Hasan Alp ÖZBEN

öncelikle Arifane isminin nereden geldiğini sorduk Uçar'a "Arif lügat da ‘bilen’, ‘sezgisi kuvvetli’ anlamlarına gelmekte. Bizde bu anlamı çağrıştıracak şekilde ‘Arifane’ ismini koyduk ki, bilgide ve sezişte ‘sezgisi kuvvetli’ anlamlarını intiba etsin diye. Ve sonrasında sorularımızı tek tek yöneltiyoruz Uçar'a...

Ahmet Şahin Uçar Kimdir?

Ankara doğumluyum. Aslen memleketim Kırşehir. Uzun yıllar Bursa’da bulunmaktayım. Bursa’da büyüdüm. Eğitimimin çoğunu Bursa’da tamamladım. Bir dönem memuriyet hayatım oldu ve Türkiye’de ufak çaplı bir seyahatim oldu. Daha sonra bu memuriyet hayatımdan kendi isteğim ile ayrıldım. İki çocuğum var. İkisi de evli. 1974 senesinden beri Bursa’da bulunmaktayım. 20’li yaşlarımdan beri de tasavvuf ilmi üzerine çalışmaktayım.

Arifane İlim Derneği’nin amacı nedir?

Arifane ilim derneğimizi 1 yılı aşkın bir süre önce bu ilme gönül vermiş kardeşlerimiz ile birlikte kurduk. Bizim hiçbir tarikatla, cemaatle ya da benzeri oluşumlarla kesinlikle bağlantımız ve alakamız yoktur. Kendi bünyemizde ilime gönül veren kardeşlerimizle birlikte kurulan bir ilim derneğiyiz. Derneğimizin amacına gelecek olursak; Vatana millete faydalı, dini, iktisadi, ahlaki, zirai ve ilmi bütün alanlarda milletimizin yararına bir hizmet verebilmektir. Özellikle dini ve ahlaki alanlarda hakkı, hakikati ifade edebilmek, dile getirebilmek, insanlarımızı bu alanda ilmimiz nispetinde yardımcı olmaktır.

Arifane İlim Derneği'nin faaliyetleri nelerdir?

Haftanın iki günü sohbetlerimiz olmakta. Sohbetlerimiz herkese açıktır. Belli bir kesim yada belli bir kisve altında olanların dahil olduğu bir yer değil burası. Gördüğünü gibi yerimiz 3 katlı bir yerden oluşmakta, Emir Sultan Camii’nin karşı çaprazında. Konferans salonumuzun ve kütüphanemizin bulunduğu yerde burada tasavvufi kitaplardan da faydalana bilmektedir buraya gelen kardeşlerimiz. Dini, ahlaki bu eserleri dileyen kardeşlerimiz gün içerisinde buraya gelip derneğimizden faydalanabilmekte. İkramlarımızı sunmaktayız. Sohbetlerimize derneğimize üye olmayan herkes gelebilir. Herkese açıktır sohbetlerimiz. ‘Hakkı, hakikati öğrenmek bilmek istiyorum’ düşüncesinde olan tüm kardeşlerimize kapımız açıktır. Bu sohbetlerimizde esas kaidemizde şu; Muhyittin İbni Arabi Hz. Eserleri üzerinden yapıyoruz. Bilen bilir, bilmeyen için özetliyim Muhyittinİbn Arabi Hz. Ehlullah’ın seçkinlerinden, 1200’lü yıllarda yaşamış, ilmin zirvesinde olan bir zattır. Bu zatında birçok eserleri yer almaktadır. En meşhur eseri ise Fütuhat-ı Mekkiyye adlı eseridir. 18 ciltlik olan bu eseri okuyup şerh ederek daha rahat anlaşılabilir hale gelmesini sağlıyoruz ilmimiz nispetinde. Haftanın bir günü yaptığımız sohbette bu maiyette. Haftanın diğer günü yaptığımız sohbetteyse şuan için Salı ve Cuma günleri yapıyoruz bu sohbetleri. Cuma günü akşamları da tasavvuf sohbetleri yapıyoruz. Bu yaptığımız sohbetlerin hepsini ses kaydı olarak alıp youtube kanalımızda paylaşıyoruz. Bunun sebebi buraya gelme imkânı olmayan, farklı şehirlerde ve ülkelerde yaşayan kardeşlerimizden bu hakkı hakikati öğrenmelerini kolaylaştırmak içindir.

