Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’na muhtaçtır. O her an yaratma halindedir”

Aziz Müminler! İhlâs suresinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: O Allah’tır, bir tektir. Allah Samed’dir; her şey O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir. Kimseyi doğurmamış ve kimseden doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” 
Okuduğum hadis-i şerifte ise Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kim kalbinden tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.” 
Muhterem Müslümanlar! 
Allah Teâlâ, âlemlerin Rabbidir. Her türlü hamd ve sena, kudret ve azamet, yücelik ve üstünlük O’na mahsustur. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Rabbimiz, mutlak güç ve sonsuz hikmet sahibidir. Ölümü ve hayatı var eden, mülkü ve makamı lütfeden, dilediğini yücelten, dilediğini alçaltan O’dur. Yaratan ve yaratmaya devam eden O’dur. Yaşatan ve rızık veren, doyuran ve koruyan O’dur. Hayatın her alanına ve her anına hükmeden, idare eden, yöneten yalnızca O’dur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’na muhtaçtır. O her an yaratma halindedir.” 
Kıymetli Müminler! 
Allah’a iman, İslam’la şereflenmenin ilk şartıdır. Allah’ın varlığına, birliğine, eşi, benzeri ve ortağı olmadığına inanmak, yani tevhidi kabul etmek, iman esaslarının temelidir. Bizi yoktan yaratan ve sayısız nimetiyle yaşatan Rabbimizin üzerimizdeki en büyük hakkı, O’na iman etmemizdir. 
Muhterem Müminler! 
Allah’a iman, O’nun görevlendirdiği Peygambere ve gönderdiği Kitab’a uymayı, çizdiği sınırlara ve verdiği hükümlere teslim olmayı gerektirir. Mümin, Allah’a iman etmeyi sadece bir sözden ibaret görmez. Aksine Allah’a iman etmek, hem Kur’an-ı Kerim’in ayetleri hem de Peygamberimizin hadisleri vasıtasıyla Rabbimizi tanımayı ve hayatını bu iman üzere yaşamayı zorunlu kılar. Allah’a iman, müminin hayatına anlam katar, fikir ve kararlarına yön verir, canlı-cansız bütün varlıklarla ilişkilerini etkiler. Bu sebeple müminin dilinden dökülen ve yüreğinde kök salan iman, aslında yeryüzünde iyiliğin teminatıdır. 
Değerli Müslümanlar! 
Allah’a iman eden insan, her işinde Rabbinin rızasını gözetir. Ailesinin, akrabalarının, komşularının ve yanında çalışanların haklarını korur. Sorumluluk üstlendiği her işi, emanet bilinciyle yerine getirir. 
Allah’a iman eden insan, zerre kadar da olsa hayrın ve şerrin mutlaka bir karşılığı olduğunu bilir. Ahiretini dünyaya değişmez, hesabı verilebilir bir hayat sürer. 
Allah’a iman eden insan, kaba ve zorba olamaz. Aksine bütün işlerinde istişareye önem verir. Merhameti ve şefkati ilke edinir. 
Allah’a iman eden mümin, vatanına ve milletine, dinine ve değerlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Malından hatta canından vazgeçer, ancak mukaddesatından asla vazgeçmez. 
Aziz Müminler! 
Allah’a iman, bizleri dünyada istikamete erdirecek, ahirette ise cennete ulaştıracak sağlam bir kılavuzdur. Rabbimize olan imanımız, kul olarak en değerli hazinemizdir. Allah’a iman ile bir ömür geçirmek, amelini imanına yoldaş eylemek, son nefeste iman ile çene kapamak ve ardında imanlı nesiller bırakmak hepimizin niyazıdır. 
Hutbemi Hz. İbrahim’in Kur’an-ı Kerim’de yer alan şu sözleriyle bitiriyorum: “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içirendir. Hastalandığım zaman bana şifa verendir. Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır. Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O’dur.”


 

İMTİHAN, SABIR VE EBEDİ SAADET

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara Süresi, 155)
Habil sınanmadı mı kardeş sevgisi ile? Ya Kabil sınanmadı mı mala mülke olan tamahı ile. Yakup Peygamber çok sevdiği Yusuf’u ile imtihan edilirken, Hz. Nuh büyük tufanla imtihana tabi tutulmadı mı? Doğup büyüdüğü yurdundan çıkarılan Peygamber EfendimizinMekke’yi fethettiğinde göstermiş olduğu hoşgörü ve öne çıkardığı liyakatle denenmedi mi Mekkeliler? Nefislerinin cenderesinde cebelleşen bizlerin daha fazla hoşgörüye, zarafete, inceliğe, rikkate ve nezakete ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde Peygamberi hal ile hallenme sınavında vermiş olduğumuz imtihan da öyle. Doğumla başlayan ve hayatımızın her evresinde bizi daha olgun insan yapmak adına karşılaştığımızacılar, üzüntüler, neşeler ve sevinçler birer imtihan unsuru değil mi?

