Kahvenin Türkiye’ye gelişinin 1519 yılına dayandığını anlatan İstanbul Kent Üniversitesi Gastronomi bölümünden Doç. Dr. Burak Mil, “Tarihçi Solakzade’ye göre Türkiye’ye kahvenin gelişi 1519 yılına dayanıyor. Birinci Selim’in Mısır Seferi’nde getirdiği ürünlerden bir tanesi. Dolayısıyla Türk Kahvesi 500 yılı aşkın süredir tüketiliyor. Türk Kahvesi bizim için bir içecek değil, Türk kültür motifinin önemli öğelerinden bir tanesi. Bir kahvenin 40 yıl hatırı var. Dolayısıyla kahvenin bizde kendiliğinden bir öyküsü gelişmiş. Türkler kahveyi bir içecekten ziyade Türk kültür motifinin değerli bir unsuru olarak görüyoruz” dedi.


KAVRULDUKTAN 10 GÜN SONRA TÜKETİN
Kahvenin tazeliğini koruması için saklama koşullarının önemli olduğunu anlatan Doç. Dr. Burak Mil, “Kahve dediğimiz aslında bir çekirdek, bir meyvenin çekirdeğinden bahsediyoruz. Taze kahve yeni kavrulmuş bir kahve olmalı. Türk kahvesinin orijinal hali orta kavrulmuş olmalıdır. Kahve çekirdeklerinin taş değirmenlerde öğütülmüş olması gerekiyor. Kahve kavrulduktan sonra maksimum 10 gün içinde tüketilmeli. Kavanozu elinize aldığınızda kesif bir kahve kokusu yayılmıyorsa o bayat bir kahve. Kavanoz zaten açıkta saklanıyorsa nem aldığından dolayı bu 10 günlük süre daha da kısalır. Açıkta duran kahve tüketilmemeli. Kahvenin kokusu ve bununla birlikte tadı eğer ekşimişse o da bayat olduğunun kanıtıdır” diye konuştu. (DHA)

 

Bursa AFSİAD’dan TÜBİTAK BUTAL’a ziyaret Bursa AFSİAD’dan TÜBİTAK BUTAL’a ziyaret