Enver Paşa komutasındaki birlikler, 22 Aralık 1914- 15 Ocak 1915 tarihlerinde Sarıkamış'taki Allahuekber Dağları'nda, Rus kuvvetlerini püskürtmek isterken ağır kış koşullarıyla karşılaştı. Genelkurmay Başkanlığı'nın kayıtlarına göre, 60 bin asker, şiddetli soğuk, açlık ve yetersiz giysiler nedeniyle şehit düştü. Erzurum'daki 9'uncu Kolordu Komutanlığı ile Sarıkamış'taki askeri birliklerde görevli subayların Allahuekber Dağları'ndaki sessiz anma törenleri, Alaattin Karaca başkanlığındaki dönemin Dağcılık Federasyonu ile 2003 yılında Erzurum Kalkınma Vakfı Başkanı olan Necati Bölükbaşı ve Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez'in çabalarıyla kamuoyunca sahiplenildi. 

KASAPOĞLU: GENÇLERİMİZLE BİRLİKTE ÇALIŞACAĞIZ

Türkiye'nin dört bir yanından gelen, her yaştan yaklaşık 20 bin kişi, şehitleri anmak için Sarıkamış'ın Kızılçubuk köyünde buluştu. 'Gençlik şühedanın izinde yürüyor' sloganıyla düzenlenen yürüyüşe; Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, valiler, milletvekilleri, il ve ilçe belediye başkanları, bölge komutanları, askerler, polisler, izciler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve öğrenciler katıldı.

Bursa AFSİAD’dan TÜBİTAK BUTAL’a ziyaret Bursa AFSİAD’dan TÜBİTAK BUTAL’a ziyaret

Yürüyüş öncesi basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Bakan Kasapoğlu, "Şühedanın izinde yürüyoruz. Şühedamızın emanet ettiği bu kutsal vatanı yine yarınlara ilelebet taşıyarak payidar kılmak için var gücümüzle gençlerimizle birlikte çalışacağız. Gençlerimiz şühedanın fedakarlığının farkında. Onların hissiyatını hissetmek, bu şuurla bu emanete sahip çıkmak için bu tür etkinlikleri bakanlık olarak düzenliyoruz. Her geçen yıl bu faaliyete teveccüh çok ciddi oranda artıyor. Bu şuurla bu ruhla geleceğe yürümek çok önemli. Birbiri için canından geçmiş, canını feda etmiş bir ecdat var. O ecdada layık olma bilinciyle onların yolundan yürüyen bir gençlik var. Biz bu gençlerle önümüze konan tüm engelleri bugüne kadar aştığımız gibi bir bir bertaraf ettiğimiz gibi bundan sonraki süreçte de tüm engellilere adaletimizle merhametimizle hukuk anlayışımızla meydan okuyacağız. Yarınlara sanayimizle teknolojimizle ilim ve irfanımızla sporcularımızla sanatçılarımızla güçlü bir şekilde yürüyeceğiz" diye konuştu.

Sarıkamış'a 105 yıl önce yurdun dört bir yanından gelenler gibi bugün de Türkiye'nin her şehrinden gelenler olduğunu hatırlatan Bakan Kasapoğlu, "Yine 105 yıl önce Kudüs'ten, Yemen'den, Şam'dan, Halep'ten, Üsküp'ten olduğu gibi bugün de yurt dışından gelen önemli misafirlerimiz, gençlerimiz var. Aynı ruhu, aynı heyecanla yaşamanın bu bilinçle idrakle yarınlara yürümenin mühim olduğuna inanıyoruz. Bunu görmek bu manzaraya şahit olmak bizler için ayrı bir heyecan, ayrı bir mutluluk. Bu güzel tabloda emeği olan herkese şükranlarımı sınıyorum" dedi. 

Kamyonlarla erzak ve Türk bayrağı dağıtılan binlerce katılımcı, saat 10.30'da 105 yıl önce olduğu gibi yürüyüşe başladı. Bölgede askeri helikopterle güvenlik amacıyla uçuş yapıldı. Katılımcılar, dev bayrak ve Atatürk posterleri taşıyarak, 'Şehitler ölmez vatan bölünmez', 'En büyük asker bizim asker' sloganları attı. Eksi 9 derece hava sıcaklığında, zorlu yürüyüşe katılanlar, 6,5 kilometrelik 'Şehit Kurmay Albay Faruk Sungur Yolu'nu izleyerek, Yukarı Sarıkamış Mahallesi'ndeki tören alanında yürüyüşü sonlandıracak.

