Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sultanahmet'teki Birlik Vakfı Genel Merkezinde düzenlenen 39. Geleneksel Birlik Vakfı iftar programına katıldı. Orucun açılmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcılara hitap etti.

VİZYONER BİR ANLAYIŞLA ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRMELİYİZ

İftar programında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi katil sürülerine kaptırdığımız her gencimizi vebali bizlerin gönüllü teşekküllerimizin üzerindedir. Bu millet hala yüreğinde 1970'lerde sağ sol kavgasına kurban verdiği körpe fidanların sızını taşıyor. Bu millet hala bölücü örgütün zorla dağa kaçırıp birer ölüm makinesine dönüştürdüğü evlatları için gözyaşı döküyor. Bu millet FETÖ'nün sapkın ideolojisinin 40 yılda mankurtlaştırdığı gençlerinin travmasını yaşıyor. Hiçbirimizin milletimize bir daha benzer dramlar yaşatma hakkı yoktur. Merhum Akif'in o veciz ifadesiyle, ‘Tarih ders almayanların için tekerrür eder' tarihin tekerrür etmesin istemiyorsak, daha sıkı, daha vizyoner bir anlayışla çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Öğrencilerimizin, kurslardan, yarışmalara kadar vakfımızın her faaliyetini bu yönde atılmış kıymetli bir adım olarak görüyorum” dedi.

3 MAYMUNU OYNUYOR

Bakan Fidan: Razı gelmeyeceğiz Bakan Fidan: Razı gelmeyeceğiz

Gazze'deki Anadolu Ajansı ofisinin bombalanmasına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ramazan hesaba çekilmeden önce nefsimize hesaba çekin ilahi emrine ram olarak iç muhasebemizi yaptığımız bir aydır. Ramazan soframızı koşularımıza muhtaçlara hısım akrabalarımıza açtığımız bir aydır. Biz müminler için Ramazan oruçla sabrı öğrendiğimiz, ibadetle kalplerimiz arındırdığımız, tefekkürle kul olmanın şuuruna vardığımız mübarek kutlu bir aydır. Ancak hemen her Ramazanda olduğu gibi İslam düşmanları Ramazan sevincimize gölge düşürmek, soframıza zehir katmak için elinden geleni yapıyor. İsrail yönetimi abluka ve ambargoyla açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze'ye yine bomba yağdırıyor. Suriye'nin eli kanlı rejimi İdlib'de yaşayan hastane ve okulları bu ramazan gününde varil bombalarıyla varil bombalarıyla vuruyor. Yemen'deki yüzbinlerce çocuk kirli bir savaşın kurbanı olarak açlık ve kıtlığını pençesinde kıvranıyor. Sırf petrol kuyularının kontrolü için Libya'da kiralık katilinin azgınlıklarına göz yumuluyor. Zalimlerin hep Ramazan ayında birazda pervasızlaştıklarına şahit oluyoruz. Özellikle İsrail yönetimi uluslararası toplumun sessizliğinden aldığı cesaretle işi medya kuruluşları ve insani yardım teşkilatlarının merkezlerini bombalamaya kadar vardırmışlar, Anadolu ajansımızı bombalamışlardır. Onların yaptıklarını dünyaya duyurulmaması gerekiyor, duyuran kim varsa onlar için düşmandır. Böylece Gazze'de yaptıklarının kamuoyunu tarafından bilinmesine engel olacaklarına inanıyorlar. Yardım kuruluşlarını alarak Gazze halkını açlık ve yoksullukla terbiye edeceklerine inanıyorlar. İsrail'in karartma, yıldırtma sindirme politikalarına rağmen Anadolu Ajansımız şartları zorlayarak çalışmalarına devam ediyor. Onlar istemese de insani yardım kuruluşlarımız her türlü riski göze alarak ihtiyaç sahiplerine yaralarını sürdürüyor. Biz bunları yaparken, bakıyorsunuz basın özgürlüğü konusunda ülkemizi eleştir yağmuruna tutan kuruluşların sesi yükselmiyor. Ne yurtiçinde ne uluslararası camiada. Mesele Türkiye olunca hemen ortalığı ayağa kaldıranlar Gazze'deki saldırının üzerinde bir hafta geçmesine rağmen halen 3 maymunu oynuyor. Basın özgürlüğü kılıfı altında terör örgütü üyelerine sahip çıkanlar, kameralar önünde gerçekleştirilen bu saldırıyı görmezden geliyorlar. Bununu adı sadece çifte standart değil, zulme ortak olmaktır. Mağduru ülkesine ve milletine göre ayırmak ne ahlaki ne de insani bir tavırdır” diye konuştu.

