Osmangazi'de konforlu ulaşım Osmangazi'de konforlu ulaşım

Büşra EKİM

Eski Ahit'te anlatılır;  Nuh tufanından sonra, gemiye ağzında taze koparılmış zeytin dalıyla dönen güvercin göstermiştir ki; sular altında kalan yeryüzünde canlı kalan tek varlık  "zeytin ağacı" olmuş.

Mitolojide anlatılır; Atina şehrinin tanrısı bir zeytin dalı sayesinde belirlenir... Athena'nın önerisiyle bir zeytin ağacı dikilir Akropolis'e. Bu ağaç büyüyüp yüzyıllarca yaşayacaktır.

Eski Yunan'da kutsal ağaç olarak kabul edilip, zeytin tarımının sadece iyi ve dürüst insanlar tarafından yapılmasına izin verilirmiş.

Kimi zaman Sezar başına taç yapar, kimi zaman olimpiyat şampiyonları, başının üstünde taşır zeytin dalını. Aslında her gün kahvaltıda farkında bile olmadan yediğimiz zeytinin ağacı Herkül’ün silahıdır, Hz.İsa’nın çarmıha gerildiği haç zeytin ağacındandır.

Hz Davut, Abuşalom'dan kaçarken Kudüs'ün doğusundaki zeytinlik dağının yamaçlarına tırmanmıştır.

Kur'an'da ise üzerine yemin edilir zeytinin.

Dendroloji yani Ağaçbilim derinlemesine incelenmeli bu bağlamda. Zira ağaçların dünyası çok zengin.

Zeytin ise kutsal!

Ailemizin Hayrettin Karaca'ları

Pek çok unvanı olabilir insanın hayatı boyunca. Genelde de mesleki, akademik kariyerlere dayalıdır unvanlar.

En güzel yaşam şekli; "yaşam verenlerindir" bana kalırsa.

Doğayı korumanın bir görev ya da lütuf olarak algılandığı, sığ duygularla geçirdiğimiz zamanlarda, doğanın var olan dengesini korumak, devamlılığını sağlamak; ağaç kesmemek, korumak ve ağaç dikmek yaşamın temeli.

Bu anlamda çalışmalarıyla hepimizin tanıdığı ve geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, "Toprak Dede" unvanlı Hayrettin Karaca, yürekli bir öncüdür. TEMA Vakfı'nın kurucularından biridir. Pek çok proje ile ülkemizin doğasını koruma derdinde, mücadeleci, güzel bir yürek olarak sevdik biz onu.

"Toprak Dede" unvanını hakkıyla kazanmış olmak, çok özel bir durum. 

Büyükdedem, Ahmet Hamdi BARAN

İstiklal Savaşı Gazisi...

Bir gözünü cephede kaybetmiş, savaş sonrası uzun yıllar başçavuşluk görevini sürdürmüş bir asker. Tek gözündeki pamuktan dolayı da herkes ona "Pamuk Dede" demiş. O benim hiç göremediğim, görmeden sevdiğim Pamuk Dedem...

Kestel Gölbaşı köyüne yerlemiş savaş sonrasında. Köyümüzün hemen yanındaki komşu köy; Dudaklı'da, pek çok dizi, film ve fotoğraf çekimlerine sahne olmuş meşhur bir yol vardır. Karşılıklı iki sıra çınar ağaçlarıyla kaplı bir ağaç tüneli... Dudaklı Kanalı denir oraya. Orası da dedemizin görev alanı kapsamında olduğundan, oraya çınar ağaçları dikilmesi için öncülük ettiğini ve ilk fidanı elleriyle diktiğini biliyoruz. Ne zaman bir dizide, haber ya da fotoğraf paylaşımında görsem o yolu, gurur duyuyorum dedemle.

105 yaşında vefat etmiş olan dedemin ağaçlarından biz, torunun çocukları da zeytin topluyoruz. Ve sonra da doğanın bir mucizesi olan zeytinyağına dönüşüyor o zeytinler.

Yani Pamuk Dede'nin toprağa kök salan ağaçlarının dallarına, bugün biz torunları uzanıyoruz.

Dedem, Yılmaz BARAN

Şimdi 78 yaşında.

Otuzlu yaşlarına kadar, beyaz atıyla tozu dumana katmış kara yağız delikanlım.

