TOBB’da 15 Temmuz kapsamında yabancı sermayeli yatırımcılar ile düzenlenen toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert bir dille eleştirerek, “Orada iki tane tank vardı, seni uğurladılar, nasıl tankların önüne çıkmak bu, tam aksine oradan kaçıp gittin” diye konuştu.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na yönelik konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“15 Temmuz’un gecesinde havalimanından kaçıp giden bir muhalefetin başı var. Artık bütün belgeler ortaya çıkmaya başladı. O geceyi Bakırköy Belediye Başkanının evinden izleyen bir muhalefetin başı var. Şu anda konuşuyor, ‘kontrollü darbe’ diyor. Nasıl kontrollü darbe ise bu. Havalimanından kaçacaksın, Bakırköy Belediye Başkanının evinden kontrollü darbeyi izleyeceksin. Öbür taraftan kalkıp ‘darbe olduğu zaman tankların önüne ilk önce ben çıkarım’ diyeceksin. Orada iki tane tank vardı, seni uğurladılar, nasıl tankların önüne çıkmak bu, tam aksine oradan kaçıp gittin. Tanklar da dostlarının geldiğini görünce onlar sana yolları açtılar sen de oradan Bakırköy Belediyesine gittin. Yüreği olanlar kaçıp gitmediler, o yürekli olanlar kaçıp gitmediler, tankların önüne yattılar. Biz havaalanına indiğimizde F-16’lar üzerimizde uçuyordu, helikopterler üstümüzde uçuyordu. Biz orada halkımızla bütünleştik. 16’sı öğlene kadar onlarla orada kaldık. Bize kaçmak yakışmazdı. ‘Lider bir taşın arkasına saklanırsa millet dağın arkasına saklanır’ diye bizde güzel bir söz var. Tüm hükümet, polis teşkilatı seni koruma altına alacak, sen de 25 gün yollarda yürüyecek, karavanlarda akşamları güzel bir şekilde geçireceksin, ‘adalet yürüyüşü yaptık.’ Bunun adalet yürüyüşü olmaz, bunun adı sözde adalet olur, sen partinin içinde karşı aday olanlara tahammül edemeyecek kadar demokrasiye inanmış birisisin.”

TOBB’da 15 Temmuz kapsamında yabancı sermayeli yatırımcılar ile düzenlenen toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin içinde yer aldığı coğrafyanın handikap değil, avantaj olduğunu belirterek, Türkiye’nin denklemde olmadığı hiçbir projenin bölgesinde ve dünyada yürütülebilmesinin mümkün olmadığını kaydetti.

 

 

2017 yılının ilk çeyreğindeki yüzde 5’lik büyümenin herkese ümit verdiğini kaydeden Erdoğan, 2017 yılının beklentilerin çok üzerinde bir büyüme ile tamamlanacağına inandığını söyledi.

"Bu yılı da beklentilerin çok üstünde bir büyüme oranı ile tamamlayacağımıza inanıyorum"

Gezi olayları ve FETÖ’nün 17-25 saldırısına rağmen 2013 yılının yüzde 8,5’luk bir büyüme ile kapatıldığını, 2014 yılının ise seçimlere rağmen yüzde 5,2’lir bir büyüme oranı, 2015 yılında yaşanan iki seçime ve terör olaylarına karşın yüzde 6,1’lik büyüme yaşandığını belirten Erdoğan, 2016 yılında ise Türkiye’nin yakın tarihinin en ağır travması olan 15 Temmuz ve terör örgütlerine karşı yurt içi ve yurt dışında verilen mücadeleye rağmen yüzde 2,9’luk bir büyüme elde edildiğini hatırlattı. Türkiye’nin demokrasisi yanında ekonomisi ile yerle yeksan olması bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattıklarının altını çizen Erdoğan, "2017 yılı için oldukça iyi bir ekonomik performans sergilediğimizi söyleyebiliriz. Birinci çeyrekteki yüzde 5’lik büyüme oranımız hepimize ümit vermiştir. Bu yılı da beklentilerin çok üstünde bir büyüme oranı ile tamamlayacağımıza inanıyorum. İhracatımız yılın ilk 6 ayında yüzde 8,2 artış ile yükseliş trendini sürdürüyor. Borsa İstanbul her gün yeni rekorlar kırıyor. Merkez Bankasındaki döviz rezervimiz 110 milyar dolara ulaşarak yeniden tırmanışa geçti. Turizmde kayıpları telafi etmeye başladığımız bir döneme giriyoruz. Dünyanın 17'nci, Avrupa’nın 6'ncı büyük ekonomisi olarak hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz" diye konuştu.