Kuran eğitimi veriyor musunuz?

Kuran öğretme yönelik faaliyete henüz geçmedik bunun nedeni ise Emir Sultan Camii’nin etrafında birçok Kuran öğretmeye yönelik birçok kuruluşlar var gerek Diyanet'e, müftülüğe bağlı gerekse özel.     Biz daha çok şuna önem veriyoruz; Kuran’ı okumaktan ziyade Kuran’ı anlamaya yönelik bir faaliyet içerisindeyiz. Okumayı öğretene çok kurum ve kuruluşlar var. Kuran’ı elbette Arapça okumanın çok büyük bir fazileti, sevabı var. Lakin bunu anlamamız lazım. ‘Allah (c.c) bize ne diyor?’ anlamamız lazım ki, hayatımızı ona göre şekillendirelim. İşte Kuran’ı anlamaya yönelik bizde ilmimiz nezdinde böyle bir gaye gütmekteyiz.

Arifane İlim Derneği nasıl kuruldu, kuruluş aşamasını anlatır mısınız?

Birkaç arkadaş birlikte kurduk. Derneğimizin kuruluşunun hayali 15-16 sene öncesine dayanıyor. 15-16 yıl önce Allah-u Teala nasip etti ben hacca gittim. Hacdan sonra orada Allah (c.c) dostu bir zat ile tanıştım. Zaten 20 yaşından beri tasavvuf ile ilgileniyordum. İlmi anlamdan tasavvufi eseler okuyup teffekkürünü yapmaktaydım. Hacdan geldikten sonra ise bunu daha aktif bir hale getirmek arzusu bende kuvvetlendi. Bu hayal içerisindeyken ev ortamında haftanın bir günün istirahatli olduğumuz zamanda arkadaşlarla toplanıp ilmi hakikatleri kitaptan okuyarak anlatıyorduk ve o zamanda kayda alıyorduk. Fütuhat-ı Mekkiyye okumalarımız hemen hemen 5 yılı aşkın bir süredir devam etmekte. İnternet üzerinde yaptığımız sohbette 160. Bölümü yüklemiş olduk. Şuan 10.’u cildine geldik yani yarısına. Muhyiddin El Arabi Hz. Meşhur eseri olan Fütuhat-ı Mekkiyye 18 cilttir. Tahmin ediyorum 10-12 yıl içerisinde ancak tamamını okumuş ve şerh etmiş olacağız.

Neden Fütuhat-ı Mekkiyye adlı eseri seçtiniz?

20 yaşlarından beri tasavvufla iştigal etmekteyim diye belirtmiştim. Ehlullah'ın seçkinlerinin eserlerini okudum. Bunlardan bir çıkarım elde etmeye, hakkı hakikati öğrenmek adına gözlemlemeye ve bunlar üzerine tefekkür etmeye başladım. Bu eserleri okudukça bu eserlerin ilmi cihetten en değerli fevkinde bir eser olarak Fütuhat-ı Mekkiyye olduğuna kanaat getirdim. Bu eseri okumak, anlamak gerçekten bu yolun taliplileri için çok ehemmiyetli. Fakat öyle bir şey ki belli bir birikim olmadan, alt yapı olmadan bu eseri bir kişi kendi başına okumaya kalktığında bazı yanlış anlamalara, hatalara düşme ihtimali var. Bu hataları bertaraf etmek için bu kitabı okumak istetenlerin doğru bir şekilde anlamaları için bu eseri okuyarak, sohbet ve şerh ederek böyle bir hizmet vermek istedik. Biz 5 senedir bu eser üzerinde çalışıyoruz halen daha bir 5-6 senemiz daha var.

Dua kalpten yapılırsa anlam bulur​ 

Rabbimizden bir şey niyaz ederken bunu nasıl dile getirmeliyiz? Dua etmenin de bir üslubu var mıdır?