Bir adeti vardır, önemli bir şey olduğunda ağaç diker. Çocukları ve biz torunları doğduğunda birer tane ağaç dikmiş. Benim doğumum ve onun emekliliği aynı zamana denk gelmiş ve ikimiz adına bir de nar ağacı dikmiş. Çok uzun yıllar meyve vermedi o ağaç. Dedem meyve verdiğini gördüğü gün ise beni alıp hemen köye götürdü. Beraber izledik nar çiçeklerinin, meyveye evrilişini.

Sonra bir elma ağacım oldu, onun ellerinin toprakla buluşturduğu. Tanıdığım en inatçı insanlardandır dedem. Fanatik Galatasaraylı biri olarak, bir şampiyonluk kutlaması için kiraz ve kayısıyı aynı ağaca aşılamış, defalarca denemiş ve sarı kırmızı bir ağacın keyfini sürmüştü. Beraber zeytin toplarız dedemle; ata yadigarı, asalet timsali zeytin ağaçlarımızdan. Kendini bildi bileli toprağa dokunuyor, yeni fidanları toprakla buluşturuyor... Şimdiye kadar nereye kaç adet ağaç diktiğinin de sayısını bilmiyor. Bildiğimiz tek şey; fırsatını bulduğu her an, her uygun yere ağaç dikiyor olması. Evladı gibi görüyor onları.

Yaklaşık elli beş yıl önce, sevdiği kadına, yani yaşam rehberim anneanneme yazdığı mektuplardaki, zarafeti ve  asilliği ağaçlarına dokunurken de gösteriyor. İncitmekten kaçınıyor ve asla ilgisiz bırakmıyor onları.

Ağacı küstürmüyor! "Ben babamın zeytin ağaçlarını, at arabalarıyla naklettim..." dedi. Çünkü bizde ağaç kesilmez ! Ağaç dikilir, yaşatılır...

Velhasıl; "Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin..." diyen Nazım sanki dedemi anlatmış...

Kuş Hakkı 

Dedemin, ağaçların üst dallarındaki meyveleri toplamaması çocukken dikkatimi çekmişti. Nedenini sorduğumda; "Kuş hakkı onlar evladım..." demişti.

Dedem ağaçlara konan kuşlara kiraz, elma, vişne ayırıyor, meyvelerini kuşlarla paylaşıyordu. Kul hakkını bilirdim de kuş hakkını da dedemden öğrendim o zamanlar. 

Annem... Yıldız'ım...

Ağaçlara sarılma huyu vardır annemin. Bize de aşıladı bu alışkanlığını. Ağaçlara sarılırız biz sıkı sıkı. Yerin yedi kat altından, topraktan bir enerji verir bu bize. Hatta kuzenlerimin daha küçükken bunu biraz yanlış anlayıp, yolda gördüğü elektrik direklerine sarılmalarını unutamam. :)

Ve ben...

Zeytin budama zamanlarında, dedemin budadığı dalları toplardık kardeşim Buse ile. Bizim için trambolin oluyordu adeta, yığınlar yaptığımız zeytin dalları. İşten kaytarıp, o yığınlar üzerinde uyuduğum zamanlar olurdu. Yani zeytinin kucağında büyüttü dedem bizi. Kendime ait bir toprağım olduğu ilk an ise dedem; "Fidanların hazır kızım..." dedi.

Ağaçlara sarılan bir annenin evladıyım.  Ve zeytin ağacı misali yaslandığım bir dedenin torunu...

Bursa’ya o güzel ağaçları kazandırmış bir pamuk dedem var...

Buraya kadar her şey gayet güzel değil mi?

İsterseniz, Google'a "zeytin katliamı" diye bir yazın. Şunları göreceksiniz;

"Muğla'da izinsiz kesilen, 600 zeytin ağacı...

Manisa'da kesilen 500 zeytin ağacı...

Antalya'da zeytin katliamı...

Urla'da katliam... Zeytin ağaçları kesildi...

Ödemiş'te zeytin... Bir katliam haberi de Bursa'dan..."

Ve daha niceleri.

Ben bu katliam haberlerini gördükçe, içim acıyor... Nefes alamıyorum...

Köyceğiz'in Çandır Köyü'nde, heybetli bir zeytin ağacının dalları üzerine bir levha asmışlar;

"Herkese ait ama kimseye ait değilim.

Sizden önce de buradaydım.

Sizden sonra da burada olacağım."