Ali Eşref UZUNDERE

Avrupa'nın küresel rekabette Asya ekonomileriyle baş edemeyecek hale geldiğine iddia eden Alkin, "Fiyatlar tutmuyor, üretim pahalı v.s. KOBİ’ler, yaşam standartlarındaki bozulma,  AB Komisyonu’nun ukala ve yüksek maaşlı bürokratlarının Avrupa ekonomisinde yaşanan bu sıkıntılarla ilgili olarak çözüm üretememesi, işsizliği inanılmaz rakamlara getirdi. Yunanistan’da genç nüfusta işsizlik, yüzde 55, İspanya'da yüzde 48, çoğunun durumu bu. Ne oldu bu ülkelerde KOBİ’ler kötü durumdalar. Rekabet berbat, herkes keyifsiz, bu keyifsizlik KOBİ'lerle ilgili sorunlar, yavaş yavaş siyasete yansımaya başladı." diye konuştu

AVRUPALI SEÇMEN MESAJ VERİYOR

Avrupalı seçmen, kendi ülkesinin çözüm üretemeyen siyasi liderlerden, siyasi ekiplerden öcünü böyle alıyor şimdi. Marjinal partilere oy vererek diğerlerine mesaj veriyorlar. Yani bizim sıkıntılarımızla ilgili çözüm üretmiyorsunuz, bilmem ne yapıyorsunuz v.s. Bir de tabii göçmenler geliyorlar, daha düşük ücretle çalışmayı kabul ediyorlar. Onların işlerini ellerinden alıyorlar gibi bir hikâye de var. Bu nedenlerle de müthiş bir kızgınlık var. Bu çok enteresan bir şekilde Avrupa’nın dünya mal ve hizmet üretimindeki rolünün düşmesine sebep oldu.

 Amerika ilk defa ihracat yapmayı sevmeye başladı

Avrupa’nın dünya mal ve hizmet üretiminde aşağıya doğru bir düşüş var. Buna karşılık ABD de tersine doğru yukarıya doğru bir hareketlilik var. Amerika çok enteresan bir şekilde hayatında ilk defa ihracat yapmayı sevmeye başladı. Bu enteresan yeni bir süreç, dünya ekonomisinde dengeleri bozabilecek bir gelişme. Çünkü dünya Amerika'nın dünyaya mal satması değil dünyadan mal almasına alışıktı. Şimdi dünyadan mal almayı sürdürse de eskisine oranla çok daha ciddi oranda dünyaya mal satan bir Amerika, dünya ticaretindeki dengeler açısından biraz kafa karıştırıcı bu duruma bakmak lazım.

ÇİN GERÇEĞİ

Aşağıdan hızla giderek daha önemli bir rol üslenme noktasına doğru giden bir Çin gerçeği de var. Bence onu da göz ardı etmemek gerekiyor. Diğer ülkeler; Japonya çok enteresan bir şekilde dünya mal ve hizmet üretimindeki rolünü inanılmaz bir hızla kaybetmekte. Önümüzdeki dönemde Japonya bunu nasıl yönetecek bunu ben de gerçekten merak ediyorum.

 Biz Türkiye olarak ne yapmaya çalışıyoruz?

Biz şunu yapmaya çalıştık. 2000 yılların başında en büyük sıkıntımız ihracatımızın yüzde 60’dan fazlasını sadece Avrupa Birliği'ne yapan bir ekonomi olmamızdı. Bir şekilde 2004'ten sonra Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamamıza rağmen, Türkiye’nin ihracatının yüzde 60’ın üzerinde ihracatının sadece belli bir coğrafyaya olmasının tehlike arz ettiğini hissetmeye başladık. O yüzden 2005-2006'dan itibaren Türkiye ciddi bir hızla ihracat Pazar çeşitlendirmesine gitti. 2001 de ihracattaki payları çok küçük olan masala yakın ve Ortadoğu ülkelerine yaptığımız ihracat, 10,4 oranında yanı yakın doğu ve Ortadoğu’ya yaptığımız toplam ihracatımızdaki payı yüzde 10,4 iken, bunu yüzde 27’ye kadar çıkarmayı başarmışız. Sonra 21,6 ya düşmüş, bunun nedeni son 2,5 senedir düşen petrol fiyatlarıyla bu ülkeler birden bire daha önce kazandıkları parayı kazanamamaya başladılar. Bunun için de Türkiye’den daha az ithalat yapmaya başladılar. Onlara daha daha az ihracat yapmaya geldik. O da yüzde 27’ye kadar çıkar ihracat oranımız yüzde 21,6 kadar inmesine sebep oldu. Dolayısıyla bunu diğer ülkeler için de söylememiz mümkün.

