Semih ŞAHİN

Felsefe nedir ve hayatımızın hangi alanlarında felsefeden yararlanırız?

Yunanca ‘sevgi’ anlamına gelen ‘phileo’ sözcüğü ve ‘bilgi’ anlamına gelen ‘sophia’ sözcüğünün birleşiminden oluşan felsefenin sözcük anlamı ‘bilgelik sevgisi’ ya da ‘bilgi sevgisi’dir. Felsefe genel anlamıyla bilgiyi sevmek anlamında tabir edilebilir. Felsefe temel anlamda bilginin alt yapısıyla birlikte insanın toplumda daha önemli bir yere gelmesinde çok önemli bir enstrüman görevi üstlenmektedir. İlkçağlardan beri uygarlığın gelişim aşamalarına bakıldığında felsefenin yadsınamaz derecede önem arz ettiğini görüyoruz. Bilim, sanat, edebiyat, üretim biçimleri ve demokrasinin geldiği son noktada felsefe bunların hepsinin içerisinde yer alır. Bugün atomun parçalanmasının prensibine düşünce olarak bakıldığında 2 bin 300 yıl önce ünlü felsefeci, Demokritos’un ‘atomun sonsuz bölünemeyeceğini, en son bölünmede bir noktada bir yerde durması gerektiğini’ ifade ettiği kavramdan doğmuştur. Aynı düşünce 1900’lü yıllarda atomun parçalanması prensibi olarak pratikte kullanıldı. Bence atom bundan 2 bin 300 yıl önce parçalandı çünkü her şey düşüncede başlıyor. Düşüncede başlayan bir şeyin pratikte yerini bulması asırlar alabilir. Yönetim biçimlerinde de durum bunu gösterir, demokrasiye baktığımızda da Atina’da olgunlaşan bir düşüncedir. Toplumsal sözleşmenin mimarı da J.J. Rousseau’dur. Felsefe bizim bütün hayatımızı şekillendiren bir enstrüman. Ancak şöyle bir yanlış algı var, felsefe bizim dışımızda algısı. Felsefe hayatımızı şekillendiren her şeyin içerisinde var olmuştur. Felsefe, bilgi toplumu olma noktasında bilgiye üretim aracı olarak ulaşma noktasında çok önemli bir yer teşkil eder. Örneğin, dünyanın en zenginleri listesine bakıldığında Bill Gates’i görüyoruz. Bill Gates de bilgiden besleniyor, bilgiyi üretim aracı yöntemiyle teknolojiye çeviriyor ve onu da kullanıyor. Bilgi toplumu olabilmenin temel şartlarından biride felsefedir. Devletlerin eğitim- öğretim dönemlerinde ciddi bir şekilde yer verilmelidir.

 DÜŞÜNCENİN YOL HARİTASI

Felsefeyle bu denli olarak ilgilenmeniz ne zaman başladı?

Ortaokul yıllarımda felsefe benim hayatımda büyük bir yer işgal etmeye başladı. Düşüncenin yol haritasını bulma noktasında felsefeyi doğru gördüm. Özellikle düşünen bir insanın düşünce yönteminde aracının bulması gerektiğini ifade ediyor. İnsanın trafiğe çıkabilmesi için nasıl eğitim alması gerekiyorsa düşünen bir insanın da sağlıklı düşünebilmesi felsefeye ihtiyaç vardır. Bir sağlıklı düşünce vardır bir de hastalıklı düşünce vardır. Teknolojiyi geliştiriyoruz nükleer enerjiyi sağlıkta kullanarak insanlara fayda veriyoruz hastalıklı düşünceyle ise nükleer silahlarla insan hayatına son veriyoruz. Bir canlı türünün başka canlı türünü yok etmek için teknolojiden faydalanarak silah geliştirmesine anlam veremiyorum. Bu hastalıklı düşüncelerin artmasının nedenlerine bakılmalı. Felsefeyi çocukluğumdan beri bir materyal olarak kullandım. Felsefe tek başına yeterli değil mantığı da içerisine almak zorunda yani bundan kastım da akıl yürütme. Bir bilginin doğru bilgi olup olmadığını akıl yürüterek mantık yoluyla kişi kendi kendine çözümleyebilir.

 DÜŞÜNCE KENDİLİĞİNDEN GELİŞİR

İlk çağlardan beri var olan felsefe teknolojinin gelişmesiyle paralel olarak ilerleme kaydeder mi?

Felsefenin popüler olmaya ihtiyacı yok. Felsefe kişilerden oluşmaz kavramlardan oluşur. Kavramlar da zaman içinde olgunlaştığı için içerisinde bulunduğu toplumun talepleri doğrultusunda kullanılabilir. Felsefenin kendini geliştirmeye ihtiyacı yoktur ancak düşünce zaten kendiliğinden gelişir çünkü bir devinim halindedir. İlk çağda mağarada yaşayan bir insanın düşünme yöntemi ile günümüz şartlarında yaşayan insanın düşünme yöntemi aynı mı?

 HERKES FELSEFEYLE İLGİLENİR

Halkın gözünde var olan felsefe algısı değiştirilebilir mi ve felsefe denince akla ilk olarak Batı felsefesinin gelmesi konusunda neler söyleyebilirsiniz?

