Özlem ATAÇ

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), her ay olduğu gibi ekonominin en önemli aktörlerini Bursa iş dünyası ile buluşturmaya devam ediyor. Şubat Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nın bu ayki konuğu Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal oldu. Bursa iş dünyasıyla bir araya gelen Uysal, hem güncel gelişmelere ilişkin hem de Bursa’nın ekonomideki yeri hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmalarını başlıklar altında toplayan Uysal, ilk olarak Makroekonomik Görünüm, Para Politikası ve Sürdürülebilir Büyüme’ başlıklı konuşmasında enflasyonu değerlendirdi. Uysal, “Enflasyonu düşürmeye odaklı, temkinli para politikası duruşu ve güçlü politika koordinasyonu altında, 2020 yılsonu enflasyon tahminimizi yüzde 8,2 olarak koruduk. Enflasyonun 2021 yılsonunda yüzde 5,4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz. Ana eğilime yönelik takip ettiğimiz çok sayıda gösterge, enflasyonda hedeflenen düşüş patikası ile uyumlu bir seyre işaret ediyor. Enflasyonun bir süre için mevcut seviyelerde yatay seyrettikten sonra yılsonu tahminimize doğru kademeli olarak gerileyeceğini öngörüyoruz” dedi. 

TEMKİMLİ DURUŞ SÜRDÜRÜLMELİ
Enflasyondaki düşüşün hedefledikleri düzeyde seyretmesi için para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesi gerektiğine dikkat çeken Uysal, “Bu çerçevede, parasal duruşumuzu ana eğilime dair göstergeleri dikkate alarak enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirleyeceğiz Merkez Bankası olarak fiyat istikrarını sağlama ve finansal istikrarı destekleme amaçlarımız doğrultusunda elimizdeki tüm araçları kullanmaya devam edeceğiz. Rekabet gücü kazanımları, dış şoklara karşı ihracat potansiyelimize önemli bir dayanıklılık ve esneklik kazandırarak, ekonominin daha dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönelmesinde önemli rol oynuyor. Nitekim son dönemlerde, küresel büyüme görünümündeki zayıflama dış talebi kısmen yavaşlatsa da rekabet gücündeki gelişmelerin olumlu etkisinin sürdüğünü görüyoruz” şeklinde konuştu. 

GÖZLERİMİZ BURSALI FİRMALARDA
Bursa’yı yakından takip ettiklerini söyleyen Uysal, “Bursa’yı imalat sanayimizin nabzını takip edebileceğimiz çok önemli bir merkez olarak görüyoruz. Bursa’da, aramızda bulunan Bursa Ticaret ve Sanayi Odası üyesi birçok firmanın da dâhil olduğu yaklaşık 250 firmanın temsilcisi ile bugüne kadar 500’ün üzerinde oldukça verimli görüşmeler yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Gözlemlerimiz Bursa firmalarının birçok sektörde üretim yeteneklerini ve ihracat performanslarını geliştirmekte büyük bir başarı elde ettiklerini ve bu başarıyı kalıcı hale getirmek için özveriyle çalışmaya devam ettiklerini gösteriyor. Bursa firmalarımızı ülkemiz için özel kılan hususun, verimlilik ve yüksek katma değerli üretimde sahip oldukları güç olduğunu vurgulamak isterim. Bu kapsamda firmalarımızın, üretimin yerli katma değer içeriğini artırma, yeni teknoloji alanlarına yatırım, küresel değer zincirlerindeki konumunu iyileştirme, pazar ve ürün çeşitliliğini artırma, tasarım gibi kritik alanlarda gösterdiği çabayı yakından izlemekteyiz. Bu yaklaşımın, sürdürülebilir büyüme açısından çok değerli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. 
 

Bursa’da 2023’ün son, 2024’ün ilk bebekleri dünyaya geldi Bursa’da 2023’ün son, 2024’ün ilk bebekleri dünyaya geldi

İHARACAT ARTTIKÇA ÇEŞİTLİLİK DE ARTIYOR
“İhracat yoğunluğu, bir diğer ifadeyle ihracatın toplam satışlara oranı yükseldikçe firma verimliliğinin arttığı gözlenmektedir” diyen Uysal, “İhracat oranı, verimliliğin yanında en önemli firma göstergelerinden birisi olan kar marjı ile de pozitif ilişkilidir. Bursa ekonomisinde çok önemli yeri olan motorlu kara taşıtları ve diğer ulaşım araçları sektörü için yaptığımız analizlerde de ihracat oranı yüksek olan firmaların daha yüksek verimliliğe ve karlılığa sahip olduğu görülmektedir. Diğer sektörlerde de benzer bulgular ortaya çıkmaktadır. İhracat, doğrudan ve dolaylı kanallarla sürdürülebilir büyümeyi desteklemektedir. Ancak her pazarın belli bir doygunluk seviyesi olduğunu göz önüne aldığımızda sürdürülebilir ihracat artışları için pazar çeşitlendirmesi kritik öneme sahiptir. Nitekim Türkiye’de, ihracat ile ülke çeşitlendirmesinin paralel hareket ettiği görülmektedir. Pazar çeşitliliği, ihracat artışını desteklemenin yanı sıra ihracatın bölgesel risklere karşı dayanıklılığını artırarak ihracat gelirlerindeki dalgalanmaları azaltmaktadır. Örneğin, AB bölgesinde 2008 küresel kriz sonrası yaşanan durgunluğa karşın, firmalarımızın alternatif piyasalara yönelmesi toplam ihracat performansını dengeleyici bir unsur olmuştur” diye konuştu. 
 