LATİN AMERİKA'YA GİREMİYORUZ

Diğer önemli bir sorun, giremediğimiz kıta Amerika, ihracatla giremiyoruz. Bunu çözemiyoruz. Bizden uzak bir coğrafya olması nedeniyle ihracat yapmakta metodolojiyi tam yakalayamadık ama Latin Amerika'nın çok enteresan bir şekilde Türkiye’ye ciddi manada artan bir ilgisi var. Sayın cumhurbaşkanımız; gerek başbakan, gerek Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Latin Amerika'ya seyahatler yaptı. Bu nedenle Latin Amerika’yla biraz daha yatırım yapmamız lazım. Bu yatırım parasal değil, ilişki yatırımı şeklinde olması gerekiyor. Gelecekte Latin Amerika önemli coğrafyalardan birisi olacak. O nedenle orayla olan ilişkilerimizi güçlendirmemiz lazım.

ÖNÜMÜZDEKİ 6 AY İÇERSİNDE DOLAR KURU NE OLACAK?

“Önümüzdeki 6 ay içersinde dolar kurunun ne olacağını merak etmeyen bir Allah’ın kulu var mı?” diye soran Prof. Dr. Kerem Alkin,

“Cumhurbaşkanımızın ABD başkanı Donald Trump’la yaptığı zirve görüşmesi dâhil, önümüzdeki 6 ay iç ve dış siyasetteki süreçleri çok iyi kurgulamaya devam edersek, bunun dolar-TL kuru üzerinde çok önemli etkileri olduğuna hep birlikte şahit olacaksınız” dedi. Bazı hocaların dolar–TL kurunda 3,3 Lira’ya tekrar dönüşün zor olmadığını düşündüklerini, bunu teyit eden bazı uluslararası finans kurumlarının raporlarının olduğunu bildiren Prof. Dr. Alkin,

 “Açıkçasını söylemek gerekirse ben ömrümde ilk defa herkes tarafından iyimser bir iktisatçı olarak bilinmemize rağmen, size kurla ilgili olarak çok önemli mesajlar vermem gerekirken, öyle olumlu bir mesajı vermeye henüz tam hazır değilim. Bunu gerekçesini de şöyle izah etmem gerekiyor:

37 MİLYAR DOLAR DÖVİZ GELİRİ KAYBIMIZ VAR

Rakamları şöyle alt alta koyalım. İhracattaki gelir kaybımız 11 milyar dolardır. Aslında fiilen 20 milyar dolar gibi gözüküyor, ama bu 20 milyar doların içersinde Avro’nun değer kaybetmesinden kaynaklanan bir durum var. Yani eski parite seviyesinde olsa, bu kayıp olmayacaktı. Avro’nun değer kaybetmesinden dolayı Avro cinsinden yaptığımız ihracatı, dolar kuruna çevirirken orada fifti fifti bir kayıp var, onu hesaba katmamak lazımdır. Onu hesaba katarsak 11 milyar dolar net ihracat kaybımız var. Bunu bir kenara yazalım.

Üstüne bir ekleme yapalım. Turizm gelirlerimiz; 2013 Gezi Parkı olaylarından itibaren Türkiye’nin dünyadaki algısına yönelik olarak sistematik saldırı

–ki bu saldırının en vahşi olan bölümü, 15 Temmuz idi maalesef. Dolayısıyla bu vahşi saldırıyla Türkiye’yi turizm açısından dünyanın en güvenilir ülkelerinden birisi iken, buna yılbaşındaki gece kulübü saldırısı, Türkiye’nin dünya turizmindeki en önemli destinasyonu olduğu gerçeğine yönelik olarak müthiş bir saldırıdır. Bu saldırının bize sebep olduğu kayıp, 11 milyar dolar. Toplamda etti, 22 milyar dolar.

Diğer önemli bir problem Ruslar ve Körfez ülkelerinde son dönemde petrol fiyatlarındaki çöküşten, para kaybettiklerinden dolayı bizim müteahhitlerimizin oralarda yaptıkları işleri de iptal etmek zorunda kaldılar. Türk müteahhitlerinin geçmişte çok rahatlıkla alabilecekleri birçok ihalenin iptal olduğunu sizler de duyuyorsunuz. Buradan da gitti mi bir 10 milyar dolar. Yani Türk müteahhitleri, daha önce alabilecekleri 10 milyar dolarlık bir iş kaybettiler. Çünkü o işler daha ihale sürecine bile çıkamadan iptal oldu.