HALA BİR SES YOK

"Bu tavırlarla biz ilk kez karşılaşmıyoruz" diyerek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörden darbeye kadar ülkemizle ilgili her konuda benzer bir çifte standarda şahit oluyoruz. Dünyaya demokrasi dersi verenler, Türkiye'de 251 insanımızın şehit edildiği kanlı darbe girişimi karşısında darbecileri himaye edebiliyor. İnsan haklarından bahsedenler Suriye'de onbinlerce masumu katleden terör örgütünün elebaşlarını kırmızı halılarla karşılıyorlar. Barıştan dem vuranlar sırf çıkarlarını korumak için Yemen'den Libya'ya kadar coğrafyalımız kan ve gözyaşına boğmakta hiçbir beis görmüyorlar. Adalet ve özgürlüğü dillerine dolayanlar Mısır'da darbe mahkemelerinin kurduğu dara ağaçlarına seslerini çıkarmıyor. Tam aksine Avrupa Birliği ülkeler Sisi'nin davetine icabetle aynı masada oturup onunla geleceğe yönelik ne yapacaklarını konuşuyorlar. Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın vahşice öldürülmesinden, Yeni Zelenda'daki terör örgütüne kadar bütün hadiselerde bir şekilde ikicilik tavır kendini ifşa etmektedir. Cemal Kaşıkçı olayıyla alakalı olarak işte Suudi Arabistan'ın göndermiş olduğu görevlilere karşı hala bir ses yok. Hala bir tavır yok. Bize söyledikleri gereken yapılacaktır endişe etmeyin. Bu benim değil senin sorunun. Suudi Arabistan olarak böyle bir katliamı gönderdiğin 15 kişi daha sonra sayı22'ye çıkardın bunlar yapıyor, bunlara yönelik en ufak bir eylemin olmuyor. Menfaatleriyle temel insani değerleriyle bir seçim yapma konusunda batı ülkeleri samimiyet testinden geçememiş, tercihlerini hep olduğu gibi ya dolara ya petrole yatırmışlar, onlardan yana çıkmışlardır” şeklinde konuştu.

TÜRK DEMOKRASİNİN ALTINI OYMAKTIR

İstanbul seçimlerinin yenilenmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul seçimleriyle ilgili Yüksek Seçim Kurulunun kararının ardında yapılan açıklamalarında aynı bakış açısının ürünü olduğunu görüyoruz. Burada mesele ne sandıktır, ne milli iradedir, ne de Türkiye'nin demokrasi mücadelesin destek vermektir. Avusturya'da cumhurbaşkanlığı seçimi iki yıl sonra iptal edilebiliyor. Hiç ses duydunuz mu nasıl böyle bir şey olabilir diye bir şey duydunuz mu? Bizde ise sadece müracaat edişimiz bile batıyı rahatsız ediyor. Bu bizim milli iradenin hakkını arama mücadelesidir. Bu bize gönül verenlerin hakkını arama mücadelesidir. Bizde hakkımızı arama mücadelemizi verdik, YSK onlarda haklı kararımızı teyit ettiler. YSK kararı üzerinden ülkemizi hedef alanların gayesi milletimizin 17 yıllık kazanımlarımız dinamitlemek, Türk demokrasinin altını oymaktır. 31 Mart seçimlerinde yaşanan örgütlü usulsüzlükleri daha net bir ifadeyle sandıktaki yolsuzlukları görmezden gelmelerinin sebebi budur. Çünkü samimi olan hakikati tarif edemez, onu okumaya anlamaya çalışır. Prensipli davranan önce objektif delileri atılan adımın hukuki olup olmadığını tespite çalışılır. Bunlar ülkemize baktıklarında gerçeği değil önyargılarını görüyorlar” dedi.

