TBMM’de AK Parti grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti teşkilatlarını Cumhur İttifakı konusunda alınan kararlara uyulması konusunda uyardı. 


Bugüne kadar olduğu gibi birilerinin meclisi çalıştırmamak, milli iradenin tecellisini engellemek için tüm güçleri ile çalışacağını söyleyen Erdoğan, “Sizlere düşen hem bu kifayetsizlere hak ettikleri cevabı vermek, onlara meydanın boş olmadığını göstermek hem de yasama sürecinin kesintisiz çalışmasını sağlamaktır. Her yerde olduğu gibi Mecliste de saflar netleşmiştir. Bir yanda AK Parti ve onunla ülkenin, milletin, devletin bekası konusunda birlikte yol yürüyen MHP ile yerli, milli duruş sahibi kesimler vardır. Diğer yanda ise ana muhalefet partisi ve artık onunla aynı yolda yürüdüğü gün gibi aşikar hale gelen bölücü örgütün güdümündeki parti ile benzeri yapılar vardır. Milletimiz bu net fotoğraflar arasında bir tercih yapacaktır” diye konuştu. 


Türkiye’de yerli ve milli siyasetin karşılığının yüzde 100 olduğuna inandığını dile getiren Erdoğan, “Aldığımız oy ile bu oran arasındaki fark bizim ulaşıp kendimizi, davamızı, hizmetlerimizi, hedeflerimizi, vizyonumuzu anlatamadığımız kesimlerden oluşuyor. Oy alamadığımız seçmenleri, gönüllerine giremediğimiz, belki de bunun için henüz kendilerine ulaşamadığımız vatandaşlarımız olarak görüyoruz. 31 Mart seçimleri sürecinde geçmişte kimin hangi partiye oy verdiğine bakmaksızın milletimizin her bir ferdine ulaşıp, kendimizi ifade etmeliyiz. Bunun için hizmet siyaseti diyoruz, gönül belediyeciliği diyoruz” şeklinde konuştu. 
Şu ana kadar açıklanmayan 6 il belediyesi olduğunu, Cuma gününden itibaren Trabzon, Kocaeli ve Sakarya’ya giderek adayları açıklayacağını belirten Erdoğan, diğer adayların ise Genel Merkezden görevlendirilen yetkililerce açıklanacağını söyledi. 

“Aramızda bu bağları kimse zayıflatma yoluna gitmesin” 
Cumhur İttifakı çatısı altında MHP ile belediye başkanlığı seçimlerinde yapılacak işbirliğinin hayırlı neticelere vesile olmasını temenni eden Erdoğan, “Böylece siyasi tarihimizde ilk defa bir mahalli seçimde öyle gizli kapaklı değil, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla değil, her şeyin milletimizle paylaşıldığı şeffaf bir ittifak yapılmış oluyor. Burada bir şeyi çok açık ve net söyleyeceğim, teşkilatımın tüm mensuplarına sesleniyorum, yapmış olduğumuz bu ittifak konusunda tüm teşkilat mensuplarımızın partimizin MKYK’nın, MYK’nın aldığı kararlara ve yaptığımız istişareler neticesinde verdiğimiz kararlara saygı duyulmasını rica ediyorum. Sizler belki işin bir yanından olaylara bakabilirsiniz, bizler ise olayları enine boyuna istişaresini yapıyor ve kararımızı da ona göre veriyoruz. Bizler bu yürüyüş esnasında özellikle kaybetmeyi değil, Cumhur İttifakı olarak kazanmaya karar vermiş bir davayız, bir hareketiz. Aramızda bu bağları kimse zayıflatma yoluna gitmesin, kimse de kalkıp ‘ben’ diye hareket etmesin. Burada ben yok, burada biz var, herkes buna uysun. Aday tanıtım toplantılarımızda ittifakta destekleyeceğimiz MHP adaylarına da kendi adaylarımızla birlikte sahnede yer veriyor, onları da milletimize ilan ediyoruz. Cumhur İttifakı 31 Mart akşamı zaferle inşallah bu yoldan çıkacaktır. Ben buna inanıyorum. Karşımızda malum, Sayın Bahçeli’nin ifadesi ile ‘zillet ittifakı’, benim ifademle ‘illet ittifakı’ var. Bunlara karşı zaferimizi ilan edeceğiz ve vatanseverliğin, milliyetperverliğin ne olduğunu yerelde de göstereceğiz. İktidarı ile yereli ile omuz omuza el ele bir yürüyüş ve ülkemizin değişiminde de bu sürecin çok hayırlı olacağına inanıyorum. Bugün Türk siyasetinin en önemli sorunu ana muhalefettir. Daha doğrusu sorun, ana muhalefetin iktidara talip bir siyasi organizasyon gibi değil de marjinal bir örgüt gibi davranıyor olmasıdır. Bu partinin teşkilatları içinde, özellikle de seçmenleri arasında elbette ülkesinin ve milletinin menfaatini düşünen pek çok kişi vardır. Yerli ve milli duruş sahibi CHP’lileri tenzih ederek söylüyorum ki, bugün CHP yönetimi maalesef cumhuriyetçilikle de, halkçılıkla da, demokrasiyle de, tarihimizle de, kültürümüzle de uzaktan yakından ilgisi olmayan bir zihniyetin eline geçmiştir” şeklinde konuştu. 