"Ülkemizde faaliyet gösteren uluslararası firma sayısının 5 binden 51 binin üzerine çıkmış olmasından memnuniyet duyuyoruz"

"Yatırımcıları, girişimcileri, özellikle de uluslararası sermayeyi kalkınmamızın temel unsurlarından birisi olarak görüyoruz" açıklamasında bulunan Erdoğan, uluslararası sermayeyi kurumsallaştırmak suretiyle senede bir defa bir araya gelmenin Türkiye ile uluslararası sermayenin bütünleşmesini sağlayacağını belirtti. Erdoğan, "Türkiye 1980’lerden beri özel sektöre dayalı büyüme modeli ile hareket eden bir ülkedir. Bilhassa 2003-2016 yılları arasında çektiği 173 milyar dolarlık uluslararası yatırımla ülkemiz özel sektöre dayalı büyüme modelini başarı ile uygulamıştır. Aynı dönemde ülkemizde faaliyet gösteren uluslararası firma sayısının 5 binden 51 binin üzerine çıkmış olmasından memnuniyet duyuyoruz. Hayata geçirdiğimiz reformlarla yatırımcılar arasındaki yerli-yabancı ayrımını ortadan kaldırarak herkes için cazip yatırım iklimi oluşturduk. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansını kurarak uluslararası yatırımcıların önünü açtık. Ülkemizin yatırımcılara sunduğu fırsatları iş dünyasına tanıtmak için kurduğumuz bu ajansımız daima sizlerin emrindedir. Bürokratik süreçler başta olmak üzere yatırımcılarımızın işini kolaylaştıracak her türlü faaliyeti yürütmekle görevli bu ajans gerektiğinde şahsımla, Başbakanımızla doğrudan irtibat kurmanızı da temin edecektir. İşadamlarımızdan ricamız yatırımları için ihtiyaç duydukları ilişkileri kurmak, bilgileri alma, işlemleri yürütme konusunda hiçbir aracıya itibar etmedin doğrudan ajansımıza gitmeleridir. TOBB ile Yabancı Sermaye Derneğinin yatırımcılarımızla yakından ilgilendiğini biliyorum. Yurt dışı seyahatlerimde her fırsatta ilgili arkadaşlarımızla birlikte ülkemizde yatırımı olan firmaların temsilcileri ile bir araya gelmeye gayret gösteriyorum. Geçtiğimiz yılı yaşadığımız onca sıkıntıya rağmen tüm bu çabalar sayesinde 12,3 milyar dolarlık uluslararası yatırım ile kapatmıştık. Bu yılın ilk 4 ayında 3,6 milyarlık bir performans ile geçen yılın üstüne çıktık. Yatırım portföyümüzde Amerika ve Avrupa ile birlikte Körfez ve Uzak Doğu Asya ülkelerinin payının da giderek yükseldiğini görüyoruz. Ayrıca yatırımların geldiği alanların çeşitleniyor olması, bilhassa imalat ve enerji sektöründeki artışlar önemlidir. Bununla birlikte Türkiye’nin uluslararası yatırımlardan aldığı payın hala yüzde 1’in altında olması ülkemizin potansiyeline yakışan bir durum değildir" şeklinde konuştu.