TÜRKİYE G-20 ÜLKELERİ ARASINDA EN BAŞARILI
Türkiye’nin pazar çeşitliliğini artırmada ve pazar çeşitlendirmesinin geldiği seviyede G-20 ülkeleri ile karşılaştırıldığında en başarılı ülke olduğunu söyleyen Uysal, şöyle devam etti: “Türk ihracatı belli bir ülke veya bölgeye yoğunlaşmak yerine dünya geneline yayılmıştır. Firmalarımızın dinamik yapısı sonucu ihracatımızdaki çeşitlenmeyle birlikte ihracatımızda en yüksek paya sahip ilk 15 ülkenin payı 2006 yılında yüzde 65 iken 2019 yılında yüzde 58'ini oluşturmuştur. İhracatta en büyük pazarlarımız olan Almanya, İngiltere ve İtalya sıralamadaki yerlerini korumakla birlikte başka ülkelerin ihracatımızdaki paylarında önemli artışlar görülmüştür. Zaman içerisinde ihracatın, ülke ve ürün kompozisyonundaki değişimiyle uyumlu olarak sektör kompozisyonunda da farklılaşmalar gözlenmektedir. 2006 yılında yaklaşık 86 milyar dolar olan ihracatımız, pazar çeşitliliğindeki artış, yeni firmaların ihracat piyasasına girişi ve yeni pazarlara açılım gibi faktörlerin katkısıyla 2019 yılında yaklaşık iki katına yükselerek 172 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Aynı dönemde küresel ihracattaki artış oranı ise çok daha sınırlıdır. Sonuç olarak, Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı pay 2006 yılına göre önemli ölçüde yükselmiştir. Merkez Bankası olarak ihracatın verimlilik ve cari denge kanalıyla makroekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyümeye katkısını önemsiyor; toplam ihracatımızın ve ihraç ürünlerindeki katma değerimizin daha da yükseleceğini öngörüyoruz.”

Kırgınlıkları onarma zamanı

Türkiye ekonomisinin son yıllarda çok önemli sınavlardan geçtiğini belirten BTSO Başkanı İbrahim Burkay ise, “Tahmin edildiğinden çok daha dayanıklı olduğunu bir kez daha kanıtlayan Türkiye ekonomisi için artık geçmiş yıllardan günümüze miras kalan yapısal kırılganlıkları onarma zamanı geldi. Başarılı bir ekonomi, yalnızca yüksek büyüme değildir. Büyümenin sürdürülebilirliği ve sağlıklı şekilde finanse edilmesi de en az büyüme hızı kadar önemlidir. Bu nedenle ekonomide rekabet gücünün artırılması için uzun dönemli yol haritaları ve yapısal reformlara olan ihtiyaç bir kez daha ortaya çıkmıştır. Rekabet gücünün ön koşulu da eğitimden teknolojiye, enerji arz güvenliğinden sanayide yüksek katma değerli üretime kadar sürdürülebilir kalkınma hedeflerimizin ışığında doğru hamleleri hızlı bir şekilde yapmaya devam etmeliyiz” şeklinde konuştu. 

EN BÜYÜK TEMENNİ STRATEJİK HAMLELER
“İç piyasayı canlandıran, sermaye girişini hızlandıran ve yatırımları canlandıran stratejik hamlelerin sürdürülmesi en büyük temennimizdir” diyen Burkay şöyle devam etti: “Merkez Bankamızın başlattığı uygulamayla 1 Mart 2020 tarihinden itibaren bankaların müşterilerinden aldığı ücret ve komisyonlarda pahalı kredilerini daha düşük faizli krediler ile değiştirebilme kolaylığının leasing şirketlerini de kapsayacak şekilde düzenlenmesi iş dünyamızın beklentileri arasındadır. Diğer taraftan faiz oranlarının G-20 ülkeleri ortalaması olan yüzde 6 seviyesine düşürülmesi rekabet gücümüzün artırılması adına ulaşılması gereken en önemli hedeflerden biridir. Bunun yanı sıra Merkez Bankamızın, Türk Eximbank’a TL fon desteğini artırması da şirketlerimizin daha fazla TL kullanmalarını teşvik edecektir. Yılsonunda tek haneli rakamlara inmesini beklediğimiz enflasyonla birlikte faiz oranlarının arzu ettiğimiz rakamlara gelmesi için mali disiplinden taviz verilmeyeceğine de inancımız tamdır.”