Ali Eşref UZUNDERE

TÜMSİAD Bursa Şubesi’nin aylık “Çırağan Söyleşi” kapsamında yapılan etkinliğe konuşmacı olarak katılan Milli Eğitim eski bakanlarından ve Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Hasan Celal Güzel “Yeni Sistemde Türkiye Ekonomisi” konulu konferansında 'Turan ve Kızım Elma' üzerine de konuştu. "Kızılelma konusuna Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ’Turani’ diye biraz uzaktan baktığını belirten Güzel,  kendisine Nazım Kıbrısi’nin “İslamiyet ve Kızılelma” adlı bir kitabını götürdüğünü söyledi. 

DÖNÜŞÜMÜN EN BÜYÜĞÜ

Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 yıldan beri devam eden liderliği döneminde, Türkiye’nin Cumhuriyet tarihimizin en büyük değişimini ve dönüşümünü gerçekleştirdiğini ifade eden eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, şunları kaydetti:  "Menderes ile demokrasiye geçildikten sonra başlayan hızlı değişim, Özal ile Türkiye’ye çağ atlatarak ‘Bilgi Toplumu’nun temellerini hazırladı. Üç dönem üst üste oyunu arttırarak iktidara gelen Erdoğan ise, Türkiye’yi militarist, jüristokratik ve bürokratik vesayetin pençelerinden kurtararak çok büyük ekonomik, sosyal reformlara ve bir dış politika devrimine imzasını attı. Bu reformları gerçekleştirirken, devamlı değişim ve dönüşüm öngören ‘Durmak yok, yola devam’ gibi dinamik sloganları ve ‘Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet’ gibi birleştirici sloganları kullandı.

ERDOĞAN’IN KIZILELMA HEDEFİ

Recep Tayyip Erdoğan, şanlı ecdadının ‘Kızılelma’ hedeflerini, 30 Eylül 2012 tarihinde topladığı AK Parti 4. Olağan Büyük Kongresi’nde açıkça ilân etti. Buna göre, Türkiye’nin önünde ulaşacağı ‘üç Kızılelma’ hedefi vardı:

1- 2023 hedefi: 29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun 100. yılı kutlanacak. Erdoğan, bu tarihi ilk merhale olarak kabul ederek, ‘Büyük Millet, Büyük Güç, Hedef 2023’ sloganı ile yeni bir Kızılelma hedefi gösterdi. Bu hedefe göre, Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecek, kişi başına gelir 25 bin dolara, ihracat 500 milyar dolara ulaşacak.

2-2053 merkez ülke olma hedefi.

3- 2071 hedefi: 26 Ağustos 2071 tarihinde, Alparslan Gazi’nin Malazgirt Zaferi’nin, Anadolu’nun Müslümanlaşması ve Türkleşmesinin 1000. yılı kutlanacak. Bu tarihte Türkiye, küresel bir süper güç olarak hak ettiği şerefli yere erişmiş olacak.”

Fütüristlerin penceresinden Türkiye

Konferansında, Marshall McLuhan, Alvin Toffler, Francis Fukuyama gibi klâsik Fütürologların (Gelecek Bilimcileri) bundan yıllar önce Türkiye konusuna fazla temas etmedikleri ve iyimser olmadıklarını, devamlı darbeler arasında bocalayan bir Türkiye için bu öngörüler, normal karşılanması gerektiğini anlatan  Güzel,  “Lâkin 2000’li yılların başlarından itibaren Fütürologlar Türkiye hakkındaki tahminlerini tamamen değiştirmişler ve ‘Türkiye’nin 21. yüzyılın parlayan yıldızı’ olacağını söylemeye başlamışlardır.

Samuel Hantington; son döneminde Türkiye’yi artık yumuşak karın olarak görmek yerine, uzlaştırıcı bir rol üstlenmesinden bahsetmiştir.

‘Megatrends’ kitabının yazarı Fütürolog John Naisbitt; Mayıs 2004’te ‘Milliyet Business’e verdiği beyanatta, ‘Türkiye, politik ve ekonomik bakımdan bölgenin lideri olacak’ demiştir.

Prof. Dr. David Passig’in; ‘2050’ adlı eserinde, Türkiye’nin 21. yüzyılın küresel gücü olacağı ifade edilmiştir. Prof. Passig ayrıca, ‘Türkiye’yi saran ve içinde gelişen eğilimleri inceledikçe Türkiye’nin 21. yüzyıl tarihinde, kültüründe önemli bir yer tutacağını anladım’ diyor.