"Türkiye bu noktada çok farklı ve güçlü bir ülke"

Türkiye’nin dünyanın en ciddi çatışma ve kriz bölgesinde yer almasına rağmen istikrar ve güven ortamının tehlikeye düşmesine asla izin vermemiş bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, "Bu Türkiye’nin en büyük gücüdür. Türkiye’yi lütfen çevresindeki ülkelerle kıyaslamayın, onlarla karıştırmayın, onlara benzetmeyin. Türkiye bu noktada çok farklı ve güçlü bir ülke. Sahip olduğumuz binlerce yıllık devlet geleneği, yaşadığımız coğrafyadaki bin yıllık varlığımız ve geleceğe ilişkin iddialı hedeflerimizle biz farklı bir ülkeyiz. İşte şurada 3 gündür devam eden Uluslararası Petrol Kongresi var, her şey çok açık ve net ortada. Türkiye’de bu kongreye katılan dostlarımızla yaptığımız görüşmelerde iyi niyet mesajlarını kendilerinden dinliyoruz. Böyle yüksek bir katılımın İstanbul’da olmuş olması bir gerçeği yansıtıyor, artık dünyada en önemli güç, potansiyel enerji. Bu enerjide de adeta İstanbul bir İpek Yolu’dur. Bu duruma gelmiştir. Bu İpek Yolu artık her taraftan bir kesişme noktası oluşturmuştur. Buna Güney de dahildir. Böyle bir güce, potansiyele sahip olan Türkiye şuanda yeni arayışların içindedir. 3-T olarak ifade ettiğim, yani tedarik, transit, tüketim noktasında Türkiye adeta bunların üçünü de yakalar konuma gelmiştir. İçinde yer aldığımız coğrafya bizim handikabımız değil, tam aksine avantajımızdır. Çünkü hem siyasi olarak hem ekonomik olarak hem insani olarak bölgenin güvenli olan Türkiye’nin farkı işte bu vasfıdır. Ülkemizin denklemde olmadığı hiçbir projenin bölgemizde ve dünyada yürütülebilmesi mümkün değildir. Biz de bu konumumuzu dayatma veya şımarıklık için değil, kendimiz ile birlikte tüm dostlarımızın, kardeşlerimizin huzuru ve refahı için değerlendirmeye çalışıyoruz. Terör örgütleri ile yürüttüğümüz tavizsiz mücadelenin amacı da budur" ifadelerini kullandı.

"OHAL’in sınırlarını Batılıların çizdiği çizgiler içinde belirlemeyiz, sınırlarını biz belirleriz"