BAKAN PAKDEMİRLİ: ÇANAKKALE'DE YANMIŞ, KARSTA DONMUŞUZ

'Türkiye Şehitleriyle Yürüyor, Gençlik Şühedanın İzinde' yürüyüşünün ardından Yukarı Sarıkamış Mahallesi'ndeki tören alanında şehit anıtına çelenk sunuldu ve saygı duruşunda bulunuldu. İstiklal Marşı ve Kur'an-ı Kerim okunmasının ardından kürsüye gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, "Zamanın donduğu yerdeyiz. Allahuekber nidalarını dağlara kazıyan şehitlerin yanındayız. Şehitlerin torunları, yiğitlerle büyük Türkiye'nin güçlü Türkiye'nin gençleriyle birlikteyiz" diyerek konuşmasına başladı. Pakdemirli şunları söyledi:

"Biz hala bütün dünyanın bildiği, alemin tanıdığı bir devletiz. Bedenimizle, nefesimizle, sesimizle dünyanın bütün coğrafyalarında varlık gösteren aziz bir milletiz. Hala bir başımız Altay, bir başımız Söğüt, bir başımız Kaşgar. Biz böyle bastığımız her toprağı yurt edinmiş milletiz. Geçtiğimiz yurtlarımızı unutmamış bir milletimiz. Bizim yurdumuz candan kıymetli, vatan sevgimiz imandan, bir canımız bir cananımız var. Bir imanımız bir de vatanımız var. Bunar için Çanakkale'de yanmış, Kars'ta da donmuşuz. Her öldü dediklerinde dirilmiş, her bitti dediklerinde yeniden başlamayı bilmişiz. Bir ölmüş bin dirilmiş bir milletiz. Sarıkamış böyle bir milleti tarif eder. Hamdolsun ki biz o milletiz, o izzet ve şerefteniz. 105 yıl evvel anaların yüreğine ateş, yiğitlerin kaderine kar düştü. Kafkas cephesini savunmak için başlattığımız harekât hepimiz için bir beyaz hüzün olarak durmakta. Bu hüznü unutmamalıyız. Seferlerimizi, zaferlerimizi hatırladığımız kadar hatırlamalıyız Sarıkamış'ı."

100 MİLYON LİRA YATIRIM YAPTIK

Hükümet olarak 2004 yılında Sarıkamış Allahuekber Dağları Milli Parkı olarak ilan ettikleri alana 100 milyon lira yatırım yaptıklarını, 8 şehitliğin ihyasını gerçekleştirdiklerini söyleyen Pakdemirli, "22 bin 520 hektar alanı Sarıkamış Allahuekber Dağları Milli Parkı olarak ilan ettik. 100 milyon lira yatırım yaptık, 7 şehitliğin ihyası tamamlandı. Bu tarihi gelecek nesillere aktarmak maksadıyla 40 bin metrekare Sarıkamış Harekâtı Tanıtım Merkezinin inşasına başladık. Burada sergi bölümü, panorama çalışmalarını bu yıl tamamlayarak vatandaşların istifadesine sunacağız. İstedik ki gençlerimiz burayı unutmasın her zaman gelip ziyaret edebilsin. Bu dağlar bizimdir diyerek gençler sahiplensin. Bu topraklar bizimdir, gençler vazgeçmesin. Gördüğüm kadarıyla verdiğimiz her emeğe de değmiş. Bu kış gününde bu kadar genç şehitlerine yürüyor, şehitleriyle yürüyorsa o ruh hala dipdiri çap canlı demektir. Allah sizlerden razı olsun" diye konuştu.

TARIMI PLAZALARDAN DAHA CAZİP HALE DÖNÜŞTÜRELİM

Konuşmasının son bölümündü gençleri tarıma davet eden Bakan Pakdemirli, "Gençler gelin tarımı plazalardan daha cazip bir iş alanına dönüştürelim. Doğduğumuz yerde doymaya devam edelim, çiftçi yaşını birlikte gençleştirelim. Hemen bakanlığımızca gençlerimize verilen hibe destekten faydalanmak için il ilçe müdürlüklerimize gidin. Kendi işinizi, işletmenizi kurun" dedi.

