Funda AVCI

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada filografi sanatı denilince akla ilk gelen isim Gül Akça… Filografi sanatının öncüsü ve en büyük ustası olma yolunda ilerleyen Gül Akça ile ilk tanıştığınızda enerjisi ve kendine has espri anlayışı ile sizi kendi aurası altına alıveriyor. Her zaman hayatta bir duruşu ve tarzı olmuş bir insan, yorumları ve bakış açısı ile karşısında bulunan herkese yeni ufuklar açıyor. Yılların verdiği deneyim ve bilgiyle yaşamda bıraktığı izleri takip ediyorsunuz diye düşünürsünüz fakat o kendine göre daha yolun başında… İki ayda öğrendiği bu sanatı sanki yıllardır yapıyormuş gibi…Aslında odaha 20’lerinde çok güzel hanım hanımcık bir genç kız… Gönlünün sanatta olduğunu keşfedip, kendini geliştirmiş.

HUZUR VERİYOR

Hayatı boyunca sanata özel bir ilgisi olan Gül Akça, aile dostları ve ustası Emina Hanım’ın desteği ile bu işe gönül veriyor. İki yıl içerisinde bu sanatı öğrenip, bakır tellerden geometrik şekiller çıkarmaya başlıyor. Eline aldığı her malzemeye sanatsal bir boyut katan Akça, filografiyi zaman içinde geliştirerek, emek ve sabırla bugünkü ustalığına kavuşuyor. Bir hobi olarak başladığı işte ortaya çıkardığı objeler zaman içinde sanat eseri haline geliyor. Filografinin çok meşakkatli ve zor bir sanat olduğunu belirten Gül Akça, "Bu sanat ilgimi çekti, gönül verdim. Filografiyle yaklaşık 5 senedir uğraşıyorum. Çivi ve çekiç kaba bir malzeme gibi duruyor, ama bu sanat insana çok huzur veriyor" dedi.

Filografi nedir?

Filografi ahşap bir zemin üzerine çakılmış çiviler arasından teller geçirilerek belli örgü teknikleri kullanılarak çeşitli desenler meydana getirilmesi sanatıdır. Bu sanat Ortadoğu'da doğmuş Batı’ya ve Uzakdoğu’ya yayılmıştır. Ülkemizde pek tanınmayan bu sanat, zorluğu, sabır gerektirmesi nedeni ile az uygulanmakta olup bütün dünyada unutulmak üzeredir.

Nasıl yapılıyor?

Gül Akça, filografinin nasıl yapıldığıyla ilgili şu bilgileri veriyor: “Filografi sanatçısı önce kafasında bazı motifler tasarlıyor. Daha sonra bu motifleri oluşturmak için tahta panolar üzerine bildiğimiz çivilerini belli bir düzene göre çakıyor. Bu çiviler boyanıp verniklendikten sonra, çivilerin arasından çeşitli renklerde iplikler sıkıca geçirilerek önceden tasarlanmış motifler ortaya çıkarılıyor. Ancak bu iplik geçirme bir ustalık gerektiriyor. Öyle rastgele bütün çivilerden aynı şekilde iplikleri geçirirseniz hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Ayrıca bu ipliklerin hem sağlam hem kolay temizlenebilir olması ve hem de temizleme esnasında renklerinin solmaması gerekiyor.Gerek tahta panonun ve gerekse kullanılacak ipliklerin rengi önceden sanatçı tarafından tasarlanıyor. Seçilen renklerin hem birbirine uyumlu olması hem de motifi ortaya çıkaracak şekilde olması gerekiyor. Yani ne renkler birbiri arasında boğulacak ne de çok fazla zıt renkler kullanılarak insan gözü rahatsız edilecek. Burada bütün iş, sanatçının yeteneğine ve ustalığına kalıyor.”

En çok talep Fransız ve Araplar’dan

Bir sunta üzerinde kadife kumaşın geçirilmesi…Ardından çivilerin desen üzerine yerleştirilmesi… Sarı ve gümüş renkli tellerin ardı ardına sıralanması… Gerisi ustanın marifeti… Bursa’da bugüne kadar bine yakın sergi açtığını ve eserlerini sanat severlerle buluşturmaya devam edeceğini belirten Gül Akça,“Hemen hemen tüm sergilerimiz Tayyare Kültür Merkezi’nde yapılmakta… Yurt dışında ise en çok Paris’te, Ortadoğu’da Arabistan, Filistin, Dubai’de sergilerimiz oluyor. Genellikle yurt dışına çalışıyoruz. En büyük müşterilerimiz Fransave Arabistan’dan. Kendi ülkemizden ve memleketimiz Bursa’dan da talepler bu yıl çok güzel. Kapımız sanat severlere her zaman açık.”