FETÖ’nün darbe girişiminin demokrasi ve özgürlük ile birlikte ekonomiyi de hedef aldığının altını çizen Erdoğan, "Bu örgütün devlet ve toplum hayatımızın her zerresinden temizlenmesi konusunda hassasiyetimizin sebebi ekonomimizin geleceğinde güvence altına almaktır. Özellikle Batılı dostlarımızın bu konudaki muhatapları doğru tasnif edemediğini görüyorum. Yöneticilerine özellikle bir şeyi hatırlatmakta fayda görüyorum, İşte G-20 zirvesi için Hamburg’daydık, Hamburg yanıyordu, yıkılıyordu. On binlerce güvenlik görevlisi her tarafta görevdeydi. Türkiye’de biz de G-20 yaptık. Bizim G-20’mimizde en ufak bir gürültü patırtı olmadı. En güzel yerlerde tüm misafirlerimizi ağırladığımız gibi aynı anda bir taraftan G-20’yi yaparken kadın 20, gençlik 20, sendikalar 20, işadamları 20’sini yaptık. Bütün görüştüğüm dostlar ‘Antalya bambaşkaydı’ diyor. Biz attığımız adımlarda her zaman dürüst olduk, samimi ve kararlı olduk, işimizi bilerek yaptık. Şimdi de lütfen sizler bize temsilcisi olduğunuz ülkeleriniz ve firmalarınız adına şunu kendi firmalarınıza ve ülkelerinize anlatmanızda fayda var, Türkiye güvenli limandır. Türkiye anlatıldığı gibi, ‘basın özgürlüğü yok, fikir, düşünce özgürlüğü yok’ bunların hiç birisinin olduğu bir ülke değil. Basında sınırsız özgürlük söz konusu olamaz. Medya ülkeyi karıştırmak için, ülkeyi kendi içinde tahrik etmek için her türlü özgürlük alanlarını istismar ediyorsa onlar için de yargı vardır. Yargı onlar için de çalışır. Dünyanın hiçbir yerinde sınırsız özgürlük söz konusu değildir. Batı kendi içindeki özgürlük veya medya mensuplarına da yapmaktadır. Bizim kendi oradaki STK temsilcilerine neler yaptığını biliyoruz. Daha da ileriye gidiyorum, bizim bakanlarımıza dahi orada konuşma imkanı vermeyecek kadar Batı engelleyicidir. Son Hamburg G-20’de Almanya’da soydaşlarımızla salon toplantısı yapalım dedik, izin vermediler. Ne oldu özgürlük, niye izin vermiyorsunuz? Siz gelin burada istediğiniz yerde izin verelim, konuşturalım. Hollanda, Belçika öyle. Niye? Düşünce özgürlüğünden korkuyorlar. Düşüncelerine güvenmedikleri için düşünce özgürlüğünden korkuyorlar. Biz düşüncemize güvendiğimiz için düşünce özgürlüğünden korkmuyoruz. İşte buyurun, 25 gün yürüdüler, hükümetimizin güvencesinde yürüdüler. Herhangi bir şey oldu mu? Ankara’dan çıkıp İstanbul’a gittiler. Kimin güvencesinde? Hükümetimizin, güvenlik güçlerimizin ve mitinglerini de yaptılar, bir şey olmadı. Hala bu hükümete siz ‘ülkede güvenlik yok’ diyemezsiniz, insan utanır. Şuanda OHAL ile uğraşıp duruyorlar. Bu OHAL olmamış olsaydı bu kadar rahat, bu kadar huzurlu olarak bu adımlar atılamazdı. OHAL’in sınırlarını Batılıların çizdiği çizgiler içinde belirlemeyiz, sınırlarını biz belirleriz. Bu millet bize bu yetkiyi vermiştir. Bu yetki ile OHAL’i iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, iş dünyamızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde 15 sene önce Türkiye’de OHAL vardı ama bütün fabrikalar hep grev tehdidi altındaydı. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ile anında müdahale ediyoruz. Burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i. Fotoğraf aldıkça net, bir yanda 80 milyon vatandaşı ve 780 bin kilometrekare vatan toprağı ile Türkiye Cumhuriyeti, diğer yanda ise ruhunu ve bedenini bir şarlatana adamış bir terörist örgüt vardır. Seçim bu ikisi arasında yapılacaktır. Meselenin insan hakları ile hukuk ile adalet ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Terör örgütleri ile mücadele dünyanın her yerinde nasıl yapılıyorsa bizde de aynı şekilde yapılıyor" diye konuştu.

"Operasyonlar ve yargılamalar tüm dünyanın gözü önünde yapılmaktadır"

Türkiye’nin FETÖ ile yaptığı mücadelede bu işin ne zaman biteceğinin sorulduğunu söyleyen Erdoğan, Almanya’dan örnek verdi. Erdoğan, "Biz 250 vatandaşımızı 1 yıl önce ne yazık ki kaybettik. 250 vatandaşımız şehit oldu. Dün kabristanlarını ziyaret ettik. Aileleri ile görüştük. Acı onlarda. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Diğerleri için her şey çok rahat. 2 bin 193 vatandaşımızı gazi olarak aramızda saklıyoruz. Onlara layık olmaya çalışıyoruz. Geçen hafta GATA’daki yaralılarımızı ziyaret ettim. Kimisinin annesi, kimisinin eşi yanında. Kimisini ayağı kopmuş, kimisinin kolu kopmuş. Bütün bunlar ortadayken biz ne yapacağız, OHAL’i kaldır bunlar yine bildiklerini okusunlar. Yok böyle bir şey. Silahlı Kuvvetlerimizi ele geçirmeye çalışmışlardı. Silahlı Kuvvetlerimizin elbisesini giymiş bir miktar bu çete vardı. Aynı şekilde polisimizin içinde, yargının içinde vardı. Bakanlıklarımızın içinde vardı. 40 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak bunlar bu netice almışlardı. Bana diyorlar ki, dün bir uluslararası medya organı ile söyleşim oldu ‘peki ne zaman bitecek?’ Bu iş tamamen bittiği zaman bitecek. Doğu Almanya Batı Almanya birleştiği zaman anında 500 bin kişiyi Almanlar açığa aldı. Kimse kalkıp da Almanlara ‘500 bin kişiyi nasıl açığa alırsınız’ diye sordu mu? Biz şuanda yargı ile bir mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu ülkemizin huzuru için, iş dünyamızın huzuru için, aklınıza ne geliyorsa, eğitim kurumlarımızın huzuru için bunları yapmak durumundayız" dedi.