Bize her sene iyi kötü 5 milyar dolar da portföy yatırımı geliyordu. Yani yabancılar net olarak bizim hisse senetlerimizi tahvillerimizi almak için ülkeye para getiriyorlardı, onu da getirmediler. 5 milyar dolar da öyle gitti.  Toplamda Türkiye’nin şu anda 37 milyar dolar döviz gelir kaybı vardır. 3 yıl içinde 37 milyar dolar döviz geliri kaybı, takdir edersiniz ki Türkiye gibi bir ülkede döviz kuruları üzerinde her zaman için yukarıya doğru basıncı artırır. Bu nedenle bizim çok ciddi manada kaybettiğimiz döviz gelirini biran önce eski günlerine getirecek stratejileri oluşturmamız gerekiyor.

Kaybı telafi edecek stratejiler

Yani ihracattaki 11 milyar dolarlık gelir kaybını, en kısa zamanda telafi edecek ihracat stratejileri, turizmle ilgili olarak Türkiye’nin dünyadaki turizm destinasyonu olarak en güvenilir ülke olduğu gerçeğini yeniden hatırlatacak ciddi tanıtım stratejilerine geçmemiz gerekiyor. Bunları yaparken Türkiye’nin tanıtımıyla ilgili yapacağımız işler, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan bakış açılarını da etkiye sebep olacaktır. Türk müteahhitleri için farklı ülkelerde nerelerde müteahhitlik hizmetleri var, onları da sık sıkı takip etmemiz gerekiyor.

DOLAR–TL KURU 3,3 SEVİYESİ HAYAL DEĞİL

Bu 37 milyar dolarlık döviz gelir kaybını telafi edici adımlar atmaya başlarsak, bu telafi edilmeye başlarsa unutmayın bunun mutlaka Türkiye ekonomisine döviz kurlarının normalleşmesi adına çok önemli etkisi olacaktır. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinde dolar–TL kurunun tekrardan 3,3 seviyesine gelmesi çok hayal edebileceğimiz bir şey değildir. Yani mümkün değil ancak hayal olabilecek bir değildir. Gerçekten Dolar –TL kurunun Türkiye ile ilgili olarak süreçleri etkin yönetmemiz halinde, konuyu lehimize çevirmemiz halinde dolar –TL kurunda 3,3 seviyelerine ve hatta onun altını bile görmek uzak bir ihtimal değil.

Merkez Bankası kura müdahale edemez

Ama bunları değerlendirirken mutlaka Türkiye’nin yine de 37 milyar dolarlık döviz geliri kaybının olduğunu unutmamızda yarar var. Bu şu sonucu da beraberinde getiriyor. Unutmayın T.C. Merkez bankasının döviz kurlarındaki hiçbir harekete elindeki rezervle müdahale edemez. Yanı düşünüyorsanız merkez bankası elindeki rezervi hangi günler için tutuyor?

Vallahi şöyle şöyleyim size; 44 milyar dolardı. Bu olaylar başımıza gelmenden evvel, yanı 2013’deki Gezi Parkı olayından hemen önce, Merkez Bankasının elindeki net kullanılabilir rezerv 44 milyar dolardı. O rezervin bir ara 26 milyar dolara kadar erittiler. 26 milyar dolar çok kısa bir tabanca, bunu bir haftada bitiririz.

MB bu gerçeklerin farkında

Döviz kurlarındaki büyük dalgalanmayı aman durduralım diye merkez bankası kara delik gibi at at çeker, bir bakmışsın bir hafta içinde bu 26 milyar dolarında en az yarısı gitmiş, bu arada kurda da bir şey olmamış. 13 milyar dolarla piyasaya müdahalede bulunursun, 4 liraya yükselen kur 3 liraya düşer, 13 milyar dolar gitti ama bak TL kuruda bir lira aşağı geldi, vallahi 10 kuruş aşağı gelmez 13 milyar dolar rezervi kaybettiğinle kalırsın.

O yüzden merkez bankası bu gerçeklerin farkında olduğu için elindeki döviz rezervini şimdi biraz 28,6 milyar dolarak kadar artırdılar ama elindeki rezervin farkındadır.

Unutmayın Putin, batıya karşı verdiği mücadelede yaklaşık olarak 240 milyar dolar rezerv kaybetmeyi göze aldı. İki sene içersinde 240 milyar dolar rezerv kaybetti Rusya. Bu yüzden 28,6 milyar dolar gözünüze büyük bir para gibi gelmesin, bir haftada biter.