Partisinin TBMM’de grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vatandaşa çeşitli müjdeler verdi. Yaklaşık iki buçuk milyonun üzerindeki hanede her ay ortalama 80 liralık elektrik faturasını devlet tarafından karşılanacağını belirten Erdoğan, bunun yanı sıra vatandaşın kredi borcuna da yönelik de Ziraat Bankasının yapacağı desteği aktardı. Kredi kartı borcunu ödemekte güçlük çeken vatandaşların mevcut borçlarını daha kolay ödeyebilmeleri için bir imkan sağlandığını ifade eden Erdoğan, Ziraat Bankası aracılığı ile ödeme güçlüğü yaşayan vatandaşların, hangi bankaya borcu olursa olsun kredi kartı borçlarının tek bir çatı altında toplanacağını, Ziraat Bankası'nın vereceği bu kredi ile borcunu kapatabileceğini söyledi. Erdoğan kredinin, uygun şartlarda ister 24 ay ister 60 ay vade ile aylık gelire uygun bir şekilde ödenebileceğini de vurguladı. Bir diğer müjdeyi daha paylaşan Erdoğan, Halkbank'ın esnaf ve sanatkarların işletme ve yatırım kredisi ihtiyaçlarını karşılamak üzere 2019 yılında yaklaşık 350 bin esnafa 22 milyar liralık kredi kullandıracağını kaydetti. Erdoğan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na da bu hizmetleri iyi takip etmesi önerisinde bulundu. 
Ocak ayında ödenecek tarımsal desteklemeleri de paylaşan Erdoğan, fark ödemesinin buğday, mısır ve çeltik de 550 milyon TL, buzağı desteği ödemelerinin 525 milyon TL, çiğ süt desteği ödemelerinin 340 milyon TL, yem bitkileri desteğinin 268 milyon 600 bin TL, sertifikalı tohum kullanım desteğinin 100 milyon TL, çevre amaçlı tarım alanı koruma desteğinin 84 milyon 500 bin TL ve diğer desteklemelerin 167 milyon 200 bin TL olmak üzere toplam 2 milyar 35 milyon 300 bin TL olduğunu söyledi. 
Erdoğan, sigorta prim teşviki uygulaması kapsamında 500 ve üzeri sigortalı çalıştıran iş yerlerinde 3 puan desteğin 5 puana çıkarıldığını açıkladı. 

