DİN VE MANEVİYAT

Allah Teâlâ, yarattığı insana şah damarından daha yakındır. Dua ettiğinde ona icabet edendir. Onu akıl, gönül, şuur ve vicdanla donatan, meşakkatler içinde asla yalnız bırakmayandır. Çaresiz kaldığını düşünen insana Sevgili Peygamberimizin örnekliğinde çıkış kapıları bahşedendir.

BTSO'dan önemli adımlar BTSO'dan önemli adımlar

Kıymetli Müminler!

Hayatın her dönemi kendine has nimetleri ve külfetleri ile beraber yaşanır. Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık yılları kimi zaman güzel hatıralarla, kimi zaman da sıkıntı ve üzüntüler içerisinde geçer. Hayatta karşılaştığımız imtihanlara göğüs germek ve çözüm bulmak öncelikle selim bir kalbe sahip olmakla mümkündür. Kalb-i selim, Allah’a teslim olmakla huzur bulan kalptir. Mümin, kalbini imanla besler. Maneviyatını güçlü tutar. Enerjisini ibadetten alır. Gönül doktoru olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), kalbte karar bulan maneviyatın önemini şöyle anlatmıştır: “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi, doğru ve düzgün olursa bütün vücut iyi, doğru ve düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O kalptir.”1

1 Buhârî, Îmân, 39.

2 Enfâl, 8/24.

3 İnşirâh, 94/1-8.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Değerli Müslümanlar!

Allah’ın eşsiz rahmeti ve koruması altında olduğuna ve onun her an kendisini görüp duyduğuna inanan insan yalnız ve kimsesiz kalma korkusu yaşamaz. Hayatı yaşanılır kılmada, zorlukları aşmada, iyilikleri çoğaltmada imandan ve maneviyattan güç alır. Manevi dünyasını sağlıklı yollarla besledikçe gerilim ve çatışmadan uzaklaşır. Huzura kavuşur, ümidi artar. Zira yüce dinimizin bize öğrettiğine göre, insanın maddi ihtiyaçları kadar manevi ihtiyaçları da vardır. Maneviyat, hayatın doğal bir parçasıdır. Umut, sabır ve hoşgörü kaynağıdır.

Aziz Müslümanlar!

Günümüzde iletişim imkânları artsa da maalesef insanoğlu yalnızlaşmıştır. Aile bağları zayıflamış, akrabalık ilişkileri canlılığını yitirmiştir. İsraf ve gösterişe dayalı tüketim kültürü, ruhen ve bedenen insanlığı tükenmenin eşiğine getirmiştir. İşte böyle bir zamanda her yaştan insan için manevi destek ve rehberlik vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Manevi destek; zor günlerden geçen, ayakta kalmak için yardıma ihtiyacı olan kişilere azim aşılar. Şiddete ve zulme dur diyerek merhameti yayar. Acı ve kederle başa çıkmada, bağımlılıktan kurtulmada umut olur.

Muhterem Müminler!

Cenâb-ı Hak, bir âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığında Allah ve Resûlü’nün davetine gönülden uyun ve bilin ki, şüphesiz Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.”2

Hayat veren İslam ile toplumu aydınlatma vazifesini günümüzde hademe-i hayrat olan din görevlilerimiz üstlenmiştir. Onlar, sahih dini bilgi ve geleneğimizin köklü tecrübesi ile gece gündüz topluma hizmet etmektedir. Camiler ve Kur’an kursları başta olmak üzere hastaneler, ceza infaz kurumları, huzurevleri, sağlık kurumları ve öğrenci yurtları gibi hayatın her alanında milletimize manevi danışmanlık ve rehberlik yapmaktadır.

Aziz Müminler!

İmtihan dünyasında bunalan insan için hayatı anlamlı kılacak yegane kurtuluş, özüne dönmesi, hakikati araması ve maneviyatını canlı tutmasıdır. Unutmayalım ki yorulan gönüller, imanla ve muhabbetle tazelenir. Aşınan değerler vicdanla onarılır. Savrulan hayatlar, manevi destek ve rehberlikle istikrara kavuşur.

