İran-Irak sınırında bulunan Halepçe kentinde gerçekleşen ve Türkiye dâhil birçok ülkeden de hissedilen 7.3 büyüklüğündeki deprem, bölgeden gelen ilk verilere göre 500’e yakın kişinin ölümüne 6 bine yakın kişinin yaralanmasına yol açarken, afete hazırlığın önemini bir kez daha gündeme getirdi. İAÜ Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Uzmanı Serhat Yılmaz, topraklarının çok büyük bir kısmının aktif fay hatlarına yer alan Türkiye’nin yanı başında meydana gelen bu depremlerden dersler çıkarması gerektiğinin altını çizdi. Yılmaz, “İran-Irak sınırında gerçekleşen 7.3 büyüklüğündeki depremden elde edilen ilk verilere bakıldığında bölgedeki yapı stokunun depreme dayanımı açısından standartları yakalayamadığını göstermektedir. Özellikle deprem bölgesinin nüfus yoğunluğunun fazla olmaması ve çoğunlukla yüksek katlı binaların bulunmaması gibi durumların da dikkate alındığında 70 bine yakın kişinin evlerini terk etmek durumunda kaldığının bilgisi yapısal sıkıntıların haricinde afetlere karşı yerel/merkezi yönetim düzeyinde yeterince hazır olunamadığını göstermektedir” dedi.

“Bölgesel veri toplamada sorunlar var”

Depremin hissedildiği bölgelerde halkın afet zararlarının azaltılması konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığının altını çizen Yılmaz, “İran tarihinde yıkıcı depremlerin etkilerine maruz kalmasına rağmen hala afet sorununu çözemediğini görüyoruz. Özellikle deprem sonrası bölgenin dağlık bir bölge olmasının da etkisi ile hangi köylerin ne kadar etkilendiğinin tespitinin zaman alacağı bildirilmektedir. Ülkemizde de benzer sorunlarla karşılaşabiliriz, geniş bir coğrafyasının deprem kuşağında yer aldığı ülkemizde kırsal ve dağlık alanlarda yer alan yerleşim yerlerine yönelik hazırlık çalışmalarımızı ve planlamalarımızı bu doğrultuda yapmalıyız” diye konuştu.

“Kırsal bölgelerdeki yapılar denetimsiz”

Yılmaz, İran-Irak sınırında gerçekleşen depremin şuanda Türkiye’de fay hatlarına ne tür bir etki edeceğine yönelik bilimsel araştırma veya veri olmadığını, bu nedenle bu konuda teknik olarak net bir değerlendirme yapmanın doğru olmayacağını belirten Yılmaz sözlerine söyle devam etti: “Ancak depremlerin birbirini tetiklediğini de biliyoruz. Asıl olan depremin olacağı gerçeği ile deprem bölgesinde yer alan bölgelerimizin hazırlıklarını bir an önce tamamlaması gerektiğidir.”

“Hazırlıksız yakalandığımız zaman bu bölgelerde deprem olduğunda olabilecek senaryoyu şimdiden söylemek hiç de zor değil” diyen Yılmaz, belediye sınırları dışında kalan yapıların denetime tabi olmamasının olası bir depremde gerçekleşecek yıkımın ağır sonuçları olacağına işaret edeceğini belirtti.
Türkiye’de köy-kent ayrımı yapmaksızın, bölgelerin depremselliğini de dikkate alarak bir yapı standardı oluşturmak gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, “Bu bölgelerin olası bir deprem konusunda halkın bilinçlendirilmesi önem kazanıyor. Yerel yönetimlerin teknik ve ekonomik kapasitesinin artırılması gerekiyor ki yerel yönetimler, bölgede afet olmadan tedbir alabilsinler. Bizim öncelikle, tüm bölgelerimizde gereken önlemleri almamız gerekir” ifadelerini kullandı.