Bolton çıkışı: "Bunlar Kürt vatandaşım kimdir YPG kimdir herhalde tanımıyorlar" 
Suriye meselesini değerlendiren Erdoğan kritik bir süreçten geçildiğinin altını çizerek, Türkiye'nin Suriye'de başından beri ilkeli bir tutum içerisinde olduğunu kaydetti. Suriye'nin toprak bütünlüğü gibi konularda kararlılığın sürdürüldüğünü ifade eden Erdoğan, 3 buçuk milyonun üzerinde mülteci barındırarak en büyük insani yükün Türkiye tarafından üstlenildiğini vurguladı. 
Fırat Kalkanı Harekatını ele alan Erdoğan, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un İsrail'de yaptığı açıklamaları anımsatarak, "Bu mesajı bizim kabullenmemiz, bunu yutmamız mümkün değil. Bunlar Kürt vatandaşım kimdir PKK/YPG kimdir herhalde tanımıyorlar. Hiçbir zaman PKK/YPG terör örgütleri benim Kürt kardeşlerimin temsilcisi olamaz. Biz bu terör örgütü mensuplarının gereğini yapar hakkından geliriz, ister Kürt ister Arap olsun. Teröre yeni bir tarif mi geliştirdiniz? Bu konuyla ilgili olarak John Bolton çok ciddi bir yanlış yapmıştır. Bizim için PKK/YPG ile DEAŞ'ın arasında en ufak bir fark yoktur. Trump ile 14 Aralık'ta yaptığımız telefon görüşmesi bu bakımdan tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu görüşmede Trump'a Münbiç ve Fırat'ın doğusundaki terör örgütü ile yürüttükleri ortaklıktan duyduğumuz memnuniyetsizliği açık bir dille ifade ettim. Kendisinin bu işbirliğini DEAŞ'ın bölgedeki varlığıyla ilişkilendirmesi üzerine de bunun için PKK/PYD'ye ihtiyaçları olmadığını, Türkiye'nin mücadele yürütebileceğini ÖSO ile beraber bunu halledebileceğini de ifade ettim. Bizim bu teklifimiz üzerine Trump, kendisinin zaten Suriye'den çekilme niyeti olduğunu, DEAŞ'ın kalan unsurlarıyla mücadeleyi Türkiye'nin üstlenmesi durumunda bunu derhal yapabileceğini belirtti. DEAŞ bittiğinde Amerika'nın Suriye'deki varlığına gerek kalmayacağını söyleyen Trump'a bu konuda her türlü insiyatif üstlenme sözü verdim. Bunun ardından da ekiplerimize meselenin detaylarını konuşmaları talimatını verme kararı aldım. Amerikan yönetimleri ile daha önceden de yaşadığımız bir durum bu görüşmenin ardından yeniden karşımıza çıktı. Biz Trump'la bu net anlaşmaya varmış olmamıza rağmen, yönetimin farklı kademelerinden farklı sesler gelmeye başladı. Bununla birlikte Trump'ın Suriye konusuna bakış açısı ve buradan çekilme konusundaki kararlılığı bizim referans noktamız olmaya devam ediyor. Biz Başkanla vardığımız anlaşma gereğince Suriye'de hala faaliyet gösteren DEAŞ unsurlarına yönelik bir askeri harekat için hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık. Aynı şekilde PYD/YGP gibi terör örgütlerine yönelik de adımlarımızı atmakta kararlıyız. Çok yakında Suriye topraklarındaki bu terör örgütlerini etkisiz hale getirmek üzere harekete geçeceğiz. Bu müdahale bize engel olmaya çalışan başka teröristler de olursa elbette onların da hakkından gelmek boynumuzun borcudur" şeklinde konuştu. 

Erdoğan konuşmasını tamamlamadan önce geçen gün Ankara'da öğrencisi tarafından öldürülen akademisyen Ceren öğretmene onun şahsında tüm öğretmenlere Allah'tan rahmet diledi. 

CHP yönetiminin, cumhuriyetçilikle, halkçılıkla, demokrasiyle, tarihle, kültürle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir zihniyetin eline geçtiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "CHP adına konuşan, CHP adına söz söyleyen, ahkam kesen bir takım isimlerin yaptıklarına baktığımızda kimi zaman acı acı gülümsüyor, kimi zaman içten içe üzülüyor, kimi zaman öfkeleniyoruz. Sıkıntının asıl kaynağı bu partinin başındaki zattır. Ön tekerlek nereye giderse arkadakiler de onu izler. Bu zat, sorsanız demokratlığı kimseye bırakmaz, ağzını her açtığında bazı ülkelerinden örnekler verir ama kendisi genel başkanlık koltuğunda oturduğu 9 yılda 9 seçim kaybetmiş olmasına rağmen oraya çivilenmiş gibi yerinden kıpırdamaz. Hatta öyle garanticidir ki, koltuğunu riske atmamak için cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmaya bile cesaret edemedi. Buna karşılık konu iftiraya, yalana, hakarete gelince aslan kesilir. Kendisine karşı açtığımız davaların, kazandığımız tazminatların haddi hesabı yok. Onaylanıp daha gelecek olanlarda var. Can çıkar huy çıkmaz misali hangi yola başvurursak vuralım bu zatı gerçek bir demokrat gibi siyaset yapmaya ikna edemedik. Bu süreçte dikkatimizi çeken bir başka husus, CHP’nin başındaki zatın ve kimi belediye başkanlarının işlerindeki Bizans aşkı olduğudur. CHP’nin başındaki zatın öve öve bitiremediği gezi olaylarında duvarlara ne yazıldığını hatırlıyorsunuz değil mi? Duvarlara, ‘Zulüm 1453’te başladı’ sloganı yazılmıştı. Ankara’daki Malazgirt 1071 Bulvarının inşasını protesto ederken Bizans askeri kıyafeti giyen provokatörleri savunan da bu zattı” açıklamasını yaptı. 