SABIR YİNE SABIR

Bazen sevdiklerimizle bazen sevenlerimizle, bazen yaptıklarımızla bazen yapamadıklarımızla denenmekte; bazen de Peygamber Efendimizin ifadesiyle çölde yapılan yolculuk esnasında bulunan bir ağacın gölgesindeki beş dakikalık dinlence mesabesinde olan şu kısacık hayata düşkünlüğümüzle, başımıza gelenlere gösterdiğimiz tavır ve birbirimize tahammül ile hep imtihan halindeyiz. 
Tahammül sınırlarının zorlandığı, birbirine kolayca sırt dönenlerinçoğaldığı , ötekileştirme dili ve ben dilinin en çok konuşulan dil olmaya yüz tuttuğu şu dünyada ne kadar da muhtacız Eyyüb sabrına. HaniEyyüb yitirmişti tüm varlığını, yakınları dahi terketmişti kendisini. Yirmi beş yıl süren acı, ızdırap, yalnızlık hiç uzak tutamamıştı onu Rabb’ini zikirden ve Eyyübhiç umudunu yitirmemişti Rabb’inden. Allah’ın emri ile ayağını vurduğu çamurlu su şifa olmuştu yaralarla dolu bedenine, serveti katlanarak yeniden verilmişti kendisine. Sabır ve her hale şükür değil miydi onu yücelten tüm gönüllerde. 

Bakan Işıkhan, yeni asgari ücreti açıkladı Bakan Işıkhan, yeni asgari ücreti açıkladı

6 EVLADI TOPRAĞA KOYMAK

Bazen çektiğimiz zorluklardan, başımıza gelen bela ve musibetlerden, anlaşılmamaktan ya da yeterince kıymetimizin bilinmediğinden dem vurarak serzenişte bulunuruz ya, altı evladını kendi eliyle toprağa koyan bir Peygamberin ümmeti olarak çok mu sabırsız çok mu anlayışsız olduk acaba? Sabır ve şükür, iki kanatlı kuştur insanı ebedi saadete götürecek. Başa gelene sabır, sahip olunana şükür, her daim Hakk’ı zikir, gönüllere vurulan mühür insanı kemalata erdirecektir. En kıymetli nimetlerin başında gelen imanımız, imtihanımızın çekilir olmasında bizimledir. Allah insaftan, insanlıktan, iyilikten, sabırdan yana olanlardan eylesin cümlemizi!


BİR SORU – BİR CEVAP
Başkasına ait bir markayı izinsiz kullanmak, bunun ticaretini yapmak ve bundan para kazanmak caiz olur mu?
Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz.
İslam emeğe büyük önem verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de, “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39) buyrulur. Hz. Peygamber de (s.a.s.) emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde, “Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’, 15) buyurmuşlardır.
Bu itibarla, bir firmanın kendi markasının izinsiz olarak başkaları tarafından kullanılması kul hakkı ihlaline ve müşterilerinin aldatılmasına sebep olacağından dolayı İslam ahlakıyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca bu yolla haksız kazanç sağlamak da dinen caiz değildir.
(Din İşleri Yüksek Kurulu)
 

KISSADAN HİSSE   

Yeryüzünde iyiliği hakim kılmanın formülü

Rasûlullah (aleyhisselatu vesselâm):
“Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir” buyurdu. Kendisine:
“Ya bulamayan olursa” diye soruldu.;
“Eliyle, çalışır, hem şahsı için harcar, hem de tasadduk eder” cevabını verdi.
“Ya çalışacak gücü yoksa” diye soruldu.
“Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sahibine yardım eder” dedi.
“Buna da gücü yetmezse” dendi.
“Ma'rufu(iyiliği) veya hayrı emreder” dedi.
“Bunu da yapmazsa” diye tekrar sorulunca:
“Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkoyar. Zîra bu da bir sadakadır” buyurdu.
(Buhârî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât 55, (1008)
Allah Rasûlü’nün sözlerinden her bir insanın payına ne güzel hisseler düşüyor! Bu Hadis-i Şeriften bizim hissemize düşen ise; “İyi olmak, iyilik yapmak ve iyiliğe sebep olmak için önümüzde hiçbir engel yoktur. Engel olmadığı gibi mazeret de yoktur”

Günün Ayeti
Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.(Nisâ, 4/58)

Günün Duası
Nazargahın olan kalplerimizin, kendi yaktığımız ateşlerde kararmış birer taş parçası haline gelmesine izin verme Allah’ım!
 

Günün Hadisi
Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.