Hutbemi Cenâb-ı Hakk’ın Sevgili Peygamberimiz’e ve O’nun şahsında bütün insanlığa iç huzuru olarak bahşettiği İnşirah Suresinin meâliyle sonlandırıyorum: “Ey Muhammed! Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şanını yüceltmedik mi? Elbette zorluğun yanında nice kolaylıklar vardır. Gerçekten, zorlukla beraber nice kolaylıklar vardır. Öyleyse, bir işi bitirince hemen diğerine koyul. Ve yalnız Rabbine yönel.”3

OLDUĞUN GİBİ OLMAK

Yüce dinimiz İslâm, ihlâs ve samimiyetin, Müslümanların ibadet ve davranışlarının vazgeçilmez özelliği olması gerektiğini ortaya koymuş ve ölçü olarak her yerde ve her zaman samimiyeti almıştır. Hatta dil ile söylenene değil kalp ile tasdik olunana itibar etmiştir. Şunu anlıyoruz ki; ibadetlerimiz samimi olmalı, kulluğumuz samimi olmalı, ilişkilerimiz samimi olmalı, tebessümümüz samimi olmalı, konuşmamız, dinlememiz, alakamız samimi olmalı. Özetle, samimiyetimiz de samimi olmalı. Kulluğumuz Hak katında değerlendirilirken ne kadar çok ibadet ettiğimiz mi yoksa bu ibadetlerimize ne kadar samimiyet katabildiğimiz mi sorgulanacaktır diye düşünmek gerekir! İbadetlerden manevi zevk alabilmenin en temel yolu, riya ve gösterişten arınmış samimi bir kulluktan geçtiğine göre manevi hayatımızın teşekkülü için riya, gösteriş, bencillik, ikiyüzlülük, münafıklık, yalan ve aldatma ile kirlenmemesi gerekiyor. Bugün insanlar birbirleriyle münasebetlerini maalesef, endişe ve güvensizlik üzerine bina ediyorlarsa bunun asıl sebebini insanların Rabb’leriyle olan münasebetlerinde aramaları gerekir kanaatindeyim. O’ndan uzaklaşan hayata değer katan her şeyden uzaklaşıyor.

Yüce Kitabında Rabbimiz: “De ki: İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”

Affetmeyi çok seven Rabbimiz, özümüze dönmeyi ve samimiyetle huzurunda durmayı öğütlüyor bize. Af dileyeni affetmeyi vadediyor. Sabredip samimiyetini bozmayan Eyyub’u öğretiyor bir kez daha kullarına… Bu ramazan elveda demeye hazırlanırken kendimize dönelim ve kendimizi bulalım ve kalan ömrümüz samimiyetin afiyetiyle teslim olsun son nefesine!...

Süt sebebiyle oluşan mahremiyette ölçü nedir?

Aralarında süt hısımlığı bulunan kimseler birbirlerinin mahremidirler yani bunların birbirleriyle evlenmeleri ebediyen haramdır. Süt akrabalığı ile nesep akrabalığı arasında mahremiyet açısından bir fark yoktur. Dolayısıyla bakma, dokunma, bir arada bulunma, beraber seyahat etme vb. konularda nesep akrabası için söz konusu olan kurallar süt akrabası için de aynen geçerlidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 113).

https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/830/sut-sebebiyle-olusan-mahremiyette-olcu-nedir-

Günün Ayeti

Kendilerine Kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okur (ve hayatlarında uygularlar). İşte ona gerçek iman edenler bunlardır. Onu inkâr edenlere gelince, işte asıl kaybedenler de onlardır.

Günün Hadisi

Allahım! Şüphesiz ben nefsime çok zulmettim, günahları bağışlayacak olan yalnız Sensin. Öyleyse katından bir af ile beni bağışla. Bana merhamet et, çünkü bağışlaması ve rahmeti çok olan sadece Sensin. (Al-Bukhari, “Ezan”, 149; Muslim, “Zikir”, 48)

Günün Duası

Allahım! Öfkenden rızana; cezandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Sana övgüyü saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin. (Müslim, "Salât", 222)