‘Felsefesiz bir hayat sizsiz bir hayattır’ bunu açıklamam gerekirse felsefenin olmadığı bir hayat kişinin kendisinin olmadığı bir hayattır. Felsefenin olduğu bir yaşama sahip kişiler karar almada daha etkin rol oynarlar. Bilgi toplumu olduğumuz için bilgiden beslenmemiz gerekir ki bunun için de felsefeye ihtiyaç duyarız. Hayat görüşü aslında bir felsefedir. İnsan düşünmeye başladığını idrak ettiği ilk andan itibaren felsefe var olmaya başlar. Düşünüp, karar vermek dahi formel anlamda bir felsefedir. Düşünen her insan felsefe yapar. Toplumda felsefe ile ilgilenmeyen birey yok. Çünkü toplum gelenekleri ve görenekleriyle felsefeyi içselleştirmiş. Birçok öğretilerimiz ve hikayelerimizde felsefeyi içselleştirdiğimiz görülüyor. Ancak şöyle bir durum söz konusu bizler felsefeyi batı felsefesi şablonunda düşünüyoruz bu yüzdende bir çatışma yaşıyoruz. Çünkü batı felsefesi batıya özgü özellikleri içinde barındırır. Ben bu konuyla ilgili olarak birçok felsefe akademisyenleri ile çatışıyorum. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra biz felsefeyi batı toplumunun felsefesi olarak inşa etmişiz. Bugün yapılan bütün akademik çalışmalarda hep batı felsefe düşünürlerinin kavramlara bakış açıları yer alır. Bizim kendi toplumumuzun düşünürlerinin içselleştirdiği o felsefi mesajları almak lazım. Biz felsefeyi içsel hale getirmedikçe batı toplumundan kaynaklanan felsefe bizim halkımız tarafından reddedilecek.

 DİN BİREYLE ALLAH ARASINDA

Felsefenin inançla bir alakası var mıdır?

Din bireyle Allah arasındaki özel bir durumdur. Felsefe ise bireyle ilgilenmez kavramlarla ilgilenir. Böyle baktığımızda sistemde bireyin dine bakış açışı felsefeyi ilgilendirmez. Kimi filozoflar tanrıyı tanımazken, tanrıyı merkeze koyan bakış açıları da hakim. Bireysel bakış açıları farklı.

Bilgiye ulaşmak tesadüfi değil

 Okullarda verilen felsefe eğitimi yeterli düzeyde mi?

Bireysel bakış açısından hareket ettiğimizde farklı bir sonuç çıkıyor. Ancak ilgili siyasi partilerin eğitim süreçlerinde eğitim politikalarının bakış açısının toplumla entegrasyonu noktasına bakıldığında farklı bir sonuç çıkıyor. Bizler bireysel olarak felsefenin eğitim müfredatında yeterli olmadığını düşünüyoruz. Felsefe kesinlikle eğitim müfredatlarında temel bir ders gibi olmak zorunda. Eğer bilgi toplumu olmak istiyorsak felsefeyi, felsefi bilgiyi öğrencilerimizin doğru bilgiye ulaşması için kullanabilmeliyiz. Kullanmadığımız ölçüde de bilgi toplumuna ulaşmadaki mesafemiz gittikçe açılır. Bu da siyasilerin karar alma süreçlerinde felsefeye bakış açısıyla ilgili. Kitap okuma alışkanlığı ihtiyaç sıralamalarında 120. sıralarda olursa gelişim kaydetmemiz zor. 15-20 kişiyi bir yılda düşen kitap sayısı bir. Japonya toplumuna bakıldığında ise bir kişi 15 kitap okuyor. Ve bizim ve Japonya’nın bilgiye ulaşmasına bakıldığında çok rahat bir paralellik kurulabilir. Bilgiye ulaşmak tesadüfî değildir bireyin kendini geliştirmesiyle oluyor. Bunun için de devlet eğitim müfredatında gereken alt yapıyı sunmak zorunda.

 Amaç daha iyi bir toplum inşa etmek

 Felsefe ile ilgili yaptığınız çalışmaların temel amacı nedir?

Sağlıklı toplumlar sağlıklı şehirlerde yaşarlar. Şehre baktığımızda keşmekeş hakim dikey yapılaşma aldı başını gitti her gördüğümüz yeşil alana bir bina dikiyoruz. İnsanlar böylece mutsuz oluyor. Yanınızdan aynı anda 100 araç birlikte geçiyor. Çocuklara yönelik felsefe ile ilgili bir programımız olacak önümüzdeki dönemlerde. Felsefe ile ilgili popüler bir çalışma yapmıyoruz. Felsefe ile ilgili yaptığımız çalışmalarda kimseden maddi bir beklenti içine girmiyoruz kamuya hizmet anlamıyla ve gönüllük esasıyla yapıyoruz. Her şeyden ticari gelir elde etmeyi talep etmek doğru bir şey değil. Felsefenin amacı daha iyi bir toplumu inşa etmek. Felsefeyi ticari amaçlı kullanmaya karşıyız, hizmet anlamında yapmayı ilke edindik. Bir şeyi ticarileştirdiğinizde o şey değer olmaktan çıkar. Toplum tüketime endekslendiği için paranın her şeyi belirlediği düşünülüyor. Popülerliğe yer yok bizde. Bizler amaca hizmet etmek istiyorsak popüler olmamamız lazım.