Ünlü Graham Fuller de ‘Türkiye yükseliyor’ şeklinde beyanat vermiştir. Gene meşhur fütürolog Alvin Toffler; ‘Türkiye bir silikon vadisi olabilir’ başlıklı beyanatında, ‘Türkiye geleneksel adımları atlayarak Üçüncü Dalga’ya geçebilir’ demiş ve eğitim aşamalarına dikkat çekmiştir.

Tanınmış jeo-stratejist Zbigniew Brzezinski ise; 2012’de verdiği bir beyanatta, ‘Türkiye ABD’nin kaybettiği rolü alabilir’ demiştir. Brzezinski’nin gene aynı röportajda dile getirdiği, ‘Türkiye AB’ye üye olmadan da Batı’nın merkezi olabilir’ görüşü de çok ilgi çekicidir. Bütün bu örneklerin bize, ‘21. Asrın Türk Asrı olacağı’ konusundaki sloganımızın yanlış olmadığını gösteriyor.” diye konuştu.

Osmanlı Milletler Topluluğu

Güzel, Prof. Dr. Bernard Lewis, Osmanlı’nın, hâkimiyeti altındaki her dinden ve her milletten insanlar için tartışmasız bir mutluluk devri’ olduğunu kaydettiğini hatırlatarak, gerçekten de Osmanlı Türk-İslâm Medeniyeti, her dinden ve her milletten insanın büyük bir hoşgörü anlayışıyla beraber yaşadığı bir huzur medeniyetini ifade ettiğini söyledi.

Osmanlı İmparatorluğu 624 yıl yaşadığını,  24 Milyon Km2’lik en geniş sınırlara ulaştığı 17. asrın sonlarında ulaştığını, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altında olan topraklarda bugün 31 ülkenin bulunduğunu anlatan Eski bakan hasan Celal Güzel, şöyle konuştu:  “Daha da çarpıcı göstergelerle ifade edilirse, bugün Osmanlı’nın hâkimiyeti ve etkisi altındaki coğrafyada 76 ülke ve devlet bulunmaktadır. Bunların yüzölçümlerinin dünya geneline oranı yüzde 37,5; buralarda yaşayan nüfusun dünya nüfusuna oranı ise yüzde 40,1 olmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu, yüzyıllar boyunca dünyanın yarısına yakın kısmına hükmetmiş; hâkimiyeti ve nüfuzu altındaki ülkeleri ve milletleri asla sömürmemiş, bilâkis âbâd eylemiş ve şenlendirmiştir. İşte böyle bir imparatorluğun en tabii ve meşru vârisi, vatandaşı olmakla iftihar ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti’dir. Cumhuriyetimizin yönetim şekli elbette Osmanlı’dan farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti yepyeni bir devlettir. Ancak, tarihin devamlılığı perspektifinde, Osmanlı’nın sosyal, ekonomik ve kültürel mirasını devraldığımız gerçeği, ideolojik peşin hükümlerden sıyrılarak kabul etmemiz gereken bir realitedir. ‘Osmanlı Milletler Topluluğu’ teklifimiz, İngiliz Milletler Topluluğu modeline benzemektedir. Bu gün İngiltere Milletler Topluluğunun 54 üyesi var. Türkiye’nin neden olmasın? Osmanlı imparatorluğu 624 yıl yaşamıştır. 17 yüzyılda topraklarının yüzölçümü 24 milyon kilometre karedir. Bu topraklarda 31 ülke bulunmaktadır. Böyle bir imparatorluğun verisi Türkiye’dir. Topluluk; karşılıklı siyasî, kültürel ve özellikle ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesini sağlamaktadır. Osmanlı topraklarında kurulan ülkeler, toplanıp bir birlik kurabilirler. Bu birliğe Asya’daki Türk devletleri ve toplulukları da dâhil edilebilir. Esasen Türkiye Cumhuriyeti, İngiltere haricinde bu mahiyette bir topluluk kurma potansiyeline sahip olan tek ülkedir. ‘Osmanlı Milletler Topluluğu’, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarih sahnesine yeniden çıkarılması hareketi değildir. Bu ‘İngiliz Milletler Topluluğu’na göre daha yumuşatılmış, bir yani ‘ortak refah ve barış hareketi’ şeklinde anlaşılmalıdır.

