Staj ve Çıraklar Sigortası Mağdurları Murat Kurum’la buluştu Staj ve Çıraklar Sigortası Mağdurları Murat Kurum’la buluştu

İnsanoğluna karşı çok merhametli olan Rabbimiz, onu dünya hayatında yalnız ve desteksiz bırakmamıştır. Kullarına doğru yolu göstermek üzere peygamberler göndermiş, hidayet rehberi kitaplar indirmiştir. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem ile başlayan peygamberlik vazifesi hâtemü’l-enbiyâ Muhammed Mustafa (s.a.s) ile sona ermiştir. Hz. Âdem ile başlayan ilâhî mesaj, Peygamberimize indirilen Kur’an-ı Kerim’le taçlanmıştır.

Kıymetli Müminler!

Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından bütün insanlığa gönderilen son ilâhî hitaptır. Cenâb-ı Hakkın sözü, kelâmıdır. Okunması ibadet olan Kitâp’tır. Hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı, helal ile haramı birbirinden ayıran Furkân’dır. Ruha ve bedene şifa, ahlâkî hastalıkları tedavi eden devadır. Dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını gösteren hüdâdır. İnsana yaratılış gayesini hatırlatan Zikir’dir.

Muhterem Müminler!

Sünnet, Sevgili Peygamberimizin hayat tarzı, sözleri, fiilleri ve onaylarıdır. Kur’an, bize imanı ve yalnızca Allah’a kul olmayı emretmiş; sünnet, imanın hakikatlerini öğretmiştir. Kur’an, bize imanımızın gereği olan ibadetleri emretmiş; sünnet, bu ibadetleri nasıl yapacağımızı göstermiştir. Kur’an, bize güzel ahlâkı emretmiş; sünnet ise erdemli bir hayata model olmuştur.

Değerli Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), âlemlerin Rabbinden aldığı vahyi insanlara hem tebliğ etmiş hem de açıklamıştır. Onun güzide yaşantısı, Allah’ın rızasına uygun yaşayan iyi bir Müslüman olmak için önümüzdeki en güzel örnektir. Şu geçici dünyada ve kalıcı ahiret yurdunda huzura ermek istiyorsak, tek çaremiz Peygamberimizin sünnetine uymak, onun gibi yaşamaya, onun gibi düşünmeye ve onun gibi davranmaya çalışmaktır. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle ifade edilmiştir: “Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”3

Kıymetli Müslümanlar!

Resûl-i Ekrem Efendimiz, O’na peygamberlik görevi veren Rabbimizin kontrolü altında yaşamış, bir insan olarak kimi zaman en küçük bir hata işlediğinde bile Rabbimiz tarafından hemen uyarılmıştır. Kur’an’ın ifadesiyle Peygamberimiz (s.a.s) asla heva ve hevesine göre konuşmamış, vahye uymuştur.4 Ashâb-ı kirâm onun mübarek sözlerini ve davranışlarını büyük bir dikkatle izlemiş ve derin bir hassasiyetle genç kuşaklara aktarmıştır.

Kur’an ve sünnet ayrılmaz bir bütündür. Dinimizin esasını teşkil eden Kur’an’ı, Peygamberimizin sünnetinden ayrı düşünmek imkânsızdır. Kur’an ile sünnet arasına mesafe koymak, “Kur’an bize yeter” diyerek sünnetin dindeki yerini hafife almak, Peygamberimizden bize ulaşan sahih bilgi hakkında şüphe uyandırmak, iyi niyetten uzak büyük bir vebaldir. Zira Kur’an’a iman eden Müslüman toplumların geleneği sünnet ile yoğrulmuş, İslam medeniyetinin temelleri Kur’an ve sünnet üzerine kurulmuştur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s) Veda Hutbesi’nde şöyle buyurmuştur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”5

Aziz Müminler!

O halde Yüce Kitabımız Kur’an’a sımsıkı sarılalım ve onun emri üzerine Sevgili Peygamberimizin sünnetine uyalım. Dinimizi en doğru şekilde öğrenme ve yaşama konusunda Kur’an’ın rehberliğinden ve sünnetin izinden ayrılmayalım. Kur’an ve sünneti birbirinden ayırarak din istismarına kapı aralayanlara, şöhret ve çıkar devşirmeye çalışanlara karşı uyanık olalım. Sünneti bugünlere taşıyan hadis külliyatımızın güvenilir olmadığını iddia eden bir zihniyete asla itibar etmeyelim. Sahih sünneti Peygamberimize ait olmayan sözler ve hurafelerle istismar edenlere karşı da uyanık olalım. Allah’ın kitabı Kur’an’la, Peygamberimizin nezih sünnetiyle hayatını şekillendiren evlatlar yetiştirmek için gayret sarf edelim.

Aziz Müslümanlar!

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı öncülüğünde cami inşaatlarımız devam etmektedir. Âli cenap milletimizin destekleriyle inşa edilen camilerimizde ezan-ı Muhammedi gök kubbede yankılanmakta, müminler omuz omuza saf tutarak birlik ve beraberliklerini kuvvetlendirmekte, inanmış gönüller ilim ve irfanla buluşmaktadır. Cuma namazından sonra yurt içinde özellikle üniversitelerimizde ve yurt dışında muhtelif ülkelerde yapımı devam eden camilerimiz için yardımlarınıza müracaat edilecektir. Bu vesileyle geçmişten günümüze camilerimizin inşa ve ihyasına katkı sunan siz aziz cemaatimize teşekkür ediyor, yapacağınız yardımların dergâh-ı ilâhîde kabul olmasını Rabbimizden niyaz ediyorum.

