Mehmet ÇETİNKAYA

Ardino Belediye Başkanı Resmi Murat'ın davetine icabet ettik meslektaşlarımızla… Bulgaristan – Kırcaali’nin sakin ilçesi Ardino’nun tarihini, doğasını gezdik. Şimdi sizlere yaşadığımız güzellikleri aktarma vakti...

Her ne kadar sınır ötesi bir gezi olsa da hiç yabancılık çekmedik. Çünkü oralar eski Osmanlı toprakları idi. Soydaşlarımızın çoğunlukta olduğu yerdi.

Türkler her yerde olduğu gibi orada da misafirperverler...
Kendimizi hiç yabancı hissetmedik eski vatan topraklarımızda.
Gezdiklerimiz ve gördüklerimizin dışında yemek ve salataların lezzetleri de unutulmayacak gibi aklımızda ve damağımızda kaldı. Sizin yolunuz oralara düşerse özelikle shopska salatası, kebabche ve banichkayı tatmadan gelmeyin derim.
2007’de AB’ye tam üye olan Bulgaristan, AB üyeliği koşulları sebebiyle ekonomik yapısında önemli reformlar yapmış ve yapmaya da devam ediyor.
Ardino Belediyesi AB hibe desteklerinden yararlanmak için birçok alanda projeler yapmakta. Bir kısım projeler hayata geçirilmiş bir kısım projeler içinde çalışmalar devam etmektedir.

ABD uçağı denize düştü ABD uçağı denize düştü

DAHA ÖNCE BAHSETMİŞTİM

Daha önce sizlere Ardino’dan birkaç kez bahsetmiştim.

Bulgaristan’la Türkiye arasındaki ilişkiler 1983 yılından itibaren bozulmaya başladı. Aynı yıllarda Todor Jivkov yönetimi ülkede bulunan Türklerin isimlerini asimile etme, sindirme çabalarına girişti. Türk’lerin isimleri değiştirildi. Çocukların sünnet edilmeleri yasaklandı. Camiler kapatıldı. İnsanların ibadet ve kendi dillerini öğretilmesine engel olundu. Türk müziği kasetleri bile suç sayıldı. Bu hareketlere karşı çıkan soydaşlarımız Belene toplama kamplarına ve hapishanelere konuldu. Hatta bazı Türklerin malları yağmalanırken, bazılarının ise ellerinden alınıp trenlere doldurularak Türkiye’ye gönderilmeye zorlandı. 
O günleri yaşı müsait olanlar çok iyi bilir.
Tarih sayfalarına bakıp okuduğumuzda ya da yaşlıları dinlediğimizde 1983 öncesinde de birçok olayın yaşanmış olduğunu görmüş oluruz.
Bugün geldiğimiz noktada iki ülke arasında ilişkiler eskiye göre daha iyi. Soydaşlarımızın durumu da, huzuru da eskisinden daha iyi… Ancak zorunlu göçler, iş ve aş sebebiyle gurbete gidenlerden dolayı sessizliği hissediyorsunuz.

 
Ardino eskiden köyün içinden geçmekte olan dereden dolayı Eğridere olarak bilinir. 1934 yılında Eğridere adı Ardino olarak değiştirilmiş ancak halk daha çok Eğridere demeyi tercih ediyor. 
Ardino Belediye Başkan yardımcısı Nedzhmi Myumyunhodshov ile akşam yemeğinde yaptığımız sohbette ilçe ile ilgili aktardığı bilgilere göre, köy olan Ardino 1960 yılında ilçe olmuş. 31 bin kayıtlı bir nüfusa sahip ancak 12.400’lük nüfus yaşamakta. Çoğunluk gurbette. İlçenin 52 tane köyü var. 40 muhtarlık var. 6 okul, 5 kreş mevcut. 1 hastane 2 eczane buluyor. 8 tane küçük çaplı butik otel var. 2 tanesinin de yapımı devam ediyor.
İlçede tarım ve hayvancılık yapılıyor. 4 mandıra var. 
10 tane konfeksiyon atölyesi var. Tekstil fabrikası bulunuyor.
İlçenin yüzde 70’i Türk, yüzde 23’ü Pomak, yüzde 7’si ise Bulgar.

KARTALKAYA / KUZGUNKAYA 

Kültür turumuzun ilk ziyaret yeri Kartalkaya, diğer adıyla Kuzgunkaya’ya oldu.
Ardino Belediyesi tarafından görevlendirilip bize rehberlik yapan Taner Chobanov’un verdiği yazılı ve sözlü bilgilere göre;

Ardino ilçesinde eski devir ve kültürlere ait birçok maddi izler korunmuştur. En eski tarihi tabakalar, yeni taş, tunç ve demir çağlarından olmakla beraber Traklar, Yunanlılar, Romalılar ve Bizans medeniyetlerinden izler taşırlar. Ardino’nun güneyinde eskiçağlara ait bir yol boyunca yüze yakın duvar gözüyle gizemli Kartalkaya veya Kuzgunkaya görülmektedir. Erişilmesi imkânsız görünen yüksekliğe Traklar tarafından mabet yeri olarak kullanılma amacıyla oyulmuş oldukları sanılıyor. Milattan önce 4. ve 5. yüzyıla ait oldukları belirlenmiş. Yaya turizmini ve fotoğraf safarisini sevenleri kışkırtacak bir yerdir. 

ŞEYTAN KÖPRÜSÜ

İkinci durağımız Şeytan Köprüsü oldu. İlçenin en etkileyici mimari şaheserlerinden biridir. Şeytan Köprüsü bir kemer köprüdür, Eğridere kasabasının 10 km yakınlarında yer almakta. Bu bölge, tarihî Trakya’nın tarihî yol güzergâhının bir parçasını oluşturur. Osmanlı İmparatorluğu zamanında yapılmış. I. Selim döneminde 1515-1518 yıllarında inşa edilmiştir. 
Altmış metreye yakın uzunluğu, en yüksek noktası 12 metre olan köprünün altından göz alıcı kıvrımlarıyla Arda nehri akmakta. Köprünün ana taşlarının birine “Solomon’un Mührü” diye adlandırılan küçük bir altıgen bulunmuştur. Köprü, sağlamlığı ve dayanıklılığı ile ün yapmış, ülke çapında öneme sahip tarihi bir anıt olarak ilan edilmiş. 
Köprünün ismi konusunda ise çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre üzerinden sadece şeytan geçebildiği için bu ismi almış iken, bir diğer rivayete göre ise köprünün sudaki yansıması şeytana benzetilmiştir. 
Köprü yakınlarında dünyada eşi benzeri olmayan bir çiçek yetişmekte. ‘Ölümsüz’ veya ‘Orfeusun’ çiçeği olarak adlandırılmıştır. Anlatılan bir efsaneye göre yörede Rodopski Silivrâk adıyla da bilinen çiçek, efsanevi Ozan Orfeus’un kanından türemiş ve uzun ömürlülüğün gizemi kendisinde saklıymış.