TEHDİT DİLİNİ BOYUN EĞLEMEYECEĞİZ

Zihinlerinde Türkiye ile gerçekteki Türkiye arasındaki farkı bir türlü kabul etmediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin son 17 yılda yaşadığı büyük değişimi görmeye yanaşmıyorlar. Karşılarında hazır olda beklemeyen bir ülke olduğumuzu ve emir ve talimat veremeyeceklerini bir türlü idrak edemiyorlar. Ancak onlar kabullense de onlar kabullenmese de Türkiye bağımsız, egemen, demokratik hukukun üstünlüğüne inanan bir ülkedir. Türkiye hiç kimsenin müstemlekesi mandası değildir. Topraklarında darbeci katilleri ağırlayanlar bize hukuk dersi veremez. Seçimle iş başına gelmiş Venezuella devlet başkanını devirmeye çalışanlar bize demokrasiden bahsedemez. İsrail terörüne seslerini yükseltmeyenler seçim kanunun hak mücadelesine laf edemezler. Allah'ın izniyle milletimiz tehdit dilini boyun eğlemeyecektir. Türk milleti nasıl 15 Temmuzda canı pahasına sahip çıkmışsa 23 Haziran'da özgür iradesiyle tercihini yapacaktır ben buna inanıyorum. Türk demokrasisi 23 Haziran imtihanında da Allah'ın izniyle alnının akıyla çıkacaktır. Önümüzdeki süreçte bu salonda ki siz kardeşlerim başta olmak üzere hepimize görevler düşüyor. Bu gün kader saldırılarını üstesinde birbirimize kenetlenerek geldik. Kardeşliğimize leke sürdürmeden, şimdide şu anda karşımızda olan zihniyet bakıyorsunuz FETÖ ağzıyla konuşuyor, bir yerlere mesaj veriyor” diye konuştu.

BİZİMDE HATALARIMIZ EKSİKLİKLERİMİZ OLMUŞTUR

Koltukların ve görevlerin gelip geçici olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görüş farklılıklarımızın dava arkadaşlığımızın önüne geçmesine müsaade etmemeliyiz. Bulunduğumuz makamlardan azade olarak hepimiz inandığımız yolunda ömrümüzü harcadığımız kutlu davamızın neferiyiz. Koltukların görevlerin hepsi geçersiz ve geçicidir. Baki kalan bu kubbede sadece hoş bir sedadır. Bizler 40 yıldır siyasette bunu yapmaya başarmaya çalışıyoruz. Hatasızlık kusursuzluk, yalnızca alemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur. Bizimde hatalarımız eksikliklerimiz olmuştur, olacaktır, adına Türkiye dediğimiz davamıza ihanetimiz baki değildir. İç muhasebemizi yapacak, tespit ettiğimiz eksikliklerimizi giderecek ve kucaklayacak ve mücadele edeceğiz. Bizi İstanbul'da belediye başkanlığına 1994'te seçimlerindeki ruh taşıdı. Bizi 2002 yılında milletimizle kurduğumuz gönül köprüsü getirdi. Bu ruh ve gönül bağını koruduğumuz sürece milletimiz bizi desteklemeye devam edecektir. Bunu kaybettiğimizde ise milletimize verecek bir şeyimiz kalmamış demektir. Rabbim bizleri böyle bir yanlışa düşmekten korusun diyorum” ifadelerini kullandı.  (İHA)