Edirne'deki ''Adrianoupolis' afişine tepki 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ın, yeni yıl kutlaması için astırdığı afişte Edirne isminin 'Adrianoupolis' olarak yer almasına da tepki gösterdi. "Bizans dönemindeki ismiyle hazırlanan afişler CHP zihniyetinin yeni bir tezahüründen başka bir şey değildir” diyen Erdoğan, "Heykeldeki Kıbrıs Türkü temsilcisi yüzünün tahrip edilmiş olması da ayrı bir garabet örneğidir. Bunların İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayının Kıbrıs ile ilgili yaptırdığı heykele adadaki tüm Türklerin katledilmesini savunan Rum liderinin koyması da aynı hastalıklı zihnin eseridir. Sorsanız bu yaptıkları işi rahmetli Mustafa Kemal‘in ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ sözüyle izah etmeye kalkarlar. Halbuki Gazi bunlara, yurtta sulhu ülkenizin düşmanlarını yücelterek yapın dememiştir. Tam tersine Gazi’nin yurtta sulh sözüyle kastettiği şey, tam da bizim seçtiğimiz 16 yıldır yaptığımız şeylerdir. Biz yurtta sulhu öyle sloganla değil, demokrasimizi ve ekonomimizi güçlendirerek, özellikle de savunma sanayimizi, ordumuzu, sınırlarımızın güvenliğini tahkim ederek sağlayabileceğimizi biliyoruz. Eğer Gazi’nin yurtta sulh cihanda sulh ifadesi sürekli olarak geçerliliğini savunsaydı Çanakkale’yi nereye koyacağız, Kocatepe’yi nereye koyacağız. Orada Gazi kimlerle ne için savaştı. O zaman gelin bunu da izah edin” ifadelerini kullandı. 


Türkiye’de, ülkenin ve milletin hayrına yapılan hangi iş varsa CHP’nin hepsinin karşısında yer aldığına dikkat çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
“CHP zihniyeti tek parti devrinden beri uçak ve silah fabrikalarını kapatmış, otomobil üretme girişimlerini engellemiş, altyapı yatırımlarını yasaklamış, savsaklamış, velhasıl tüm hizmetleri engellemek için var gücüyle çalışmıştır. Osmanlı döneminde başlayan Gazi’nin de hassasiyetle sürdürdüğü demiryolu hamlesini onun ölümüyle durduran yine CHP olmuştur. Boğazdaki her 3 köprünün de inşasına en büyük muhalefeti bunlar yaptı. Marmaray ve Avrasya Tüneli'ne en büyük muhalefeti yine bunlar yaptı. Hatta İnönü, Menderes boğaza köprü projesini ilk gündeme getirdiğinde tartışmayı ‘yıkarız’ diyecek kadar ileri götürmüştü. Daha önce köprü projesini gündeme getiren merhum Nuri Demirağ, kendisini engelleyen dönemin başbakanı İnönü ve Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya için şayet gelecekte köprü yapılırsa üzerine ‘İnönü ve Çetinkaya geçemez’ diye yazılmasını vasiyet etmiştir. Herhalde bende bir vasiyet yapabilirim; Bay Kemal geçemez. Keban Barajı gündeme geldiğinde CHP zihniyeti bu projeye, ‘kurbağalara göl yapıyorsunuz’ diye engellemeye çalıştı. Bunlar bir garip. Seyhan Barajı'na karşı çıkmalarının sebebi ise köstebeklerin araziyi delerek benti yıkacağı gibi akıllara seza bir iddia. Kalkınmanın temel unsuru olan enerji santrallerini yapan hükümetleri CHP'ye yapacaksınız bu kadar elektriği toprağa mı vereceksiniz’ diyerek sıkıştırıyor. İstanbul’un imar çalışmaları yapılırken CHP’liler Barbaros Bulvarı, Büyükdere Caddesi, Vatan Caddesi, Millet Caddesi şimdiki E-5 gibi yollara ‘uçak mı indireceksiniz buralara’ diyerek karşı çıkmıştır. Marmaray’a, Avrasya Köprüsü'ne de bunlar bu şekilde muhalefet etti. Şayet CHP kafasına kalsaydık İstanbul’da yaşayan ve bu şehri ziyaret eden onlarca milyon insan Avrupa ve Anadolu yakaları arasına hala sandalla, vapurlarla geçmeye çalışacaktı.” 

