Mehmet ÇETİNKAYA

İnsanoğlunun en önemli ihtiyaçlarından ‘barınma’ya çözüm sunan inşaat sektörünün Bursa’daki önemli isimlerden Kasapoğlu İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sait Kasapoğlu ile sektörün dünü, bugünü ve yarınını konuştuk. Sektörle ilgili önemli tespitlerde bulunan Sait Kasapoğlu’nun uyarılarını da göz ardı etmemek gerek…

HOCAM ALİ KASAPOĞLU Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1979 Bursa doğumluyum. Küçük yaştan itibaren aile şirketimiz olan Kasapoğlu İnşaat'ta çalışmaya başladım. Aynı zamanda alaylıyım ben. Lakin çocukluktan beri sektörün içinde olmamızdan dolayı yaptığımız işle ilgili eğitimlerimizi tamamlamış durumundayız. Hocamız da Ali Kasapoğlu'dur. Allah kendisinden razı olsun. Bursa'da Kasapoğlu İnşaat 1973 yılında kuruldu. Bugüne kadar 10 binin üzerinde konut teslimatı gerçekleştirmiş bir firma. Konutların yanında ticari binalar, iş hanları, iş merkezleri tarzında yapıları da olmuş. 89'lu yıllarda iş merkezlerine başlamıştır.”

POJENİN BAŞIYLA SONU ARASINDA 4-5 YIL VAR

Sektörünüzün zor yönleri nelerdir?

“Sektörümüzün o kadar çok zor yanı var ki anlatmakla bitmez ama 'en zor yanı nedir' derseniz; bizim sektörümüze giren insanlar, inşaat sektörünü ticaret olarak görüyor. Lakin bilmezler ki inşaat sektöründe bir projenin başlangıcı ve sonucu en az 4-5 yıl arasında biter. Yani bu da bizim sektörümüzün ne kadar zor olduğunu gösteren bir olgu. Çünkü bir ticaret yaptığınız zaman, bir şeyi alır satarsınız ticaret orada biter, ikinci ticaret başlar. Bizim bir üretimi yapabilmemiz için minimum 3 yıla ihtiyacımız var, satış için 2 yıla ihtiyacımız var. Dolayısıyla zamanlamanın çok yavaş akması bizim sektörümüzü en zorlayan unsurlar arasında. Aynı zamanda siyaseten, bürokratik olarak yaptığımız bütün çalışmaların denetlenmesi veya belirli bir plan dahilinde yapılması bu sektörün en büyük zorluklarından bir tanesi.”

MÜTEAHHİT NEREDEYSE VALİ İLE EŞDEĞERDİ

Sektörünüzün iyi yönleri nelerdir?

“Eskiden iyi yönler vardı; 80'li 90'lı yıllara kadar Bursa'da müteahhit denilince, vali ayarında bir vizyona veya bir değere sahipti. Maalesef son yapmış olduğumuz imalatlarla birlikte inşaat sektörümüzün değerini kendi kendimize düşürdük. Lakin 'hoş yanları nedir' diye soracak olursanız, bizim yaptığımız iş ne kadar ticaret olarak gözükse de aslında bir sosyal sorumluluk projesi. Yapmış olduğumuz yapıların görseli bir toplumun yaşam kalitesini, düşünce biçimini, geçmişini ve geleceğini gösteriyor. Farklı bir şehirden biri geldiğinde, bizim şehrimizde yaşayan insanların yaşam kaliteleri, yaşam biçimlerini önce yapılarda görüyor. Biz insanların ve toplumun kalitesini arttıran bir sektörüz aslında.”

KIŞIN KAR YAZIN GÜNEŞ  ALTINDA ÇALIŞMAK ZOR

Sektörde eleman sıkıntısı var mı?

“Sektörümüzün en büyük problemlerinden biri açık alanda çalışıyor olmamız. 21. yüzyılda pazarcıların dahi kapalı alanı varken, biz maalesef yağmurun karın altında, çamur içinde çalışıyoruz. Dolayısıyla böyle şartlarda çalışan insanları mutlu etmek gerçekten zor… Ağır bir iş, yazın da güneşin altında çalışmak zorundayız. Özellikle ince işçilik, insan gücüyle yapılan işin kalitesi Avrupa standardında değil, ama bu ileride mutlaka daha iyi olacak diye düşünüyorum.”