KİRLİ EMELLERİNİ BOŞA ÇIKARACAĞIZ

Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, bugün yapılan yürüyüşle ecdadın izinden giderek onların o gün neler yaşadığını neler hissettiğini hep birlikte gördüklerini söyledi. O günkü hissiyatı gençlerle birlikte yarınlara taşıyacaklarını belirten Bakan Kasapoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Birlikte tıpkı bu vatanı ecdadımızın kimseye yar etmedikleri gibi bizde kimseye, hiçbir odağa bu vatanı bu toprakları yar etmeyeceğiz. Onların kirli emellerini her zaman olduğu gibi boşa çıkaracağız. Çanakkale, Malazgirt, 15 Temmuz ruhuyla yarınlara birlikte yürüyeceğiz. Bugün bizlerle birlikte olan tüm kardeşlerimize, gençlerimize şunu ifade etmek istiyorum. Türkiye diğer ülkelerden bir ülke değildir. Türkiye Müslüman coğrafyanın kalbidir, tüm mazlumların umududur ve insanlığın ruhudur. Bu sebeple bu ülkenin hasmı da hısmı da çoktur. Düşmanlarının baskılarına hiçbir surette boyun eğmeyip başı dik bir Türkiye görmek istemiyorlar. Ancak bilsinler ki bu idealden bir adım dahi taviz vermeyeceğiz. Türkiye'nin bekasını, istikbalini, menfaatini gözetirken nerede olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Afrin'de El Bab'ta ve Libya'da olduğu gibi. Türkiye'nin şiirlere marşlara konu olmuş şefkatini, merhametini tüm mazlumlara ulaştıracağız. Her zaman 'vefalı Türk geldi yine' dedirtmeye devam edeceğiz. Ayrılıkta azap, birlikte rahmet var diyerek bir yumruk gibi bir beraber olmaya devam edeceğiz. Tarihin omuzlara yüklediği ağır olduğu kadar mukaddes bir yük var, bu yükü hakkıyla taşıyacağız. Sizler taşıyacaksınız. Sevgili gençler yarınları gönül rahatlığıyla sizlere emanet edeceğiz. Sizlerin bu emanetin ruhuna, kutsiyetine ne kadar hassas bir şekilde sahip çıktığınızı da bugün hamdolsun ki tekrar gözlemledik, tekrar şahit olduk. Bu gençlik bu ülkeye, bu millete, bu coğrafyaya kumpas kuranların düşmanlık besleyenlerin kirli hayallerini yıkacak bir gençlik. Bu medeniyeti daha yukarılara taşıyacak bir gençlik. Bu gençliğin daha çok çalışması, üretmesi hayallerinin peşinden gitmesi için bizlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde daha çok çalışacağız."

KANLI BİR YENİLGİ DEĞİL ŞANLI BİR DİRENİŞİN İSMİDİR

TBMM Başkan Vekili, MHP İstanbul Milletvekili Celal Adan da konuşmasına "Sarıkamış hem ciğerimizi yakan ağıt hem de yüreğimizi kabartan destandır. Sarıkamış; kanlı bir yenilginin değil, şanlı bir direnişin ismidir" diyerek başladı. Adan, şöyle devam etti:

"Bir kış günü Sarıkamış'ın kapılarına dayanan Mehmetçikler; soğuğa, imkânsızlığa ve talihsizliğe karşı unutulmaz bir kahramanlık destanı yazmışlardır.  O gün Sarıkamış'ta buz tutmuş toprağa düşen yiğitler, bütün memleketin bağrına bir ateş gibi düşmüş, Anadolu yaylasının her bir köşesinden bir başka ağıt yükselmiştir. Fakat şunu unutmamak gerekir ki Anadolu'nun Türk kalabilmesi ve bu ülkenin hür olabilmesi; o ağıt yakan anaların, destan yazan evlatları sayesindedir. Peki Mehmetçik'i bir kış günü sarp dağlardan geçiren, nefesin buz tuttuğu soğukta yollara düşüren nedir? İşte bu sorunun cevabı; bizlere Sarıkamış'ın hikâyesini anlatmaktadır. Sarıkamış'ın hikâyesi, Çanakkale'nin ve Yemen'in hikâyesinden, kısacası bu memleketin hikâyesinden ayrı değildir. Cihan harbinin ateş çemberi tarafından sınırları çepeçevre sarılan Türk vatanı; dört bir yönden saldırıya uğramaktadır. 1914'ün aralık ayı; Doğu Anadolu'ya kanlı pençelerini atmış bulunan istilacılara karşı topyekûn harekete geçilen tarihtir. 