"Cumhurbaşkanını, bira içmeye, Mozart dinlemeye zorlamak faşistliğin dik alasıdır" 
Erdoğan, “Varlık sebebini, medeniyetimize ve kültürümüze ait ne varsa hepsini de yok etmek, yeni atılan adımları engellemeye çalışmak olarak belirlemiş bir partiyle karşı karşıyayız. Biz milletin hakkının, hukukunun, özgürlüğünün alanını genişletmeye çalıştıkça bunların faşist yüzleri açığa çıkıyor. Bu ülkenin meşrebi ve duruşu belli olan Cumhurbaşkanını, bira içmeye, Mozart dinlemeye zorlamak faşistliğin dik alasıdır. Bu ülkenin başörtülü hanımlarına Suudi Arabistan’a gidin demek faşistliğin en sefil halidir. En son biliyorsunuz 2-3 gün önce bir konserden çıkan başı açık, başı örtülü kızlarımıza gelip bu şekilde sataşıp ‘Suudi Arabistan’a gidin burada ne işiniz var’ diyenlerin halini bir düşünün. Adı da neymiş sanatçıymış. Dert başka. Ne derseniz deyin bu ülkede insanların yaşam biçimiyle uğraşan CHP zihniyetidir. AK Parti tam aksine bu ülkede yaşam çeşitlerini garanti altına alan bir siyasi zihniyettir. Bu milleti beton kafalı diyerek, göbeğini kaşıyan adam diyerek, makarnacı, kömürcü diyerek, dağdaki çobanın oyuyla benimki bir mi diyerek aşağılayanların faşistliği lime lime üzerlerinden dökülmektedir. Halbuki demokrasilerde herkesin inancına, kültürüne, değerlerine saygı duymak esastır. Türkiye’de sadece bu faşistler insanları içki içenler içmeyenler, başı örtülüler başı açıklar, sakallılar sakalsızlar diye ayırır. Yıllardır ağızlarından düşürmedikleri yaşam tarzı dayatması sadece bu faşist CHP zihniyetine mahsustur” diye konuştu. 

Vatandaşlara müjde 
Ağustos ayında Türkiye’yi hedef alan finansal saldırıların etkisinin yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığını belirten Erdoğan, şu müjdeyi paylaştı: 
“Bütçe disiplininden, tasarruflardan, yapısal reformlardan taviz vermeden bu yolu yürüyeceğiz. Bir taraftan tüm göstergelerde pozitif gelişmeler sağlarken diğer taraftan her güzel gelişmeyi milletimize müjde olarak yansıtacağız. Bu anlayışla hazırladığımız bir dizi müjdeyi buradan milletimizle paylaşmak istiyorum. 16 yıllık AK Parti iktidarlarının en büyük özelliği sosyal devlet olmanın tüm gereklerini yerine getirmesidir. Bugün de çok önemli bir sosyal devlet adımı atıyoruz. Düzenli sosyal yardım alan ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın aylık 150 kilowatt saate kadar elektrik tüketimlerini devlet olarak biz üstleniyoruz. Bu kapsamda yaklaşık 2,5 milyonun üzerindeki hanede her ay ortalama 80 liralık elektrik faturasını devlet karşılamış olacak." 

İki lider Filistin'i konuştu İki lider Filistin'i konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile bir görüşme olmamasına ilişkin sorulan bir soruya Erdoğan, "Bolton’un muhatabı İbrahim Kalın’dır. Biz eğer gerekli görürsek böyle bir talebe evet diyebilirdik. İbrahim Kalın ve daha sonra Genelkurmay Başkanımız görüşmeleri yaptı. Bizim de yoğun mesaimiz var. Böyle bir şeye şu anda gerek yok” diye konuştu. 
Fırat'ın doğusundaki teröristlere yönelik düzenlenecek operasyona ilişkin de Erdoğan, "Bizim bir zamanlar Ayşe tatile çıkmıştı. Biz de bir gece ansızın gelebiliriz” ifadelerini kullandı. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile her an bir telefon görüşmesinin olabileceğini de dile getirdi.