Platon, Devlet adlı eserinde der ki; ‘Toplumların eğitiminde iki önemli araç vardır. Birincisi müzik ikincisi jimnastik.’ Karakter gevşekliğine sebebiyet vermeyecek müziklerle eğitirseniz, çocuklarda bir sevgi temeli oluşuyor. Bakın, size çok güzel bir türkümüzü hatırlatayım;
Evlerinin önü armut ağacı,
Dökülmüş yaprağı, kalmış ağacı,
Eğer senin gönlün bende yok ise,
Sen bana kardeş de ben sana bacı…
Yani biz bu kültürle büyütmeye devam etseydik çocuklarımızı, bu ülkede Özgecan cinayetleri olmazdı.”
Trilye'de öylesine keyifli bir yarım gün geçirdik ki anlatamam. Resmen ruhum bayram etti. Sanatı, bilimi, kültürü, öz Anadolu sıcaklığını hissettim burada.