Erzurum'un bazı kazaları düşmanın elinden geri alınmış, Mehmetçik çelik süngüleri ve çelikten iradesiyle işgal hatlarını yara yara ilerlemektedir. Sarıkamış; stratejik anlamda bakıldığında bütün talihsizliklere rağmen, başarısız olmuş bir harekât değildir. Harekâtın amacı doğu cephesindeki işgalin ilerlemesini durdurmaktır. Nitekim Mehmetçik'in çelik göğsüne çarparak sarsılan işgalciler; zaman içinde yıkılıp devrilecektir. Bu anlamda Sarıkamış; bir hezimet sayılıp küçümsenemez. Elbette hiçbir savaş alanı; kâğıt üzerinden, haritalara bakarak çözümlenemez. Çünkü her cenk meydanında çarpışan, yere düşen, can veren insanlar vardır. Sarıkamış da bir satranç oyunu soğukluğunda çözümleyebileceğimiz hadiselerden değildir. Zira bu şehrin sokaklarında, ormanlarında ve dağlarında can veren vatan evlatları vardır."

Adan, "Sarıkamış'ın hikâyesini dinleyen yeni nesiller şu hakikati unutmamalı ve hafızalarına, kalplerine, ruhlarına nakşetmelidir. Sarıkamış; Mehmetçiğin tek kurşun atmadan dağlarda donduğu yer değildir. Çanakkale gibi, Sakarya gibi, Yemen gibi, göğüs göğse düşmanla çarpıştığı yerdir" dedi. Adan, şunları söyledi:

"Türk askeri; bugün nasıl Afrin'de, El Bab'ta, Azez'de destanlar yazıyorsa, dün de Sarıkamış'ta destanlar yazmıştır. Unutmamalıyız ki 1915'in başında Sarıkamış'ta bir talihsizliğe kurban giden bu ordu ile aynı yılın mart ayında Çanakkale'de destan yazan aynı ordudur. Kut'ül Amare şehrinde zaferi elde edip işgal komutanını esir eden irade, aynı iradedir. Üstelik 1915'in ocağında karlı dağları aşarak Sarıkamış'a giren Türk ordusu, yarım kalmış ilerlemesini 1918'te tamamlamış ve Bakü'ye kadar giderek Azerbaycan'ı dahi düşman işgalinden kurtarmıştır. Yalnızca Sarıkamış gibi tahammülü zor neticelerde değil, aynı zamanda gurur duyduğumuz zaferlerde de aynı başkumandanın imzası vardır. Bu imzanın sahibi, Şehit Enver Paşa'dır. Bu toprağın bağrından çıkan aslanlar; düşmanla savaşmadan ölmemeyi şiar edinmiştir. Her Türk Anası evladını cepheye yollarken; oğlu düşmana hakkıyla kurşun sıkmaz ise ona süt hakkını helal etmeyeceğini söylemiştir. Böylesi ağır bir şartla, ellerine yakılmış kurbanlık kınasıyla, anaya verilmiş yeminlerle yola çıkan Mehmetçik; insanın iliğini donduracak soğuğa aldırış etmemiş ve Allahuekber Dağları'nı bu sayede aşmıştır. Onlar düşman üzerine yürürken kalpleri üzerinde anne duası, millet davası ve vatan sevdası vardır. Elbette Allahuekber Dağları'nın aşılması zor dorukları, kartal yuvası zirveleri; insanoğluna kolay geçit veren yükseltiler değildir. Fakat Türk askerinin azim ve kararlılığı; dağları dize getirmiştir. Ergenekon'da demirden dağları eriten kudret; efsaneler çağından Yirminci Yüzyıl'a miras kalmış ve Mehmetçik'in damarlarında alev alev dolaşmaya başlamıştır. Allahuekber Dağları'nın bizim yiğitlerimize baş eğmediği, önlerine set çektiği zamanlar da olmuştur. İşte o demlerde dahi Mehmetçik yine gücünün son zerresine kadar ilerlemeye çalışmıştır. Çünkü onun bir hedefi, bir gayesi, Mehmetçiğin gelişini bekleyen bir menzili vardır. Fakat bacaklarında takat kalmadığında yere düşmüştür Mehmet. Fırtınanın, tipinin yolundan çeviremediği o kahraman; şimdi yerdedir. Uğruna dövüştüğü sancak daima göklerde kalsın diye, Mehmetçik yere düşmüştür. Üzerini beyaz bir yorgan gibi örten karlara sımsıkı bürünür. Allahuekber Dağları'nda toprağa düşen Mehmet; "'Allahuekber' diyerek Hakk'a yürür. O andan sonra bir yanık türkü olur Mehmet. Belki kavuşması mahşere kalan bir yârin dilinde 'karlı dağlar karanlığın bastı mıö diye hüzünlenmektedir. Belki de oğlunun kokusu burnundan gitmeyen bir ana, her seherde Mehmet'e seslenmektedir: 'Yüzbaşılar binbaşılar / Tabur taburu karşılar / Yağmur yağıp gün değince / Yatan şehitler ışılar.' Allahuekber Dağları'nda parıldayan yalnızca Mehmetçiklerimizin şehit bedenleri değildir. Sarıkamış'ın her karış toprağında parıldayan; Türk milletinin soylu evlatlarının ispat ettiği fedâ ve bekâ ruhudur. Allah'ın izniyle dünya dönmeye devam ettiği müddetçe bu ruh yaşayacaktır. O ruh; 'din'ü devlet, mülk'ü millet' baki kalsın diye, 20 yaşında bir delikanlıya koca bir memleketin kaderini ve kederini omuzlatan gayrettir. Malazgirt'i kazanan, İstanbul'u fetheden inançtır. Çanakkale'yi, Sakarya Zaferi'ni ve İstiklal Harbi'ni; tarihin binlerce yıllık anıtına altın harflerle kazıyan o ruhtur. 15 Temmuz'da Türkiye'nin bağrına hançer saplamak isteyen ihanet çetesine dur diyen, hainler güruhundan meydan meydan hesap soran da bu ruhtur. Afrin yolunda nereye gittiği sorulunca hiç düşünmeden 'Kızılelma'ya' diyen, ailesine söyleyecek sözü sorulduğunda 'Beklemesinler' diye ekleyen Mehmetçik; bu ruhla donanmıştır. Yarınların büyük Türkiye'si de bu ruh ve bu inançla yükselecek, ufukların dahi ötesine geçecektir. Sarıkamış, işte bu ruhun nelere kadir olabileceğinin vesikalarından biridir. Bu yüzden yurdun dört bir yanındaki Sarıkamış anmalarına iştirak eden, bilhassa da ‘Gençlik Şühedanın İzinde’ diyerek yollara düşen kardeşlerimizi tebrik ederim. Onlar sadece karlar arasında kaybolan şehitlerin ayak izini değil, bu milletin vatan toprağına bıraktığı parmak izini takip edeceklerdir. Çünkü bu toprakları vatan yapan, o gün vurdukça ışıldayan şehit bedenleridir."