OSMANLI MİLLETLER TOPLULUĞU YAPILANMASI

Bu yapılanmanın kurulmasıyla;

-Osmanlı Coğrafyasında ve topluluğa katılmak isteyen diğer ülkelerde (özellikle Güneydoğu Asya ve Afrika ülkeleri) dostluk, barış ve demokrasi sağlanacak,

-Üye ülkelerde ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimin sağlanması için her türlü işbirliği ve yardımlaşma gerçekleştirilecek,

-Topluluğa üye ülkeler arasında ticarî münasebetler geliştirilecek ve siyasî konularda ortak tavır alınması için gayret gösterilecektir.

Bu konuda şu üç hususu vurgulamak istiyoruz:

1.Osmanlı Milletler Topluluğu’nun ideolojik ve hissî bir gerekçesi yoktur. Bu, bir ‘Yeni Osmanlıcılık’ hareketi değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve kurulacak topluluğa üye ülkelerin karşılıklı menfaatleri ve dünya barışı göz önüne alınarak gerçekleştirilecek bir teşkilâtlanmadır.

  1. Türkiye’nin ‘demokratik ve lâik Cumhuriyet’ olma niteliği asla değişmeyeceği gibi, üye ülkeler arasında da bu ilkelerin hayata geçirilmesine çalışılacaktır.
  2. Türkiye, demokratik Batı ittifakları içinde yer almaya devam edecek; NATO üyeliği yanında AB üyeliği için de samimiyetle gayret gösterecektir. Topluluğun kurulması bu durumu değiştirmeyecektir.

Yeni Türkiye’ye doğru ‘Büyük Devlet’, bir 19. asır tabiridir. Osmanlı bunu ‘Devlet-i Muazzama’ olarak kullanmıştır. Aslında Osmanlı Devleti de büyük devletti. Ancak son yüzyılında ‘Hasta Adam’ olarak kabul edilen ve parçalanmaya çalışılan bir büyük devlet…

Son bin yıllık İlk ve Ortaçağ Tarihi’nde; Türklerin kurdukları devletler, genellikle devirlerinin en büyük devletleri olmuştur. Geçici bir rüzgâr gibi esip savrulan Moğolları ve yıkılma sürecine giren Bizans’ı ‘Büyük Devlet’ sayamayacağımız gibi, 16. asırda Osmanlı’nın rakibi gibi gösterilen Habsburglar’ı da büyük devlet kabul etmek zordur. Ancak, bir taraftan sömürgeciliğin, diğer taraftan sanayileşmenin verdiği itici güçle; 19. asırda İngiltere, Fransa, Rusya ve daha sonra Almanya büyük devletlerarasına katıldı.”

Geleceğin Süper Gücü

Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra tek süper güç olarak ABD’nin kaldığını, mevcut duruma göre; Çin, Hindistan, Brezilya’nın yeni büyük güç adayı olduklarını belirten Güzel, “Peki bütün fütürologların geleceğin ‘Süper Gücü’ olarak kabul ettikleri Türkiye’nin durumu nedir?”  sorusuna karşılık şunları söyledi: “İlk Kızılelma hedefimiz 2023’e kadar şu gelişmeler gerçekleştirilebilir:

  1. İleri Demokrasi anlayışıyla Demokratik Hukuk Devleti, bütün kural ve kurumlarıyla eksiksiz şekilde işletilebilecektir. İnsan hak ve hürriyetleri bakımından Türkiye dünyada ilk sıraya oturacaktır.
  2. Türkiye’nin, fert başına geliri 25.000 dolar seviyesine, ihracatı 500 milyar dolar seviyesine ulaşacak ve Türkiye, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girecektir.
  3. Gelirin âdil dağılımı sağlanacak ve işsizlik sorunu çözülecektir. 4. Türkiye, 21. yüzyıla uygun, çağının ötesinde bir ‘kültürel gelişme’yi sağlayacaktır.
  4. ‘Osmanlı Milletler Topluluğu’ kurulacaktır.
  5. Türk Dünyası’nda bütünleşme sağlanacaktır.
  6. İslâm Dünyası, İstanbul merkezli yeni ve tesirli bir teşkilâtlanmaya ulaşacak; Müslümanlar başsız kalmaktan kurtulacaktır.
  7. AB’ye ve yeni ittifaklara girilecektir. Bu tablo, bir ‘küresel güç’ tablosudur. Türkiye birinci Kızılelma’da (2023) Türk ve İslâm dünyasının lideri, ikinci Kızılelma’da (2071) bir süper güç olacaktır.” (Yarın: Yeni bir Türkiye inşa ediyoruz)