PKK ve YPG’nin Türkiye’nin mücadele ettiği önemli terör örgütlerinden olduğunu kaydeden Erdoğan, "Son 2 yılda 2 bine yakın güvenlik güçlerimizi şehit eden, Suriye’de kontrolü altına aldığı her yerde etnik temizlik, baskı, zulüm yapan bir örgüte hangi devlet başka türlü yaklaşabilir soruyorum. Bizi sizlerden, Batılı dostlarımızdan tek ricamız biraz empati yapmanızdır. New York’taki köprüleri kapatıp yaklaşanları vuran, Londra sokaklarında tankları ile insanları ve araçları ezerek ilerleyen, Berlin’de parlamento, Roma’da emniyet, Brüksel’de belediye binasını bombalayan bir örgüt düşünün. Aynı zamanda sınırlarınızın içinde ve hemen yanı başınızda sürekli askerlerinize saldıran, topraklarınızı taciz eden, vatandaşlarınızı katleden bir başka örgüt tahayyül edin. Temsil ettiğiniz şirketlerin bulunduğu devletler bunlara karşı ne yapardı acaba. Türkiye’nin yaptıklarından kesinlikle daha fazlasını yapacaklarını ben iyi biliyorum. En son Hamburg’da gördük. Şundan emin olunuz; Türkiye terörle mücadelesini başka hiçbir ülkenin riayet etmediği derece hukuk devleti sınırları içinde yürüttü, yürütüyor ve yürütecek. Operasyonlar ve yargılamalar tüm dünyanın gözü önünde yapılmaktadır. Bu derece büyük saldırılara maruz kalıp da hukuka ve teamüllere böylesine sadık kalan bir ülkenin daha anlayışlı, daha adil, daha makul bir yaklaşımı hak ettiğine inanıyorum. Şuanda Türkiye’nin ana muhalefeti ve PKK terör örgütünün arkasında olduğu muhalefet Avrupa’da, gittikleri her yerde bu ülkenin aleyhinde her türlü yalanı, yanlışı söylüyorlar" diye konuştu.

"OHAL’in çok da uzak olmayan bir gelecekte kalkması mümkündür"

15 Temmuz darbe girişiminin ardından getirilen OHAL’in sadece terörle mücadele ile sınırlı olduğunu belirten Erdoğan, Türk vatandaşlarından ve uluslararası yatırımcılardan herhangi birisinin OHAL sebebiyle mağduriyet yaşamasının söz konusu olmadığını söyledi. Erdoğan, "Böyle bir sorun yaşayan varsa doğrudan şahsıma başvursun, ben takipçisi olacağım. OHAL’i bahane ederek Türkiye’nin büyümesinin, gelişmesinin, ilerlemesinin önüne takoz koyan kimsenin gözünün yaşına bakmayız. Terörle mücadelemizdeki ihtiyaç ortadan kalktığında bu uygulamayı elbette sona erdireceğiz. FETÖ davaları yavaş yavaş şekillenmeye başladı. PKK ile mücadelede de önemli bir mesafe aldık. Çok sınırlı bir alanda uyguluyor olsak da OHAL’in çokta uzak olmayan bir gelecekte kalkması mümkündür" şeklinde konuştu.