• EN GÜZEL MUALLİM VE MÜREBBİ


İl Vaizi Muhammed DÖNER
Eğitim ve öğretimin önemini çok iyi bilen Hz. Peygamber, bunu gerçekleştirirken farklı yöntemler uygulardı. Her şeyden önce o, kendisinden tavsiye isteyen insanların her birinin durumunu, anlayış seviyesini, ruh hâlini ve ihtiyacını dikkate alarak farklı tavsiye ve muamelede bulunurdu. O, beşerî ilişkilerde ve eğitim öğretim faaliyetlerinde muhatapların durumunun daima göz önünde bulundurulmasını öğütlerdi. Allah Resûlü"nün gözettiği bu ilkeleri onun ashâbı da dikkate alırdı. Nitekim Hz. Ali, “İnsanlara anlayabilecekleri şeyleri rivayet edin! Allah ve Resûlü"nün yalanlanmasını ister misiniz? Peygamber, muhatabını mahcup etmez ve onu güç durumda bırakmazdı. Medineli genç sahâbî Muâviye b. Hakem, yasak olduğunu henüz bilmediği sıralarda namaz esnasında aksıran birisine “Yerhamükâllâh” demişti. Cemaat, bakışlarıyla ona tepki göstermiş, o da “Yazıklar olsun! Ne oluyor da bana bakıyorsunuz?” diye karşılık vermişti. İnsanların üstelemeleri üzerine ise susmak durumunda kalmıştı. Namazın ardından Hz. Peygamber’in kendisine nasıl davrandığını şöyle anlatıyordu: “Ne ondan önce ne de sonra daha güzel öğreten birini gördüm. Vallahi Resûlullah beni ne azarladı ne bana vurdu ne de hakaret etti. Sadece, "Bu namazda insan kelâmı konuşulmaz. Namaz ancak tespih, tekbir ve Kur’an okumaktır." Dedi. Hz. Peygamber, insanların kusurlarını yüzlerine vurmaz, hoşlanmadığı tutum ve davranışlar karşısında, “Şu insanlara ne oluyor ki!” veya “İçinizden bazıları şöyle şöyle yapıyorlarmış!” gibi ifadelerle isim vermeden uyarıda bulunarak anlatımda dolaylı bir üslûbu tercih ederdi. Böylelikle muhataplar, topluluk içinde bir mahcubiyet duymadan gerekli dersleri çıkarırlardı. İnsanları eğitirken ve onlara bir şeyler öğretirken kolaylık göstermek, Hz. Peygamber’in öne çıkan eğitim metoduydu. Hz. Âişe diyor ki, “Peygamber (sav), iki durum arasında tercih yapma durumunda kaldığında, eğer günah değilse en kolay olanını tercih ederdi. Eğer günah ise ondan en uzak duran kimse olurdu. Vallahi, Resûlullah (sav) kendisine dair hiçbir konuda asla intikam peşinde olmamıştır. Fakat o, Allah’ın bir kanunu çiğnenince mutlaka bunun cezasını verirdi.” Allah Resûlü’nün terbiye usulünde muhataplarına yumuşak davranmak esastı. O, mütebessim çehresi, tatlı dil ve güzel üslûbuyla muhataplar üzerinde hep olumlu izler bırakırdı. Nitekim Allah onun bu yönünü şöyle anlatıyordu: “Allah’tan bir rahmet ile sen onlara yumuşak davrandın! Şayet kaba ve katı yürekli olsaydın hiç şüphesiz onlar etrafından dağılıp giderlerdi...” Ayrıca o, Firavun gibi ceberut yöneticilerin bile yumuşak sözden, nazik tutum ve davranıştan etkilenebilecekleri gerçeğini âyet-i kerimelerden öğrenmiş ve bu yöntemi kendisi de uygulamıştı. Bazı durumlarda anlattıklarının daha iyi anlaşılıp kavranabilmesi için bizâtihi uygulayarak anlatırdı. Bir gün bir bedevî Resûlullah’ın yanına gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu. Hz. Nebî, abdest uzuvlarını üçer defa yıkayarak ona abdest almayı gösterdi. Sonra da “Abdest budur. Bundan fazla yapan kimse, günah işlemiş, sınırı aşmış veya haksızlık etmiş olur” buyurdu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Panorama 1326’yı gezdi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Panorama 1326’yı gezdi

Sonuç olarak öyle bir ashap ve ümmet yetiştirdi ki, çok kısa zamanda karıncanın hukukunu gözeten, aldatmayan, güzel düşünen her biri yol gösteren ‘kandil’ misali yıldızlar meydana geldi. İçinde yaşadığımız toplumda da şifa reçetesi onun örnekliğidir. O’na yönelmek onun gibi terbiye etmek ümmetin kurtuluşuna vesile olacaktır.
 