Dua kalpten geldiği gibi yapılırsa yani samimi yapılırsa makbul olur. Alışıla gelmiş bir düzende basma kalıp olarak değil, ezberlenmiş bir kalıp olarak değil, içten geldiği şekilde ve o duada ettiğimiz kelimelere odaklanarak şuur içinde yapılırsa dua makbul bir dua olur. Burada tabiki bazı püf noktalar vardır. Bunu tasavvuf ehli bilir. Mesela duada bazı duanın hicabet edilmesinde ya da duanın daha tesirli olarak tesirini açığa çıkarmasında bazı önemli noktalar vardır. Dua ederken kendi adımıza, kendimiz için Allah (c.c)’tan bir şey talep edeceğimizde burada Allah (c.c)’ın isimlerini kullanmakta çok önemli. ‘Ya Rabbi’ diye dua ettiğimizde kendi adımıza isteyeceğimiz istekler doğrultusunda bu ‘Rab’ kelimesini kullanabiliriz. Fakat başkası adına bir dua da bulunacaksak ‘Ya Rabbi’ diye dua etmek biraz meseleyi açar, uzaklaştırır. Böyle durumlarda ‘Ya RabbelAlemin’ diye dua etmek lazım başkası adına yapılacak dualarda. Ya da ‘Allah’ım’ dediğimiz zaman ‘Allah’ ismi bütün esmayı kapsar.

Dua ederken elimizi açmaktaki amaç nedir?

Resulullah efendimizden böyle görüldüğü için yapıyoruz. Çünkü Resulullah efendimiz ne yaptıysa şeklen, sünnettir. Biz buna şekli sünnet diyoruz. Dua’da da aynı şekilde Resulullah efendimiz Allah (c.c)’tan ne şekilde dua ettiyse hangi kelimeleri kullandıysa buna özen göstermekte o sünneti geri getirmek demektir. Elimizi açmamızdaki kasıt Resulullah efendimizin böyle yapmasıdır. Biz dua etmekle birlikte ‘himmet’ dediğimiz yani insanın kendi duyularının inancının itikadından oluşan bir güç. Çok farklı maiyette anlatılabilen bir enerji, bu himmetimizi yoğunlaştırdığımız zaman bize olacak cevabın, geri dönüşün, yansımanın rahmetin ellerimiz aracılığıyla bize yansıması. Adeta ellerimize ayna vazifesi gördürüyoruz.

İnsan, hayvan, gayrimüslim fark etmez Müslüman hak yemez

 Dinimizde hayvanlara zulm etmenin karşılığı nedir, son zamanlarda artan hayvan cinayetleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şimdi hak çok önemlidir. İnsan hakkı, hayvan hakkı, gayrimüslim hakkı bunlar çok önemli. Müslüman, başkasının hakkını yememeye çok dikkat etmesi gerekir. Müslüman, Müslüman’ın hakkını gasp ettiyse bir şekilde belki helalleşmeleri mümkün olabilir. Fakat dini eserlerde de yazar, Müslüman bir gayrimüslimin hakkını gasp ederse bunun hesaplaşması zordur, çetindir ahirette. Müslüman, bir hayvanın hakkını gasp ederse bunun hesaplaşmasıda çok zordur, çetindir. Müslümanlar özellikle gayrimüslim ve hayvan hakkına çok daha dikkat etmesi gerekir. Hayvanlara yapılan zulümlerin artmasının nedeni toplumun ahlaki değerlerden uzaklaşmasından kaynaklanıyor. Toplum olarak şöyle bir silkelenip kendimize gelmemiz gerekiyor. Toplumumuzda ki bu bireyler yeterli ahlaki ve dini eğitimi almış olsalar bu hatayı işlemezler. Bunun için dini ve ahlaki değerlerimizin fakına varalım ve bu değerleri doğru bir şekilde öğrenip yaşayalım. Bunları yaparsak problem kalmaz. Hayvanlara zulüm etmenin karşılığı da o kulun azap çekmesidir. Hayvan sevgisini zaten Resulullah efendimizin yaşantısından da biliyoruz. Yavrularını emziren bir köpeği gören Resulullah efendimiz ordunun yönünü değiştiriyor o köpek zarar görmesin diye. Bu kadar hassas, dikkatli bir peygamberin ümmeti olarak bu hassasiyeti bizde Müslümanlar olarak göstermek zorundayız.

Bursalılara son olarak söylemek istedikleriniz var mı?

Tasavvufla ilgilenen, hakkı hakikati öğrenmek, bilmek ve yaşamak gayesinde olan tüm kardeşlerimizi buraya davet ediyor yerimizi görmelerini, bizimle de hasbihal etmelerini bekliyorum inşallah. Emirsultan mahallesinde Arifane İlim Derneğini bulabilirsiniz.