1 Nisâ, 4/69. 2 Nesâî, Îdeyn, 22.

3 Ahzâb, 33/21.

4 Necm, 53/3-4.

5 Muvatta’, Kader, 3.

TEVAZU

Tevazu; yüzü yerde olmadır. Alçakgönüllülüktür. Yani insanın, Yüce Allah karşısında gerçek yerinin şuurunda olmasıdır. Bu şuura göre davranışlarını ayarlamasıdır.

İnsanın kendisini insanlardan bir insan sayması ve insanların arasına karışmasıdır tevazu. Ya da varlığın bir parçası görmesidir kendisini. İster başakların samanı ister kaldırımların taşı. Birdir tevazu ehline. O başına gelen her şeyde ve her işte Mevlasını görür ve O'na muhatap olur. Dünya yansa bir tutam otu zayi olmaz onun. Ne alkışlayanın tebriği ne müfterinin namertliği adım attırabilir ona. Büyüklüğü büyüklük kaygısı taşımadığındandır.

Aslında bir haldir tevazu. İnsanın benini yenmesi kendini bulmasıdır. Kendi kendine, kendi içinde kendini yenmişliğinin ifadesidir. Kibirden, gururdan, çalımdan vazgeçmesinin adıdır. Tevazu, sürekli bir şekilde riyadan kaçışın neticesine muhtaçtır aynı zamanda. Ahlaki gelişmişliktir. Başkalarına müsamahalı olması kendini sürekli kontrol altında tutmasıdır.

Tevazu peygamberlerin sıfatıdır. Allah dostlarının en belirgin yanlarıdır. Yüce Allah'ın kuluna en çok yakıştırdığı hasletlerdendir.

Sahabelerden birisi Hz. Ebubekir'in yanına gelerek "Çok günahkarım" der. Benim için dua eder misiniz? Hz. Ebubekir "Ya Rabbi, der. Bir günahkar, bir diğerinden dua istiyor. İkisini de affeyle." İşte sadık dostun hasletidir tevazu.

Şimdi aynayı tutalım yüzümüze ve Ali görünsün gözümüze! Kısacık ömrümüze sığdırabileceğimiz hangi hasletlerimiz var bizim? Bu sorunun cevabını en rahat bulabileceğimiz bir mevsimdeyiz şimdi. Birkaç çalışanı işyerinde istihdam edenimiz kendini rızıkların efendisi görebiliyor ve ardından ahlaklılığı da kimseye bırakmıyorsa burada bir sorun vardır.

Kendisine, ayakları altına cennet serilmiş bir eş emanet edilmiş olan insanoğlu hangi otoriteden aldığı güçle, o emaneti incitir olmuştur. Kendisine ilim emanet edilmiş te böyledir makam emanet edilmişte böyle. İşte tevazu emanete sahip çıkmanın bir sembolüdür.

Yuvasızları, evsiz ve barksızları görüp bildiğimiz halde, sürekli dekorasyon değiştirme çılgınlığımızı; kimsesiz aç biilaç yavruları bildiğimiz halde modaya uyma çılgınlığımızı kısacası öleceğimiz bir dünya için tüketim çılgınlığımızın değerlendirmesini sizlere bırakmak isterim vaktiniz müsait olursa kendiniz için.

Hepimiz için, bütün insanlık için kitaba açıyoruz gönlümüzü ve kalplerinize emanet ediyorum yüce hitabı:

"Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri, âyetlerimden uzaklaştıracağım (onlar anlamayacaklar). Onlar, bütün mucizeleri görseler yine de iman etmezler. Doğru yolu görseler, onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen onu yol edinirler. Bu durum, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir" (A'raf, 146).

Duanın önemi nedir ve dua nasıl yapılmalıdır?

Sözlük anlamı ile dua “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise, insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddî ve manevî isteklerini O’na arz etmesidir. Temeli, insanın Allah’a hâlini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, Allah ile kul arasında bir irtibattır.

Duada daima tâzim (Allah’ı yüceleme) ve tâzimle birlikte istekte bulunma anlamı vardır. Dua aynı zamanda zikir ve ibadettir. Böylece duada biri zikir ve saygı, diğeri de dilek olmak üzere iki unsur hep yan yana bulunur. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.s.), “Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 2) buyurmuştur. Aynı sebeple en önemli ibadet olan namaz, dua (salât) kelimesiyle ifade edilmiştir (En’âm, 6/52; Kehf, 18/28). Diğer bir âyette de, “De ki; duanız (kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin.” (Furkân, 25/77) buyurulmak suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazanabileceği belirtilmiştir. Duanın sadece Allah’a yöneltilmesi; Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine üstün nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmemesi Kur’an’da ısrarla vurgulanmıştır (Şuarâ, 26/213; Kasas, 28/88).

Günün Ayeti

Bu Kur’an, bizim indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Şu halde ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. (En’âm, 6/155)

Günün Hadisi

Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.

Günün Duası

Allah’ım! Nefsime takvasını ver ve nefsimi (her turlu kötü şeylerden) temizle, Sen temizleyenlerin en hayırlısısın. Sen nefsimin dostu ve mevlasısın.