  • AİLEMİZ YUVAMIZ: AİLEDE İNFAK BİLİNCİ

Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi malından harcama yapması, muhtaçlara yardımda bulunması anlamına gelen infak, Yüce Allah’a hamd etmek için insana öğretilen en güzel yollardan biridir. Her verme eylemi infak değildir. İnfakın bir ahiret azığı olabilmesi, yalnızca Allah rızası için yapılmış olması gerekir, yani samimiyete bağlıdır ve helal kazançtan verilmelidir. İnfak, sadece ahirette karşılığını bulacağımız güzel bir sebep ya da fakire geçimlik olmaktan ibaret değildir. Eşler arasındaki bağın bir iyilik fikri ve eylemi etrafında daha da kuvvetlenmesine, çocukların da İslam ahlakını öğrenerek yetişmesine vesile olur ve ailenin manevi havasını bereketlendirir.

  • Gençliğe Dair

Annemizden doğduğumuzda bir şey bilmiyorduk. Aile ortamımız ilkokulumuz oldu. Sonra anne-babamız kolumuzdan tuttu bir başka okula götürdü. Orada yeni bir ortamda farklı bir öğretmenle karşılaştık. İlk zamanlar belki biraz uyum problemi yaşadık fakat kısa sürede bu sıkıntılı dönem bitti ve öğretmenimizle anlaştık kaynaştık. Harfleri öğrenmeye, kelimeleri tanımaya, cümleleri kurmaya başladık. Kendimizi, okulumuzu, çevremizi tanıdıkça hayata bağlılığımız arttı. Afişlerde Hz. Ali'nin cümlesini heceledik: "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum."
Öğretmenler bizde cevher olarak bulunan kabiliyetleri ortaya çıkarabilen yetenekli insanlardır. Yerin altındaki madenleri yeryüzüne çıkarmak zor ve çileli bir iştir. İşte onlar bu işin mühendisidir, çilekeş işçisidir. Rüyaları dahi öğrencileri ile ilgilidir. Bazen öğretmen öğrenci münasebetlerinde sıkıntılar yaşanabilir. Fakat bunların hiçbiri aramızdaki muhabbeti zedelememelidir. Öğrenci olan, talip olmalı, istemeli, aramalıdır. Öğretmen de arayana aradığını vermelidir. Aynen şu sözde olduğu gibi: "Susuzlar suyu, su da susuzları arar durur." (Kaynak: Gençlerle Gönül Gönüle)

  • Kitap Tanıtımı: Biz Gençlere Dair- 7

Modern toplumların bireylerinde tutum, davranış ve beraberinde ahlak anlayışını da şekillendiren küreselleşme kavramı, değerler sisteminde ciddi değişime yol açmakta ve değerlerin kaynağı olan dinin aleyhine gelişim gösterdiği gözlenmektedir. Bu bağlamda küreselleşme gerçeği kimilerine göre geleneksel ve yerel değerlerin çözülüp dağılmasına sebep olurken, kimilerine göre ise tüm evrenin (din dâhil) metalaştırıp maddi-manevi ayrımı ortadan kaldırarak dünyevi-uhrevi değerlerin birbiriyle karışmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak din yerine ahlakın öne çıkarılmaya çalışıldığı, ılımlı dini anlayış ve oluşumların teşvik edildiği görülmektedir.

Değerli Genç Kardeşlerim!

Allah ve ahiret inancı çerçevesinde hesaba çekilme bilinci, bireylerin bencilliğe dayalı keyfilikten uzaklaşması ve sorumluluk sahibi olmasında büyük rol oynamaktadır. Bu nedenle ‘Kul hakkı-kamu hakkı- adalet ve güvenirlik’ kavramları ile ilgili olarak günümüz ahlaki problemlerin çözümünde soru ve sorunlarımıza alanında uzman üniversite hocaları tarafından ‘Biz Gençlere Dair-7’ adlı kitabımızda günümüz şartları göz önünde bulundurularak dikkat çekici çözümler sunulmuştur.

  • EL – AZÎZ

Azîz; yenilmesi mümkün olmayan gâlip; dengi ve benzeri bulunmayacak şekilde değerli ve şerefli; güçlü ve yenilmez demektir. Allah Teâlâ yegâne güç ve kuvvet sahibi olan mutlak gâliptir. O’nu âciz bırakacak hiç bir güç yoktur. Dilediğini izzetli, şerefli ve üstün kılar.

  • Peygamberimizin Çocuk Sevgisi

Aralarında birer yaş olan iki çocuk Medine mescidine girdiklerinde, herkes pür dikkat hutbeyi dinlemekteydi. Küçükler minberdeki dedelerine ulaşmakta kararlı görünüyorlardı. Cemaatin arasından minbere doğru yürüdüler.

Peygamberimizin torunlarına karşı hissettiği sevgi öylesine yoğundu ki Hasan ve Hüseyin’i görmezden gelerek konuşmaya devam edemedi. Peygamberimiz, cemaatin bakışları arasında üç basamaklı olan minberinden indi. İleride Cennet gençlerinin efendileri olacaklarını müjdelediği iki yavruyu kucakladı.

Hutbesini tamamlamak üzere torunlarıyla birlikte tekrar minbere çıktığında şöyle diyordu: “ Allah, ' Mallarınız ve çocuklarınız imtihan vesilesidir.’ derken ne kadar doğru söylemiş! Şu iki yavrunun düşe kalka yürüyüşünü görünce dayanamadım da sözümü keserek onları kucağıma aldım.” (Hadis-i Şerif) (Kaynak: Etkinliklerle Dinimi Öğreniyorum (DİB Yayınları) )