Yıka yıka ilerliyoruz

Osmanlı'dan bu yana sektörün 600 yıllık bir geçmişi var, sektörde ne gibi değişiklikler oldu, hem teknolojik açıdan hem çalışma anlamında?

“600 yıllık Osmanlı tarihinde yapılan her binanın bir estetiği vardır ve hiçbir bina bir diğerine benzemiyor. Bu toplumun kültürel anlamda ne kadar zengin olduğunu gösteriyor. Cumhuriyet’ten sonra Avrupa'nın müştemilat dediğimiz yapıların planlarını bize yaşam alanları olarak sunmuşlar; böyle bir plan notuyla birlikte maalesef gecekondunun ötesine gidemeyen bir yapımız var. Kesinlikle ecdadımıza yakışmayan bir yapımız var bizim. Bugün yaptığımız yapıların estetiği var, lakin bunu geçmişle birleştirmemiz gerekiyor. Ecdadın yaptığı yapılarla bizim yapmış olduklarımızın mukayesesi bile yapılamaz, çok gerideyiz. Siyasetçilerin dayatmış olduğu plan notları yüzünden biz estetik konusunda, yaşam kalitesi konusunda bir adım öteye gidememişiz. 1950'li yıllara kadar Anadolu'dan İstanbul'a göçen bütün toplumlar gecekondu yapmış. 1950'li yıllara gelindiği zaman denilmiş ki, 'Her taraf gecekondu oldu, bunları yıkıp bir plan yapalım. İnsanlar toplu konutlarda otursun.' Gecekonduları yıkıp çok katlı binalar yapmışlar. 1980'li yıllara gelindiği zaman her taraf 5'er katlı binalarla dolmuş, ama yolu olmamış ve demişler ki, 'Bu 5 katlı binaları yıkalım, 10 katlı binalar yapalım, aynı zamanda da yol açalım.'. Bugün İstanbul'da 10 katlı binalar yıkılıp, yerine 20 katlı binalar yapılıyor. Sosyal donatı açabilmek için, yeşil alan sağlayabilmek için insanlara... Biz Cumhuriyet tarihinden sonra yıka döke öğreniyoruz, bu noktada artık belirli bir vizyonumuzun, belirli bir hedefimizin olup; o hedefler dahilinde imalatlar gerçekleştirmek zorundayız.”

DİKEYLEMESİNE DEĞİL YATAYLAMASINA BÜYÜMELİYİZ

TOKİ'ler ve kentsel dönüşümler sektörünüze neler getirdi, neler götürdü?

“TOKİ'nin yapmış olduğu imalatların doğru olduğunu düşünmüyorum. 300 dairelik bir sitede insanlar mutlu olamaz. 300 dairelik bir sitede ne karar alma şansınız var ne de sitede oturan insanların kimler olduğunu bilme şansınız. Konutların 50, 100 dairelik yapılar olması lazım. Çok fazla yüksek katlı olmaması lazım… TOKİ'ler Türk toplumuna ekonomik daire alma şansı yaratmıştır lakin 5-10 sene önce yapılan TOKİ'lerin ayakta kalmadığını, artık orada yaşayan insanların mutsuz olduğunu görmekteyiz. Bu yapıların daha toplumla bağdaşan, yaşam kültürüne uygun yapılar olması lazım. Eko daire de lazım. Bizim dikeylemesine değil yataylamasına büyümemiz toplum için çok daha hayırlıdır. Bugün ABD'de, Avrupa'da insanlar tek katlı evlerde ve villalarda yaşıyor ki bu yapılar dikeylemesine olanlardan daha düşük maliyette.”

KRİZDEN EN ÇOK İNŞAAT ETKİLENİYOR

İnşaatla büyüyen ülkelerin ekonomisi sıkıntıya girdiği zaman ekonomi altüst oluyor, daha önce de bunları yaşadık. Türkiye için de bu geçerli mi?