Konuşmasında Mehmet Akif'in 'Eşele bir, yerleri örten karı / Ot değil onlar dedenin saçları / Dinle şehit sesleridir rüzgârı / Haydi git evladım uğurlar ola' şiirinin mısralarını da okuyan Adan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Gerçekten Sarıkamış, toprağı sıksanız şehitlerin maneviyatının fışkıracağı bir şehirdir. Her bir köşesinde bizlere ayrı bir ders vermekte; her taşı bize başka bir hakikati aktarmaktadır. Bu hakikatlerin en anlamlısını ise şehitlerimizin mezar taşları ve künyeleri vermektedir. Vatan toprağının tapusu olan o taşlarda şühedanın geldiği memleketler yazmaktadır. İzmir'den Van'a, Urfa'dan Trabzon'a, Diyarbakır'dan Rize'ye uzanan bu geniş coğrafyanın neredeyse her şehrinden bir şehit; Sarıkamış'ta yatmaktadır. Onlar uğruna dövüşüp öldükleri bu toprakta ebedi istirahatlerine dalarken dahi; omuz omuza yaşamanın, omuz omuza mücadele etmenin ve gerekirse omuz omuza ölmenin kıymetini bizlere bir kez daha anlatmaktadır. Bugün de şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için Türkiye'nin pek çok yanından Sarıkamış'a gelenler vardır. Türkiye'nin dört bir yanından gelen gençlerimiz; ecdattan evlada miras kalan sancağın yere düşmeyeceğini bize müjdelemektedir. Sağ olsunlar. Var olsunlar."

Konuşmalardan sonra 2 F-16 tören alanı üzerinde saygı uçuşu gerçekleştirirken, Jandarma Genel Komutanlığı'na ait 'Çelik Kanatlar Akrobasi' ekibi de bir gösteri yaptı.

Törene katılanlar, akrobasi ekibinin gösterisini büyük heyecanla izledi. (DHA)