“2002 yılından beri inşaat Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden biri olmuştur. Ülkemizde de maalesef inişli çıkışlı bir ekonomi olduğu için, çıkışlarda inşaat sektörü kara günler geçirmiş, inişlerde de zarar etmiştir. İnşaat sektörü sıkıntıya girdiği zaman yanında birçok kalemi de sıkıntıya sokuyor doğal olarak. Toplumumuz çok hızlı büyüyor. İhtiyacımız kadar inşaat sektörünü ilerletmemiz lazım. Son zamanlarda konutlarımızı yabancılara satma imkanı bularak, aslında sektörü bir anlamda ithalata da açmış bulunuyoruz. İnşaat sektörünün durmaması, kriz ortamlarından etkilenmemesi lazım… Yatırım sektörleri kriz ortamlarından en çok etkilenen sektörlerden…”

TOKİ’NİN BİLE ALTINDA FİYATLA DAİRE SATIYORUZ

Bursa ne durumda bu konuda?

“Bu çok ağır bir soru. TV'lerde görüyoruz; Denizli, Antep, Konya ve Malatya'da o kadar güzel projeler var ki... Bu projelerden Bursa'mızda yok desem yeri vardır. Bahsetmiş olduğum şehirler Anadolu şehirleri ve Bursa’nın nüfusunun 3'te 1'i, 5'te 1'i, belki de 10'da 1'i olan şehirlerde bile Bursa'nın kalitesinin çok üstünde projeler var. Bursa'da bunların yapılamamasının sebebi maalesef plan notları ve imar planlarıdır. Bu noktada inşallah bizim de yakında birkaç tane projemiz olacak. Türkiye'nin en ekonomik daireleri Bursa'da satılıyor diyebilirim. Ülkemizin en az nüfuslu şehri Ağrı'da bile 150 bine daire bulacağınızı zannetmiyorum. TOKİ'nin bile altında daire satmaya başladık. Bu imalatlar şehrimize maalesef değerini kaybettiriyor. Ovamızın büyük bir bölümü gecekondudan oluşmakta… Bunları yıkıp, yüzyıllarca yıkılmayacak, bizden sonraki nesle aktarılabilecek yapılar yapmalıyız.”

Sektörün anayasası yok

Sektörünüze farklı sektörlerden yönelme var, bu konuda düşünüyorsunuz?

“İnşaat sektörümüzün en büyük sıkıntılarından biri, 100 yıl ömrü olan bir imalatın maalesef 10 yılı geçmeyen şirketi var. Siz eğer ki 100 yıllık imalat yapıp 20 yıl ya da 10 yıl içerisinde bu sektörden çıkıyorsanız, yapmış olduğunuz imalatın koruyucusu kalmamış demektir. Dolayısıyla bizim sektörümüzün en büyük problemi şudur; bugün şirketinize güvenli elamanı alırken bile mezuniyetini soruyorsunuz. Maalesef inşaat sektöründe çalışan müteahhitlere mezuniyetinin sorulmadığı bir dönemdeyiz. Bu da bizi zorluyor, her önüne gelen inşaat işine girdiği için ve herhangi bir düzenleme yapılmadığı için bu sektöre giriş ve çıkışlar çok fazla oluyor. Her sektörden çok rahat bir şekilde insanlar, inşaat sektörüne yatırım yapabiliyor, 2 sene sonra da 'Ben bu işi beğenmedim' deyip çıkabiliyor. Bununla ilgili çok acil bir düzenleme yapılmalı. Sektörde çalışan firmaların hangi şartlara haiz olması gerektiğine dair anayasamızı oluşturmak zorundayız. Bu anayasayı da siyasetçilerden beklemek çok yanlış olur. Bunu bizim STK'larımızla beraber yapmamız lazım.”

Başka Bursa yok!

“Bursa çok güzel bir şehir; içinde gölü, dağı, sıcak suyu, sanayisi, ticareti, nüfusu olan… Türkiye’de ikinci bir Bursa yok. Bursa'mızı Türkiye'nin gözbebeği haline getirmemiz lazım. Marmara Bölgesi'nde yeni yapılan otobanlarla beraber Bursa, Türkiye'nin, Ortadoğu'nun ve hatta Avrupa'nın ekonomi cazibe merkezi olacak önümüzdeki 10 sene içerisinde.”